hesabın var mı? giriş yap

  • bugün kendisinden haberim olan ve oldukça hayran kaldığım kişi.
    gerçekten de "yeni einstein" olarak dünyanın en iyi üniversitesi olan harvard tarafından ilan edilmiş. 14 yaşında bir uçak yaparak uçurmayı başarmış. 14 yaşında!
    o nasıl bir çalışma? o nasıl bir azim? o nasıl bir sabır? o nasıl bir kararlılık? o nasıl bir adanmışlık?

    bugün en büyük şirketler tarafından kapısının çalındığı, en dolgun maaşlarla çalıştırılmak istendiği belirtiliyor.
    onun ise amacı ilk önce kendi sorularına cevap bulmak gibi.

    inşallah ileride türk kadınlarından da böyle multi başarı sahibi olanlarını görürüz.
    gerçekten büyük iş.

  • izlerken derin duygulara gark eden, adeta hipnoz olup bütünleştiğim torba.

    yalnızlığın hüzünlü türküsüyle dans ederken o ve amaçsızca ve çaresizce savrulup giderken; hayatımın, kabullenişlerimin, ne kadar iradeliyim desem de çoğu zaman teslim oluşlarımın timsali oluveriyor...

    hepimiz doğaya ve zamana karşı koyamayıp savrulan bu poşet gibiyiz işin özünde...

  • kırmızı ışığı iplemeyecek sayıya ulaşan yayaların birden topluca bilinçlenip "arabalara 5 dakika yeşil, bizlere ise 30 saniye!" anlayışına karşı uyandırdıkları üst esemelerinin hoş bir getirisi.

    şimdi arabalar biraz kapitalist patronları simgeliyorlar burda,
    yayalar olarak biz de proleterya gibiyiz bir nevi. bu noktada kimin ne kadar zengin olduğu sorun oluşturmuyor. karşıdan karşıya louis vuitton almaya geçiyor olsanız da fark etmez.
    kırmızı ışık da bize yapılan haksızlık, sorumsuzluk. 80-90 kişi beraber karşıdan karşıya geçiş de devrim gibi bir şey oluyor haliyle. alttan başlayan bir devrim gibi ama. bolşevik usulü değil yani.

    böyle şapşal bir sevinç yaratıyor bu olay benim ruhumda. özellikle karşı taraf da kalabalıksa ve simultane olarak karşıya geçiyorsak komşu bir ülkede de sosyalist bir ayaklanma olmuş havasına kapılıp sevincimi 3'e 5'e katlıyorum. ara sıra karşıdan geçenlere "selamlar olsun yoldaş" dermişçesine şöyle bir gülümseyerek bakıyorum.

    16-17 yaşındayken hiç komunist bir dönemim olmadı. içimde ukte kalmış olacak. keşke yaşıtlarımın çoğu gibi şöyle bir 6 ay filan komunist olsaydım da sistemimden çıksaymış. kabakulak gibi, erkenden geçirmek lazım o evreyi. büyüyünce daha zor oluyormuş bak.

  • telefon çalar. arayan kişiye bakılır. arayan baha dir.
    telefon "naber lan sığır siki" diye açılır..
    karşıdan gelen "senin azğına sıçarım ulan eşekoğlueşşek" cevabina çok şaşırılır.
    "pardon baba ya bi arkadaş sandım seni" denir. yerin dibine girilir.
    sonrasında telefon kapatılınca telefondaki baba ibaresi babam olarak değiştirilir.
    hayvanlık ise bakidir

  • (bkz: kan benim damar benim)

    debe edit: daha mantıklı bir entryle bu listeye girmeyi ben de isterdim tabii. siz yine de kadın bedenini kullanıp çağdaşlaşmayı yalnızca maddi boyut üzerinde gelir elde etmek olarak algılayan bir zihniyetin ürünü olan bu programları izlemeyin, izlettirmeyin efendim.

  • amerikalı joe; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. joe bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 1300 dolar kazanıyor. joe'nun dünyalar tatlısı oğlu jack, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. joe ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 500 dolar köşeye atarız ve sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir ay zorlanırız ama jack'in yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    türk mehmet; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. mehmet bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 2400 lira kazanıyor. mehmet'in dünyalar tatlısı oğlu murat, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. mehmet ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 750 lira köşeye atarız ve sonra bir dahaki ay da aynısı yaparız, sonra yine, sonra yine ve sonra yine derken 10 ayın sonunda sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir yıl zorlanırız ama murat'ın yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    bu hayatı bir koşu yarışı varsayarsak, amerikalı bizden 10 kat hızlı koşuyor ve üstelik biz daha çabuk yoruluyoruz.