ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
-
para üstünü bütün almak için az biraz daha para vermek.
zaten bunun bizden çıktığından neredeyse eminim.
behlül'ün en sevdiği yemek
-
(bkz: yengen)
6 ağustos 2020 dolar kuru
-
allah kimseyi; 'gezi eylemleri' sırasında #dolar 1.88'den 1.92'ye çıktı diye "ekonomiyi batırdınız" diyecek kadar alçak; dolar 1.92'den 7.30'a çıktığı halde tek kelime etmeyecek kadar haysiyetsiz, şerefsiz yapmasın...
amin deyu verin bre müslümanlar.
edit: dolar 30 tl amq. gene biz terörölele onlar vatansever.
ebru gündeş
-
savunduğu kişi: tarihin en büyük yolsuzluğunu yapmış olan adam.
savunma yapılan program: o ses
bu programın sahibi: acun
savunma şekli: ajitasyon
ajitasyonda kullanılan: çocuk
başka eyyorlamam yok hakim bey.
the witcher (dizi)
-
buraya kadar ki bütün entryleri okudum. oyunları ve kitapları bilmeyenlerden en fazla gelen şikayetlerden biri kurgunun karışıklığı.
konuyu açıklığa kavuşturalım:
geralt ve yennefer (ve diğer büyücüler) normal insanlardan çok daha uzun ömürlüler. geralt'ı hep aynı gördüğümüz için zaman çizelgesi karışıyor.
aslında bölümler dikkatli izlendiğinde olaylar ve storylinelar arası ne kadar zaman olduğu anlaşılıyor ama külliyata hakim olmsysn izleyicinin kaçırması ya da dikkat etmemesi normal.
şimdik 3 ana time line (zaman çizgisi) var dizide.
geralt'ın, ciri'nin ve yennefer'in hikayeleri üç ayrı zamanda geçiyor ve dizi ilerledikçe birbirine yaklaşıyor.
zaman olarak en eski nokta yennefer'in hikayesinin başladığı nokta,
ondan sonra geralt'ınki başlıyor,
dizinin "bugünü" olarak tanımlayabileceğimiz hikaye çizgisi de ciri'ninki.
aslında ilk bölümden ciri ve geralt'ın ilk hikayesi arasında yaklaşık 40 sene olduğunu dizi bize söylüyor ama daha ilk bölümde isimler ve karakterler izleyicinin kafasında oturmadığından kaçırmak kolay. peki bunu nereden biliyoruz?
ciri hikayesindeki şölende ciri anneannesiyle* konuşurken sen ilk zaferini kazandığımda benim yaşımdaymışsın diyor (11-12 yaş). daha sonra ormanda geralt ve renfri konuşurken; renfri kaderinin elinden alındığından dem vuruyor ve vurgulamak için "daha geçenlerde cintra kraliçesi calanthe ordusunun başında ilk zaferini kazandı" gibi bir laf ediyor. buradaki calanthe ve ciri'nin annenannesi calanthe aynı kişi ve aynı savaştan bahsediyorlar. buradan anlıyoruz ki ciri'nin hikayesindeki calanthe 50 yaşının üzerindeyken geralt'ın hikayesindeki calanthe 11-12 yaşında yani arada yaklaşık 40 yıl var.
yennefer ve geralt zaman çizgisi arasındaki farkı da kral foltest sayesinde öğreniyoruz. geralt, foltest ile karşılaştığında kral 50-60 yaşlarında iken, büyücüler locasının hükümdarlara verdiği davette kendisi henüz 12-13 yaşlarında bir çocuk ve bu sahne yennefer'i köyde ilk gördüğümüz sahneden yaklaşık 10 sene sonra. bu durumda yennefer'in hikayesi başlama noktası olarak en eski sonra geralt ve dizinin bugünü olarak da ciri'nin hikaye çizgisini izliyoruz.
elon musk
-
en küçük başarısı paypal'ı kurmak olan adamla ilgili olarak "yeni teknoloji kullanıyor olması kapitalist bir domuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor, o kadar zengin olan bir kişi kesin bir bok yiyordur, düzgün bir adam değildir" demek nasıl bir vizyonsuzluktur lan.
sonra türkiye niye böyle. aha bu vizyonsuzlar yüzünden işte.
türkçe siri ile girilen komik diyaloglar
-
+siri mavi hap mı kırmızı hap mı?
