hesabın var mı? giriş yap

  • ya ben de bu türk taraftarını anlamıyorum, on takımlı sikko litvanya liginden kalkmış gelmiş adamlar kısıtlı imkanlarıyla bizim kısıtları pek geniş takımımız ile eşleşmeyi başarmış, her iki turda da çirkeflik etmeden, ellerinden gelen mücadeleyi göstermiş ve elenmiş yollarına gitmek üzere ve sayıca takımdan daha az olan taraftarını selamlamaya gitmiş tribüne, neyini ıslıklıyor neyini yuhluyorsun lan bu adamların. alkışla sen de işte eve mutlu gitsin herkes, ki düşmanın değil senden eksilen bir şey yok, o adamların hayatının unutmayacağı gecelerinden birine ortaksın. yemin ediyorum hıyarlarla bir arada yaşamaktan bıktım ya

  • oldukça kolay oyundur.

    her başlangıçta ve her ülkede en az 5 problem vardır; asayiş, eğitim kalitesizliği, düşük verim, yüksek işsizli ve iğrenç gdp. bunlara ek olarak çevre sorunları ve sağlık sorunları da ortaya çıkmış olabilir.

    1) asayiş: "crime" rate'in başlangıçta yüksek olmasıyla birlikte asıl sorun farklı şekillerde tezahür eder; vigilante mobs, inner city riots, antisocial behaviour, alcohol abuse, internet crime. vigilante, antisocial ve alcohol problemlerinde en etkili savunma yöntemi de community police politikasını ve polis gücünü başta sonuna kadar köklemektir. internet crime gizli servisle, eğer ki olmazsa internet censorship ile bitirmek mümkün.

    inner city riots çok daha komplike problem olup poverty'i yenmedikten sonra bitirmek neredeyse imkansız.

    asayişi sağladıktan sonra popülerlik baya artacaktır. burada flat income tax koyarak devlete büyük bir bütçe veriyoruz.

    2) yetersiz eğitim: bütçeyi aldıktan sonra ilk iş state school'u köklemektir. hem eşitliği artıran, hem education gap'ı azaltan, hem işssizliği azaltan ve çok fazla bütçe istemeyen bir adımdır. buna ek olarak science funding gibi teşvikleri sonuna kadar açmak eğitimi kaliteli hale getirecektir. özel okullar bomboş kalınca özel okul sistemini yasaklayın gitsin.

    3) verimsizlik: kaynakları verimsiz kullanımı gdp artışını yavaşlatan bir etmendir. yapılması gereken şeyler ise tecnology'i artıran her türlü teşviğe abanmak, teknolojik geri kazanımları artırmak(işsizlik arttırıyor gibi dursa da işssizlik ileride sıfırlanıyor) robot, stem cell, space program gibi araştırmalara bütçeyi basmaktır. böylece productivity baya artacak ve yüksek verimlilik yeşili ile pastayı yiyeceksiniz. uncompetitive economy sorun ise hem productivity'i artıracaksınız hem de corporate tax'ı kaldıracaksınız.

    childcare provision gibi bir nane de hem işsizliği azaltıp hem de verimi artırıyordu galiba.

    3) işsizlik: devlet eğitim ve sağlığa bütçe ayırdıktan sonra işsizlik azalmaya başlayacaktır. daha da azaltmak için toplu taşımaya yatirim, ordu, polis vb. memuriyeti artirabilecek her türlü girisim issizligi sifirlayacaktir. daha cabuk islem icin welfare kisminda elde kazmasi olan adamli bir resim olan politika var. fakat kapitalistler sevinirken sosyalistler diss atabilir.

    4) vergi ve borç stoku: sadece flat income ve income tax ile başka hiçbir vergi olmadan tüm harcamaları karşılayıp borçları sıfırlayabilir, hatta para bile biriktirebilirsiniz.
    corporate tax(gdp'ye zarar), sale tax(turizme zarar), carbon tax(gdp'ye zarar)'i kaldırın gitsin. araç kullanımı azaltmak için araç vergisi ve petrol vergisi(fazlası gdp'ye zarar) konulabilir. alkol ve tütün kullanımı sıfırlayabilmek için alkol ve tütün vergisini tek seferde %75'e uçurun gitsin.

