ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kediyi diğer odaya kapatsan daha iyi olacak
-
bunu diyenin bi anasına sövmediğiniz kalmış. alt tarafı bir kaç saat baska yerde dursun diyor, getir kıymasından kebap yapip yiyelim demiyor az sakin olum kodumun tatminsiz itleri
the last of us part ii
-
joel olmemis ama sanirim iyice elden ayaktan dusmus yasli huysuz adam olarak cikartacaklar karsimiza zira cekik gozlu arkadasimiz alayci bir sekilde bahsediyordu kendisinden. bu genclerde de hic saygi kalmamis azizim.
ilk izleyiste gozume batan seyler ise craft sisteminin gelismesi ve ilk oyundaki huzur, sessizlik ve duygu yuklu ortamlarin yerini gerilimi cok yuksek savas ortamlarina birakacagi izlenimi.
ilk oyunda bu kadar bagirsak desen, balyozlarla saldiran, 'cannibal'vari hareketler sergileyen manyak manyak insanlar yoktu. yani vardi da kendilerini sakliyorlardi en azindan. hastaliklilar girince geriyordu sadece, insanlar daha insan gibi hareket ediyordu. burada hastaliklilardan ziyade insanlar cok daha psikopat sekilde karsimiza cikacak bence.
dovus sistemi ilk oyun gibi olacak ama oyunun evreninde cok sey degismis gibi duruyor. sahsi kanaatim, umarim bu gerilimli ve gotik atmosfer hakim degildir oyunun geneline. last of us insana oynarken huzur veren bir oyundu her seyden once. bu yapiyi bozmalari cok saglikli olmaz.
edit: kuvvetle muhtemel goruntuler bu derece muhtesem olmayacak bu arada, god of war'da da ayni seyi yapmislardi ilk gameplay video ile oyun arasinda daglar kadar fark vardi.
hastası olunan sözler
-
sen ol da.
ister yâr' ol.
ister yara...
lütfun da başım üstüne.
kahrın da.
şems-i tebrizi
mısır'da bulunan 4000 yıllık dürüm
-
(bkz: tutankanzuk)
***
ysge: burada sözlük yönetiminin debe'leri beğeniye göre değil bazen kafalarına göre alıp/almamasına çakan bir debedit vardı ancak miadını doldurmuş oldu. zira seçerek debe'ye almak standart donanım oldu. oysa bu uğurda bir zamanlar nice isyanlar çıkmış, çok kanlı çarpışmalar yaşanmıştı...
jose ernesto sosa
-
cebrail mübarek. yaz deyip duruyor demba'ya.
insana özgü yeni bir beyin hücresinin keşfedilmesi
-
bu hücreler beynimizin trafik ışıklarıdır ve kavşakta bulunan trafik ışıkları gibi, gelen sinyalleri durdurarak veya faaliyete geçirerek gamma-aminobütirik asit (gaba) nörotransmiterine karşılık verirler.
yapılacak araştırmalar ile belki bu hücreler başka primatlarda da keşfedilebilir ve hatta başka hayvanlarda da gözlemlenebilir. örneğin, fare beyni ve insan beyni arasında, nörolojik yapı veya işlev yönünden önemli bir fark keşfettiklerinde, dikkatlerini bu konuya yöneltmek için iyi bir gerekçeye sahip olabilirler.
bir sonra ki adım olarak, rosehip nöronların piramidal nöronlarla olan bağlantısını gösteren açık bir harita geliştirmek olabilir. belki beynin istenmeyen şekilde çalıştığı durumlarda neler olabileceğini bilebiliriz.
buradan
yazar notu: sevgili moderatör, başlığın rosehip neuron olarak değiştirilmesi gerekli sanırım.
osmanlı'da kardeş katli yoktu
-
çok yerinde açıklama. öldürüldü gibi gösterilen şehzadeler ise yurt dışına okumaya gönderildi. ama orada karıya kıza alkole verdiler kendilerini ve geri dönmediler.
bugün pek çok avrupalı da aslında bu şehzadelerin torunu.
ayrıca osmanlı'da hiç taht kavgası da yaşanmamıştır. şakacıktan onlar hep, gavur kafir ülkeleri yanıltmak için.
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
bi kere dolmusta onumdeki adam inicem diye seslenicegine
"bismillahirahmanirrahim" diye baarmisti.
kaymakamın elini sıkmayan liseli
-
elinin hamile kalacağından korktuğu için liseli genci son derece haklı bulduğum hareket.
meni yutmak
-
başlık, akıllara aşağıda yer alan, benim de bir zamanlar bir yerde okuduğum hikayeyi getirmiştir.
çapa tıp fakültesi'nde okuyan arkadaşlar anatomi hocasi sami zan'ın ününü
bilirler.
sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik anfiyi dişarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok değerli bir hocadır... anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz şekerin seviyesini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayi patlattı:
"anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."
"evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
"o zaman tadı neden şekerli değil, tuzlu?.."
anfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını toplayıp kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti...
"şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur..."
yaran fıkralar
-
üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. içlerinden biri giseye
yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldugunu
sormus.
- bir saat on bes dakika... arkadaslarına dönmüs:
- daha çok var, hadi gidip su karsıkı kafede çay içelim... oradan
buradan derken laf lafı açmis... birden
tren düdügüyle kendilerine gelmisler.
kosarak disari firlamislar ama, nafile... tren kaçmis..
sormuslar:
- sonraki tren ne zaman?
- bir buçuk saat sonra... yine dönmüsler kafeye. yine çay, yine laf
ve derken yine düdük sesi...
kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.
bir saat sonra bir tren daha varmis. dönmüsler kafeye...
ama bu kez uyanik duruyorlar.
trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar.
içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor
yetismis...
üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis...
bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.
durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:
- hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!
- nasil gülmeyeyim!... onlar beni ugurlamaya gelmisti...