hesabın var mı? giriş yap

  • fıkra gibi bir ekibin, epik ötesi videosu

    gönül isterdi ki orada bir de imam olsun ama maalesef serkan keskin dışında buna gönüllü olacak biri gelmiyor aklıma. (referanstan anlamayanlara aşinayız. o yüzden şöyle buyrun )

    adamlar nasıl güzeller yahu... "tanrı'nın var ettiği bir şeye cıs mıs demek olmaz hacu" diyip, böyle bir şeye katılıyorlar.

    ateyiz de "ıyy pis din adamları, sizi gidi salaklar" filan demiyor. kendi hikayesini anlatıyor.

    rahip, marijuana külüyle bunları ash wednesday münasebetiyle kutsuyor filan. ahahah... töbe çektim yeminle.

    fakat asıl, sonlara doğru hahamın ateyize yaklaşımı beni bitirdi...
    "biliyorum", diyor; "tanrıya inanmıyorsun. fakat ben inanıyorum. o yüzden, eğer müsaaden olursa, sözlerimi/duamı kabul edersen çok sevinirim."

    adamlar, sadece 3 kişilik halleriyle, şu dünyanın olması gerektiği hali göstermişler lan.

    o din, bu din, dinsizlik... boş boş tartışmalar hepsi.
    sevgi varsa -bir de ot- * huzur var be. paylaşmak var. şeffaf olmak var.

    kenevirle ilgili bir şeyler okuma şansım oldu. kağıt için ağaç kesilmesine gerek bırakmayacak kadar kudretli bir bitki.

    alkol ve sigaradan daha zararlı değil. bu kadar yasaklanmasının sebebi, birilerinin zenginleşmesinin önünü kesmesi deniliyor.

    ben kitabın yalancısıyım.

    ayrıca şu üçlüyle takılmak istiyorum. the man from earth filmindeki gibi, salonda oturup sohbet edesim var saatlerce.

  • 14-15 sene önceki mevzu. içinde ölüm var ama trajikomik artık bu saatten sonra.

    anadolu'da belediyede çalışan yaşını başını almış iki arkadaş, bir daha mı geleceğiz dünyaya diyerek yıllardır umreye gidiyoruz diye atlarlar uçağa tayland'a giderler. aileler her seferinde bunları umrede sanarlar. şimdiki gibi görüntülü konuşma yok ya, eskilerden kalan müthiş bir taktik.

    bunlar bulundukları toprakların vazifelerini yerine getirecekler tabi, ilaç da almışlar, alkol de var, ateşle barut yan yana durmaz, final kaçınılmaz olur o turda, ikiliden biri kalp krizi geçirip ölür. şimdi kendinizi diğerinin yerine koyun. muhtemelen keşke ben ölseydim diyeceksiniz. adam ne yapacağını bilmez gavur ellerinde, yanında arkadaşının cenazesi var, herkes bunları dualarla kutsal topraklara gönderdiklerini sanıyor ama tayland'da ölüyorsun. adam rahmetlinin ailesine durumu nasıl anlatacağını bilmez, hangi derdine yansın.

    rahmetlinin oğlunu arar, baba öldü biz tayland'dayız der. şimdi burada da empati yapılması zor. baba kutsal topraklara diye gitmiş ama ölüsü nerde çıkıyor. oğlana "atla gel çabuk, cenazeyi bana vermiyorlar" der. adamın cenazesini almaya gidecek oğlan ama pasaport -vize derken tayland'a gitmesi öyle hemen kolay olmaz. 10 gün süre verirler cenazeyi almaları için oğlan geç kalır, cenazeyi alacağım derken rahmetlini küllerini verirler. oğul şoklar içinde, harbiden yakmışlardır adamı. külleri kavanoza koyup verirler oğluna.

    uluslararası krizin bir de türkiye ayağı vardır. rahmetlinin şehit olduğunu sanan aileye gerçek söylenmez, ne diyeceksiniz. imama para verirler biraz, çaktırma cenaze bu der oğul ve diğer yol arkadaşı. adamın kavanozu acele gömerler, cenaze törenini kimse görmez bunlardan başka.

    hadi çapkınlık yaparsın da uluslararası düzeyde yapmak sıkıntı olur. ölürsün ölünü vermezler, arabistan illerindeyim dersin tai kızlarının koynunda çıkarsın.

    ailesi hâlâ kutsal topraklarda öldü diye aşırı saygı gösterir adama. siz de okudunuz buraya kadar, bir fatiha gönderin rahmetliye. kimsenin ihtiyacı yoksa bu abimizin var. rip.

  • panasonic'in bir satıra 8 harf sığan ekranında mesaj yazarken satır bitince kelimeleri kesme işaretiyle bölen annemin "ekranda satır bitse de sen yazmaya devam et, bana geldiği zaman zaten düzenli geliyor" uyarımın akabinde attığı mesaj:

    "bizvardıkiyiyizöpüyorumayten"

  • siz berberde adam gibi traşınızı olup, içerdeki futbol muhabbetini dinlerken, içeri saçları uzun ile kısa arasında bir adam ağzında sakız ile zincir kolyeli bi adam girer, "mustafa naber işler nasıl" diyip, eli jöleye daldırır ve tek hareketle ellerini saçlarına daldırıp, saçlarını geriye yatırır ve olay mahalinden "manita ile buluşcam ben kaçtım" diyip, aynı hızla uzaklaşır.

    dünyanın en antipatik adamıdır o.

  • zerre kadar samimiyeti hissettirmemiş reklam, yok efendim “çayımı aldım karşınızda içiyorum” yok “ipad’im yanımda”, yok “kronik hastalığınız var, dikkat edin” bir de kucakta çocuk falan hani sanırsın yardım kuruluşunun reklam filmi.

  • eisoptrofobi ayna korkusudur. bu fobiye bazen spektrofobi veya katoptrofobi de denir. bu korkuya sahip kişiler aynada kendilerine bakamazlar. bu korku, herhangi bir yansıtıcı yüzeye bakamama durumuna da evrilebilir.

    bu korku aynalarla ilgili hurafelerden kaynaklanıyor olabilir. örneğin, bir kişi ayna kırmaktan korkabilir ve bunun kötü şans getireceğine inanabilir. diğerleri, aynada hayalet gibi doğaüstü bir şey göreceklerinden korkabilirler.

    eisoptrofobi, düşük öz saygı nedeniyle gelişebilir. kişi, fiziksel görünümünden utanabilir ve aynada görmek istemeyebilir. bu durum bazen profesyonel destek alınması gereken bir depresyona da neden olabilir

  • parantez içinde komedyen yazmasa, insanların komedyen olduğunu anlamayacağı bir isim. acaba bunun için ekşi sözlük'e ne kadar para verdi? parayla bu işler çözülüyorsa parasını verelim mizahı bıraksın. yapmış olduğu işleri beğenen birilerinin olması, bu ülkeden bir şey olmayacağının göstergesidir. kendisine güleceğime duvara baksam "sıvacılar sıva yapar, yeter artık ahmet çakar" cümlesi aklıma gelir daha çok gülerim.