    5) gdp: gdp'ye baskı yapan vergileri kaldırın.(t.ex. corporate) rural development'i etkin hale getirmek, işsizliği azaltmak, teknolojik yatırımlar ve yüksek verim gdp'yi uçurmaya yetecektir.

    6) kabine: kabinedeki bakanları capitalist-religious-motorists-conservatıves-patriot harici bakanlarla doldurun. seçim kazandıkça loyalıty'leri uçacaktır ve yetenekleri giderek artacaktır. +70 veren kabineye sahip olmak zor değil.

    7) ilerideki senaryo: gdp uçtuktan sonra immigration ne yaparsanız yapın uçacaktır. gdp daha da artamayacağından wages artırmak sorun yaratmayacaktır. poor income %100'ün üstünde artış yaşarken middle income teşviklerle %10-20 artabilir. high income ancak vergi affıyla %10-20 artış yapabilir. tecnological advantage-high productivity-egalitarian gibi yeşil renkli naneler birçok bonus verecektir.

  • canim fadil;

    oturmus usenmemis yedi sayfa mektup yazmissin, bilmiyor musun ki okumayi sevmem ben gozlerine yazik cocugum.

    neyse ki yigit buradaydi okudu ozet gecti p*, paraya sikismissin, her bankerin dustugu tuzaga dusmus, vatandastan topladigin sermayeyi ic etmissin.

    cankusum,

    senin de bildigin gibi 17 aralik sonrasi bu paralelciler yuzunden artik herkes biliyor, bizim bilaloglana parlari sifirla demistim, bizim sehzade bilal evdeki o milyar dolarlari, ibrahmi hakki hazretlerinin memleketi olan pasinler de kecilere yedirmis. evet evet bildigin kecilere once ben de inanmadim, inanamadim hatta espri sanndigimizdan emine ve sumeyye iffetsizlik edip kahkahalarla guldu. ve lakin degilmis. anlayacagin nakit kalmadi.

    cingozum,

    biliyorsun hastane ilac firmasi falan filan da o donemde malezyalilara satildi, abi bu malezyalilar nasil pis adamlarmis, bak kac ay oldu daha odeme yapmadilar. ben de sabirla bekliyorum.

    karadutum, catalkaram cingenem,

    okumayi sevmeyen adam yazmayi da sevmez malum, cok uzun tutmayacagim, senin anlayacagin benden sana zirnik calismaz. haa diyorsan ki tuysuz yetimin hakki, havuzda toplanan paralar onlar da ancak bana kadar var.

    sevgilerimle yanaklarindan opuyorum.

    31 temmuz 2014 , 14 leman 1

    (bkz: 31 temmuz 2014 jet fadıl'ın rte'ye yazdığı mektup)

  • daha önce diğer yazar arkadaşların belirttiği gibi tam bir arap "devlet başkanı" sarayı gibi duruyor. eğer ileride olurda barışırlarsa esed bence çok beğenir burayı. baas zevklerine uygun bir yapı.
    türkiye'nin itibarını arttıracağı falan konuşuluyordu. gelişmiş ülkeler bizim gibi "betonperest" değil, bu bina olsa olsa türkiye'nin itibarını azaltır.
    yaklaşık 1 senedir ispanya'da çalışıyorum, dün arjantinli bir iş arkadaşım beraber yemek yerken bu sarayı gazetede okuduğunu, 300 milyon euro'ya mal olduğunu duyduğunu söyledi. yürütmeyi durdurma ve yıkım kararlarını da duymuş, inşaatın buna rağmen devam etmesine pek anlam verememiş, "bu tarz bir hareket bir cumhurbaşkanının değil ancak bir kralın yapacağı bir iş" dedi. ben de cevap veremedim ne diyeyim, "diego dur allahını seversen zaten ortalık karışık" dedim. arkadaşın adı diego olduğu için de iyi oldu, güzel oldu. zaten bu söz öbeğini ara ara söyleyebilmek için etrafımda tutuyorum elemanı.

