hesabın var mı? giriş yap

  • cem yılmaz'ın başka bi' filminden,

    +ağacın meyvasına bak he, kangal kangal sucuk
    -e uzaydayız ağbi, hiçbi' şeye şaşırmadın da buna mı şaşırdın?

    alıntısıyla üzerinde fazla durulmaması gerektiği anlaşılan mantık hatası. hiçbi şeye şaşırmadın da buna mı şaşırdın? adamlar kolayı icat ediyolar la filmde.

  • yazılanları sildirmese yaptıkları usülsüzlükten haberim olmayacaktı. merak edip tipine bakayım dedim. tahmin ettiğim gibi baş örtülü. sorsan ultra süper müslümandır. şaşmaz whatsaptan her hafta hayırlı cumalar mesajı yolluyordur etrafına özlü sözlü filan. çocuğu filan varsa da kesin iki isimlidir ebubekir sıddık türevi. yiyin ulan dünya size kalacak sanki.

  • akıllı akıllı okumayı gerektiren iştir. sabah ya da sözcü okumaya benzemez.

    herşeden ilk senin haberin olur ama neye itibar edip edemeyeceğini anlamak için kafanın çalışması ve bolca saçma sapan şeyi de okuman gerekir.

    gündem butonu, dünün en beğenilenleri, şükela modu ve linkler aracılığıyla yapabilirsiniz.

  • olmayan durumdur.

    700 bin ne mk?

    806.415 diyeceksin..

    senin verdiğin rakam ile ekrem başkanın gerçekte yaptığı fark arasında 106.415 oy var. o 106.415'i birer birer say desem sabah 8'de başlasan, ertesi sabaha kadar sayamazsin bile.

    alginizi seveyim.. 700 binmis.. bsg.

  • kökenlerine bakıldığında en önemli fark, jazz'ın şehir, blues'un ise kırsal kökenli olduklarıdır, hatta bu durum türk sanat müziği (klasik olanı haliyle, muazzez ersoy'un nostalji serisinden söz edilmemektedir) ve türk halk müziği arasındaki farka dahi benzetilebilir... illaki kategorize etmek gerekiyorsa tabii... ikisinin de temelinin aynı olduğu söylenir, hatta 1920'lerin sonuna kadar aralarında çok da büyük farklar görülmez. blues'un imparatoriçesi olarak bilinen bessie smith'in birçok kaydında korneti louis armstrong çalmaktadır, üstelik bir stüdyo müzisyeni gibi değil, çalınması gerektiği gibi...

    ancak burada çalınan parçaların aslında blues olmadığını söyleyenler de bulunmaktadır. w.c. handy'nin bestesi olan st louis blues, adında blues geçmesine rağmen minör ve majör tonaliteler arasında dolanır, önceden belirlenmiş bir formu vardır. aynı durum, "ain't nobody's business" için de geçerlidir, ancak şunu unutmamak gerekir, bir parçanın blues olması demek, illaki katı blues formunda olması demek değildir. blues, parçanın ruhundadır, icra edenlerin ruhundadır... aynı şekilde, tonik, subdominant, dominant (bkz: 12 bar blues /@camurlusular) kalıbı üzerinde çalınan her pentatonik parça da blues değildir, haşa sofradan! (bkz: blues /@camurlusular)

    jazz'a gelince... jazz, 1940'ların başında bebop akımıyla, diatonik kalıpların iyice dışına çıkmış, kendi başına üst düzeyde armoni ve enstrüman hakimiyeti gerektiren bir tür haline gelmiştir... blues kalıbında birçok jazz standartı vardır, ancak çalınma şekli dolayısıyla blues ile uzaktan yakından alakası olmadığı bile söylenebilir... miles davis'in kind of blue albümündeki "all blues" ve "freddie the freeloader", armonik olarak blues kalıbına çok yakındır, üstelik blues icrasına çok yakın bir şekilde çalınmasına rağmen blues olduğu söylenemez... 1960'lardan sonra ise bazı birleştirme çalışmalarına rağmen, blues ve jazz birbirinden iyice ayrılmıştır...

    ama bir ilginç durumu da belirtmeden geçmeyelim, blues'daki i - iv - v kalıpları, jazz armonisinde çoğunlukla ii - v - i şeklinde bir kadansla karşılaştırılabilir... modal veya diatonik, eski veya yeni, birçok jazz parçasında bu kadans o veya bu şekilde belirmektedir... belki de, 150 sene öncesinden kalan spiritual ve work song etkisinin son kırıntısıdır bu...

    yıllar sonra gelen edit: allahtan birileri başlığı değiştirmiş de fark ettim... cazın eritme potası new orleans olarak kabul edilir, blues ise genel olarak mississippi'nin kırsal bölgelerinde yoğurulmuştur...