- mavi hapı alırsan hikaye sona erer
matrix siri
evde gram huzur olmaması
-
gençlerin anlayacağı dilde yazmaya çalışacağım.
dedem, babamı ağaca bağlayıp, kemerle dövermiş.
babam bunu bize yapmadı. (ama 360 derece döne döne temiz dayağını yemişliğim vardır. her aklıma geldiğinde yeşilçam figüranlarına benzetirim kendimi. slow motion dönerek yere düşüyordum.)
evet, babam bizi ağaca bağlayıp dövmedi, çünkü kişisel işletim sistemi bunun yanlış olduğunu anlamış ancak dayağın kötü olduğunu anlayacak kadar güncelleme almamıştı.
babamlar yemek yerken, tabağa et sayılı konurmuş. mesela 2 şiş kebap yapılırsa, adam başı bir tike... babam bunu da bize yapmadı. bol bol verdi ama her yediğimiz yemek için, "beleş ekmek var yer misin?" dedi. yine aynı mesele, işletim sistemi aç yatmanın kötü olmasını anlamış ancak boğaza dizmenin yanlış olduğunu anlamamıştı.
doğuda çok çocuklu ailelere horanta denir. birey değil, aile değil, insan değil... horanta... kelimenin sertliğine dikkat lütfen. zorunlu ihtiyaçların karşılanması yeterli bir ahır ismi gibi... bu yüzden özel ihtiyaçların için para, aile içinde paylaşılan bir şey değil, şahsen kazanılması gereken, özgürlük anahtarı bir şeymiş. babam da genç yaşta çok çalışmış, çok çalışmış, çok çalışmış. öyle bokunu çıkarmış ki, saat 09:00-21:00 arası bir iş yapmış, 21:00 - 02:00 arası ek iş... geceli gündüzlü çalışmak özgürlük getirmiyor. peki ne getiriyor?
sinir,
hakkının yenildiği hissi,
dünyanın ağzına sıçma arzusu.
babamın işletim sistemi bu tempoya 15 yıl kadar dayanmış. sonra?
işte tam burası, bu başlığın tanımına geliyor. eğer, ortadoğu bataklığında ve cahilce büyüdüysen, eğer ninen, dedene göre, nazım'ın dediği gibi, öküzden sonra değerli geliyorsa, eğer lokman sayılırsa, çok genç yaşta insani şartların çok üzerinde çalışırsan çöküyorsun. bu çökme(fiziki değişimleri kapsadığı kadar) karakteri, aile değerlerini, sevginin önemini de kapsıyor.
çöküyorsun! su veren itfaiye'ye, işine yaramayan papazın kilisesine, gogen'e sana ve bana... her şeye çöküyorsun.
ben babama kızgın değilim ama benim versiyonum da ona karşı sevgi duymamayı bana öğretti. hayatımda huzurla uyuduğum ilk gece, evlendiğim gündür. gram'ı bile değerli bir şeymiş evdeki huzur. varsa kıymetini bilin dostlar.
scent of a woman
-
al pacino'nun trafik polisine yakalandigi sahnede kör taklidi yapmanin ustune bir de kör oldugunu gizlemeye calisan bir kör taklidi yaptigi film.
1 şubat 2015 mimarsinan köprüsünün göçmesi
-
köprünün adını mimar sinan koy ve o köprü göçsün. öbür tarafta yakanıza yapışır ismimi lekelediniz diye.
mihaly csikszentmihalyi
-
hayatının büyük bir kısmını "insanları neyin mutlu ettiğini", "parayla mutluluğun ilişkisini" bulmaya adamış, macar asıllı psikoloji profesörü.
kendisinin en önemli çalışması "flow theory" diye adlandırdığı teoridir. flow theory'de genel olarak; insanların zor; fakat eğlenceli bir aktiviteye odaklandıklarında zamanın nasıl geçtiğini anlamadıklarını, zamanın onlar için adeta aktığını *, böylece dünyevi dertlerden uzaklaşıp mutlu olduklarını anlatır.
