ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'nin girişine yazılması gereken söz
-
(bkz: köprüden önce son çıkış)
hırsız tayyip erdoğan sloganına çıldıran teyze
-
açken o, o değildir.
hadi akp pamuk eller cebe, yüzde ellin snickers bekliyor.
atm klavyesindeki 000 tuşu
-
iban numarası girerken büyük kolaylık sağlar.
edit: lan olm bunu niye debeye soktunuz amk iyice şaşırdınız kendinizi ha
18 ekim 2023 kürecik üssü'ne baskın girişimi
-
tarafsiz kalmak icin elinden geleni yapan turkiyeyi taraf secmeye zorlamak icin yapilan hamlelerden bir digeri, resmen arkadas grubu yuzunden surekli basi belaya giren tip olduk mk.
sümeyye'nin kasedi geliyor
-
sözü edilen kız kemal kılıçdaroğlu'nun kızı olsa başbakan mitinglerde "kızına, evladına sahip çıkamayan, onlara edep, terbiye veremeyen zihniyet nasıl olacak da ülkesine sahip çıkacak. işte bizim bunlarla aramızdaki fark bu." diyecekti.
en azından bana öyle geliyor.
bir diktatör halk oylamasına gider mi
-
bakalım gidermiymiş:
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/165468.asp?cp1=1
http://www.samanyoluhaber.com/…hayir-demedi/903869/
örneklerde görüldüğü üzere cevabının evet olduğu soru.
okunması gereken edebiyat dışı kitaplar
-
(bkz: savaş günlükleri) - kont galeazzo ciano
sonradan ona karşı hareket etmesiyle suçlanarak kurşuna dizilen mussolini'nin damadı tarafından yazılmış. ikinci dünya savaşında, almanya ve italya'nın hazırlık ve ilerleyiş planlarını içeriyor. ciano, bu savaşa tamamen karşıydı fakat önlemek için hiçbir şey yapamıyordu. yapılan her şeyi kayıt etti ve bir gün infaz edileceğini bildiği için öldüğü takdirde bu belgeleri gizlice müttefiklere ulaştırması için karısı dahil çok sayıda kişiyle anlaştı.
savaş sonrası mahkemelerde, savaşın axis tarafında nasıl tasarlandığıyla ilgili delil olarak da kullanılmıştır bu yapıt.
işkenceci üvey annenin ceza evinde dövülmesi
-
tatlı su hümanistleri de teşrif ettiğine göre mükemmel bir haberdir.
edit: bu entry'de hümanizme bir sataşma tespit eden adam, su katılmamış bir gerizekalıdır. solunan oksijene yazık. kadın küçücük çocuklara işkence yapıyor, arkasından oklava sokup bağırsaklarını deşiyor. kendinize gelin.
edit 2: "tatlı su hümanistleri" dedim diye, bu kadın kadar cani olduğumu iddia edenler beni çok şaşırttı ve üzdü. benzer her olayda "oh iyi oldu" diyen bir insan değilim. ama burada o iki çocuğun çektiği eziyetleri görünce bir robot olmadığım, duygularım olduğu için kadının canının yanmasına sevindim. makatından oklava sokulup bağırsakları parçalanan, 2 ay hastanede yatan o güzel çocuğun hayatı bitti. bu travmadan sonra onun güzel bir hayat geçireceğini kimse düşünmesin.
evet, kadının acı çekmesi hoşuma gitti. bu beni o kadın kadar cani yapıyorsa, o zaman buyrun şikayet edin, ben de gireyim içeri. potansiyel bir tehditim sonuçta.
tekrar izleyin görüntüleri: http://www.liveleak.com/view?i=d38_1450956945
ama kulaklık takın, sesi sonuna kadar açın, gözlerinizi kırpmadan izleyin.
trt 1'de sürekli yayınlanan imparatorlu dizi
-
(bkz: ulusa sesleniş)
27 ağustos 2022 akp oylarının yükselmeye başlaması
-
(bkz: mal olduğumu nasıl anlatırım)
ekşi itiraf
-
benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.
birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.
benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.
benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.
benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.
benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.
benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.
benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.
bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.
ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.
en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.
itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?
ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.
boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.
kabullendim, bitti.
iktidarınız dininiz ve paranız yerin dibine batsın
-
cinnet halinde dile getirilen bir cümle.
bombalı saldırı sonrasında çoğusu genç onlarca insan katlediliyor ve yakınını bu patlamada kaybeden bir insanın cinnet halinde ağzından çıkanlarla kendisini yargılıyorsunuz.
"bu saldırıyı emrediyorsa, dininiz yere batsın" demeye getirmiş o acıyla. artık hangisine inanıyorsan, sence senin dinin, böyle bir patlamayı mı emrediyor? neden rahat koltuğundan acılı birine hakaret ediyor ve suçluyorsun?
23 ocak 2022 wolf pub'da öldürülesiye dövülmek
-
bize düşen bu başlığı gündeme taşımak. hukuki sürecin nasıl işleyeceğini merakla bekliyoruz.
tetris sendromu
-
“her hangi bir aktiviteye, oldukça fazla zaman ayırıp, yüksek ilgi düzeyi gerçekleştirdiğiniz yani takılıp kaldığınızda oluşan bir durumdur” diye tanımlamış sitesinde erkan tozluyurt.
bir şeyi gerçekten öğrenmek isteyen insanın kesinlikle karşılaşacağı durumdur. aksi halde orada adanmamışlık vardır. öğrenilmek istenen şeyde hep eksikler kalacaktır. öğrenmek için kafaya taktığım, emek verdiğim her konuyu gün içinde düşünürüm, yatarken düşünürüm, rüyamda görürüm, uyanınca üzerine tekrar düşünürüm, üzerinde çalışmaya devam ederim. bu süreci yaşamadığım konularda hep yüzeysel bilgilerin sahibi oldum, vasat yetkinlik sağladılar bana.
size somut katkılar sağlayacak konularda tetris sendromu son derece faydalı bir göstergedir!