  • tüm burçlar arasında haksız yere en fazla örselenen erkek tipidir. tutkulu bir şekilde sahiplenilmezse, o da karşısındakini sahiplenmeyecek kadar gururludur. eğer değdiğine düşünüyorsa ufak bir sevgi kırıntısı için hiç bir adım atmadan aylarca bekler ve eğer yine isterse her şeyden bir anda vazgeçer. hayatın her saniyesini tüm hisleriyle tadarak ve değerlendirerek yaşadığı için en ufak olayda bile teatrallik düzeyine varan tepkiler görebilir, ama yaşamla kurduğu bu bağın ona kazandırdığı algılama düzeyinden asla vazgeçmez. animalistik ve ilkel bir ruh yapısını hümanist bir muhakeme gücüyle başarıyla birleştirir ve bundan gurur duyar.

    etrafındaki insanları ilgisini hakedenler ve haketmeyenler diye ikiye ayırır, ilgisini hakedenlere karşı beslediği bağlılık çoğu zaman öz kardeşine karşı beslediği bağ kadar güçlü olur, ilgisini haketmeyenlere ise zifiri karanlık apatiden başka hiç birşey sunmaz. hangi amaçla olursa olsun, tanışmanın ardından geçen ilk bir kaç dakika içerisinde karşısındakinde aradığı parıltıyı göremeyen aslan erkeğinin fikrini daha sonra değiştirmesi ihtimali karşısındaki insanın parmak izini veya vücudunun doğal kokusunu değiştirmesi ihtimali kadardır, aynı ortamda bulunan bazı insanlara zerre kadar ilgi göstermeyip diğerleriyle sarmaş dolaş olmasına şaşırmamak gerekir.

    kalbinde atan sevginin dozu on tane balinayı öldürmeye yetecek düzeyde olmasına rağmen bunu çok sayıda kişiye kaşıkla dağıtmak yerine az sayıda kişiye kazanla verir, kazanı da geri istemez.

    uç kavramları birbiriyle bağdaştırmaktan büyük bir zevk aldığından maddiyatı ve maneviyatı da bir terazinin iki ucunda görmek yerine yanyana görmeyi tercih eder. parayı ve gücü sever ama aslan burcunun karakteristiği olan güçlü bir kişiliğe sahip olduğundan bunları efendisi değil hizmetkarı olarak görür. kim ve ne tarafından olursa olsun yönetilmekten ve bağımlı kılınmaktan nefret eder.

    kendisi ve başkaları için kurallar koymaya bayılır, üstün bir liderlik vasfına doğuştan sahip olduğundan kurallarını insanlara baskıyla uygulatmanın beceriksizlik olduğuna inanır, liderliği takımın üstünde değil, içinde yer alan bir kavram olarak algılar.

    daha ne diyeyim ki, eğer hala kıskananlar varsa ne yazık ki sadece gelecekteki çocuklarının doğum tarihlerini ayarlamakla yetinecekler.

  • bebekler hepimizin kıymetlisi fakat olay fazlasıyla mantıksız ilerlediği için ilk paragraftan sonrasını okumadım. içi dolu bir bezin yayacağı kokuyu düşünmeden, diğer insanlar rahatsız olur mu diye düşünmeden yolcu koltuğunda değiştirmeyi teklif edip red yiyince de gelip buraya yazan kişiye de denecek bir şey yok sanki.

  • nejat işleri öpen o dudaklar nası şahanı öper lan? attan inip neye binmiş tanımlayamadım bile, valla yün dişlemiş gibi oldum içim kıyıldı.