fakat her eğlenceli aktivite, flow aktivitesi sayılmaz. mesela televizyon izlemek, uyumak sayılmaz, ama matematik problemi veya puzzle çözmek, resim yapmak, spor yapmak flow aktivitelerindir. yani mental yada fiziksel bir çaba, ayrıyetten büyük bir odaklanma gerektirir. ayrıca aktiviteyi gerçekleştiren kişinin bir amacı olmalı, ve aktivitenin bütün kontrolünün o bireyin elinde olması gerekir. bu yüzden teoriyle ilgili yazılarda sık sık "challenging but enjoyable" , "deep focus", "pursue a goal" gibi kalıplar geçer. ek olarak; teorisini düşününce aklımda hep dali'nin şu ünlü resmi canlanır http://3.bp.blogspot.com/…_-_1931_salvador_dali.jpg .
dr. csikszentmihalyi ayrıca para ve mutluluk ile ilgili çalışmalarında da, aralarında bir ilişki olmadığını; fakat paranın insanları mutlu edeceği düşüncesinin, toplumdaki "başarıyı servet ile ölçme" takıntısından ileri geldiğini söyler.
cem yılmaz'ın serenay sarıkaya ile dalga geçmesi
-
gençler hatırlamaz. cem yılmaz doksanlarda levent kırca'ya isim vermeden sürekli bir konuda dokundurmaya çalışırdı. "bazıları güldürürken düşündürmeye çalıştı hep bu ülkede" diye girerdi lafa... "ben mi? ne düşündürücem lan ben dümdüz kırar geçiririm alayınızı" derdi. hatta yanlış hatırlamıyorsam doğru düzgün güldüremedikten sonra düşündürsen ne olur gibi şeyler de söylerdi. vardır eski şovlarında. açın bakın.
başka konular da vardı aralarında gerçi. pek yakında filminin intihal olduğu iddiası üzerine de bi davaları oldu sanırım. ayrıca gezi sürecinde cem yılmaz'ın bazı tweetleri'ni silmesi üzerine levent kırca'nın tepkileri de haberlere konu olmuştu.
bu olaylardaki haklıyı haksızı bilmem. ama yıldızları pek barışmadı senelerce bu iki komedyenin. benim anlatmak istediğim ise başka bi konu.
insan yaşlanırken bazı şeyleri eskisi gibi yapamaz. bu doğanın kanunu... ben cem yılmaz'ı, bazı konularda çok büyük konuştuğu için her zaman biraz endişeyle izlerdim. "güldürürken düşündürmek ne lan ehehehe" diyen hallerinden, o isim vermeden eleştirdiği adamların yaşlarına geleceğini de bilirdim. rahatsız olurdum o cüretkarlıktan.
nitekim o günler geldi. hatta cem yılmaz şu an levent kırca'nın prime döneminden daha bile genç bir yaşta. ona rağmen "ne düşündürücem lan kırar geçiririm dümdüz" hallerinden çok uzakta. kaldı ki son gösterilerinde bir şeyler düşündürme derdi de olan bi adam izlenimi veriyor açık açık...
demek ki hayat seni öyle bir yere eviriyor ki eleştirdiğin şeyin ta kendisi haline gelebiliyorsun.
şimdi gelelim asıl meseleye. levent kırca hayatı boyunca kime ne söyleyecekse çatır çatır karşısına çıkıp lafını ağzının içine gömmüştür. sonrasında "ben onu kastetmedim, siz anlamamışsınız" diyeceği hiçbir polemiği yoktur.
bugünkü paylaşımında cem yılmaz'ın açık açık birine bir şey anlatmadığı ortada. ancak bir şeylerle dalga geçmiş olabileceği hissine kapılabiliyoruz.
ama işin kötüsü, hissettiğimiz şeyde levent kırca'nın; en avam skecinde bile böyle bir basitlik kullanmayacağını biliyoruz.
yani ne bir alenen diyeceğini deme duruşu var mesajının, ne de amaçlanan mesajda bir asalet...
cem yılmaz iyi bir komedyen midir? bir zamanlar öyleydi. büyük bir sanatçı mıdır? bu sebeplerden dolayı benim nazarımda hiçbir zaman olmamıştır.
yanomamö
-
brezilya ve venezüella' nın yerli halkıdır. bu halkı ilk inceleyen napoleon chagnon' dur.