hesabın var mı? giriş yap

  • çok babacan adamdır... çok uzun yıllar önce bir gün, sabahtan başladık arkadaşlarla içmeye. akşam da taksim'e çıktık. adını hatırlayamadığım bir barda gece acayip uyku bastı beni ve "tuvalete gidip kestireyim" dedim kendime. evet sözlük yazarları, gerçekten sabahtan içmeye başlamıştık çünkü. neyse efendim... küçücük bir tuvalet. üstü açık ama... cabrio yani. ben kendimce en temiz köşesinde tuvaletin sadece beş dakika için gözlerimi kapatmaya niyetlenerek amele oturuşu dediğimiz pozisyonu aldım ve kapattım gözlerimi. ne kadar zaman sonra bilmiyorum, başımdan aşağı dökülen bir kova suyla uyandım. kafayı bir kaldırdım... selçuk yöntem. tuvalet cabrio olduğu için bir sandalye üzerine çıkmış ve bir kova suyu dökmüş üzerime; zira dışarda inanılmaz bir tuvalet kuyruğu oluşmuş ve ben tüm kapı çalmalarına, tüm seslenmelerine rağmen uyanmamışım. neyse, o kafayla hızla yerimden kalkıp kapıyı açtım. karşımda selçuk yöntem... kendi babamın da adı selçuk ve bunu belirterek sarıldım kendisine. rezalet resmen!!! sağolsun o da sarıldı. sonra barda oturduk, kahve ısmarladı falan... ben sürekli selçuk baba dedim kendisine. ne anlattıysam dinledi... ne anlattığıma dair de en ufak bir fikrim yok. yani şimdi yıllar sonra düşünüyorum da, bugün tuvalette sızıp kalan genç bir adama kahve ısmarlayıp dertlerini de dinlersem, sayesindedir. güzel adamlarla karşılaşmak gerek hayatta... güzel adamdır vesselam!

  • engin geçtan ın insanın yüzleşmek istemediği yönleriyle yüzleşmesine neden olan kitabı. özellile önsözünde "bazı bölümleri okurken sanki belirtilen sorunlar insanın kendinde değilde sadece çevresindekilerde varmış gibi değerlendirilir, oysaki bu durum, o sorunuyla insanın yüzleşmek istemediğinin bir göstergesidir" vurgusu belirtilen sorunları okurken kişinin kendinde de tespitler yapmaya yönelmesine ve böylece daha da etkilenmesine neden oluyor.

  • akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
    eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
    herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...

  • tüm burçlar arasında haksız yere en fazla örselenen erkek tipidir. tutkulu bir şekilde sahiplenilmezse, o da karşısındakini sahiplenmeyecek kadar gururludur. eğer değdiğine düşünüyorsa ufak bir sevgi kırıntısı için hiç bir adım atmadan aylarca bekler ve eğer yine isterse her şeyden bir anda vazgeçer. hayatın her saniyesini tüm hisleriyle tadarak ve değerlendirerek yaşadığı için en ufak olayda bile teatrallik düzeyine varan tepkiler görebilir, ama yaşamla kurduğu bu bağın ona kazandırdığı algılama düzeyinden asla vazgeçmez. animalistik ve ilkel bir ruh yapısını hümanist bir muhakeme gücüyle başarıyla birleştirir ve bundan gurur duyar.

    etrafındaki insanları ilgisini hakedenler ve haketmeyenler diye ikiye ayırır, ilgisini hakedenlere karşı beslediği bağlılık çoğu zaman öz kardeşine karşı beslediği bağ kadar güçlü olur, ilgisini haketmeyenlere ise zifiri karanlık apatiden başka hiç birşey sunmaz. hangi amaçla olursa olsun, tanışmanın ardından geçen ilk bir kaç dakika içerisinde karşısındakinde aradığı parıltıyı göremeyen aslan erkeğinin fikrini daha sonra değiştirmesi ihtimali karşısındaki insanın parmak izini veya vücudunun doğal kokusunu değiştirmesi ihtimali kadardır, aynı ortamda bulunan bazı insanlara zerre kadar ilgi göstermeyip diğerleriyle sarmaş dolaş olmasına şaşırmamak gerekir.

    kalbinde atan sevginin dozu on tane balinayı öldürmeye yetecek düzeyde olmasına rağmen bunu çok sayıda kişiye kaşıkla dağıtmak yerine az sayıda kişiye kazanla verir, kazanı da geri istemez.

    uç kavramları birbiriyle bağdaştırmaktan büyük bir zevk aldığından maddiyatı ve maneviyatı da bir terazinin iki ucunda görmek yerine yanyana görmeyi tercih eder. parayı ve gücü sever ama aslan burcunun karakteristiği olan güçlü bir kişiliğe sahip olduğundan bunları efendisi değil hizmetkarı olarak görür. kim ve ne tarafından olursa olsun yönetilmekten ve bağımlı kılınmaktan nefret eder.

    kendisi ve başkaları için kurallar koymaya bayılır, üstün bir liderlik vasfına doğuştan sahip olduğundan kurallarını insanlara baskıyla uygulatmanın beceriksizlik olduğuna inanır, liderliği takımın üstünde değil, içinde yer alan bir kavram olarak algılar.

    daha ne diyeyim ki, eğer hala kıskananlar varsa ne yazık ki sadece gelecekteki çocuklarının doğum tarihlerini ayarlamakla yetinecekler.

  • kişinin, yazdığı şeyi okuyan insanların işini zorlaştırma özgürlüğüdür.

    bir metin de, özellikle uzun bir cümle de de ya da ki eki yanlış yazıldığı zaman, okuyan kişiyi ister istemez cümle başına döndürürki buda haliyle yazının akıcılığına zarar verir (görüldüğü üzere).

    de ve ki eklerinin doğru yazılması uluslararası'nın bitişik, bir şey'in ayrı, birkaç'ın bitişik yazılması gibi bir şey değil. az da olsa okumayı kolaylaştıran ve değişmesinin pek imkanı/anlamı olmayan bir dil kuralı.

    ayrıca iyi bir okur-yazar bu tür şeyleri otomatik yapar zaten. yapmadığında rahatsız olur. bunun üzerinden politika üretmeye gerek yok, space'e bas geç işte, daha kolay. zaten "ben biliyorum ama yazarken dikkat etmiyorum" diyen tipler genelde imla kurallarına hakim olmayan kişiler oluyor. yazarken dikkat etmeyecen de ne zaman dikkat edecen, konuşurken mi?

  • yıllardır dikkat ederim piyasadaki tüm biralar arasında bu tombul efes pilsen'e has bir tat var. fakat bu tadın çok da övünülecek bir yanı yok. benzetme yapacak olursak da çocukken balkondan aşağıya bakarken ağzına balkon demiri denk gelmiş herkes anlayacaktır. kesinlikle efes pilsen içtikten sonra ağızda kalan tat işte bu balkon demirinin keskin ve metalik tadı gibi arkadaş.