  • öğlenden beri gerçekleştirdiğim mükemmel aktivite. sebepsiz yere bere karşıma çıktı ve kafama taktım, yedi saattir kafamda. arada çıkarıyorum ev sıcak olmasına rağmen hafif bir esinti geliyor.*

  • müstakbel eşimle evlenmek için yanına taşındığımda içinde bir adet eş kişisi, çift kişilik yatak, kablolu tv bağlanmış bir adet antika bilgisayar ve üç çatalla gelen evdi bizimkisi. bir de dışarda yeme artık demem sebebiyle bir yıl kadar önce aldığı ve hiç kullanmadığı uyduruk tencere tava seti vardı ki ben ciddi bir ev aşçısıyım. alet edevat lazım diye çemkirmedim. öyle evlendik, bir yandan tayin bekleyerek.

    garaj üstü, buralarda kaynana dairesi denen bir artı bir minnicik bir evimsi. bazan o da yeter, en azından ihtiyaçlarınız netleşene kadar. yani bir kere evleniyorum diyerek sanki bir daha hiç vaktiniz, naktiniz olmayacakmış gibi ihtiyacım var mı yok mu diye düşünmeden her bir şeyi alıp kendinize yüklenmeyin. mühim olan sizsiniz ve sizin içinde bulunduğunuz şartlar. bana kendi çevremden manyakmısın diyenler de çıktı, hiç canımı sıkmadım. kendileri " eviniz mülk, çıkar kiracıyı otur. bahçedeki bit kadar evin neresine sığacaksınız. bir kere gelin oluyorsun, ne istiyorsan aldır ilerde nazın geçmez. hem yarın çocuğunuz olacak, bık bık vıdı " diye rengarenk yumurtalar yumurtladılar, aldırmadım. tayin gelse, başka yere taşınsak eve zurt diye kiracıyı kim bulacak. altı üstü iki kişi olan bizim için alınmış kervanlar dolusu eşyayı taşıma derdine kim düşecek. ne güzel içinde oturanı var zaten, biz ufak yerden ve gerekirse sadece birbirimizle başlarız ortak hayatımıza diye düşündüm.

    şimdi bakıyorum, iyi ki öyle alel acele ev dayayıp döşememişim. tayin olmadı ama çok daha güzel bir ev bulduk burda. knik arm ve karlı dağları yuva bilmiş insanların ışıkları uzaktan göz kırpıyor bu uğurlu eve. kapalı havalarda bulutlar altımızda kalıyor ve güneş altın başını gösterdiğinde öyle güzel süzülüyor ki ışıklar. kocaman pencerelerden yıldızları izleyerek battaniyelerin altında dürüm yapıyoruz kendimizi uzun kış gecelerinde. yeni taşındık, küçük evde geçen süre zarfında ihtiyaçlar oldukça listeledim ve çoğunu sakin zamanda, çok daha uygun fiyatlara alıp kutularında muhafaza ettim. buna rağmen hala televizyonumuz yok, salonda ışıl ışıl bir noel ağacı ve tombik bir kanepe var sadece. bu sadelik çok hoşuma gidiyor. yeniden evlenmiş gibiyiz. minik evimizi boyadım, şimdi kiraya vereceğiz. onu bunu, hemen şimdi istemek yerine mali kaynaklarımızı düzenlemişim iyi ki.

    yani evlenirken onca telaş arasında güzel huzurunuzu bozmayın, maddi manevi kendinizi cendereye sokmayın. yuva kuruyorsunuz ve madem ömürlük bir yol, uzunca zamanınız var ihtiyaçlarınızı temin etmek için.

    o yüzden eşya derdine düşmeden önce iki gönül bir olun, samanlığı seyran edin gitsin. gerisi kendiliğinden gelir.

  • maalesef herkesin aklina getirdikleriyle artik nasil bir yerde yasadigimizi gösterir. lan dustan cikan kizkardes kelimeleriyle ensestligi, sapikligi nasil bagdastirdiniz?

    ben basliga tiklarken sandim ki güzel güzel geyik cevirecegiz; banyoda bir dünya savasi olmus havasi yaratmis kisidir, evde hintli gibi gezen kisidir vesaire vesaire.

    cürüyoruz, farkinda degiliz.

  • sandalyenin birinde, görünmezinden baş misafir ''bayram ruhu''nun arz-ı endam ettiği farklı bir sofra. oturanlar daha bir şen şakrak, çay kaşığının şıngırtısı daha bir neşeli, herkes ve her şey daha bir süslü püslü; donatella bir masa. güzel.

    tüm okur, yazar ve çaylaklara mutlu bayramlar efenim. afiyetle.

  • bulgarlara neden kızıldığını anlayamıyorum. ucuz bulmuş alıyor. biz de zamanında hopa'da aynısını yapardık. kızılması gerekenler bulgarlar değil..