hesabın var mı? giriş yap

  • bir meyve.

    lan bütün başlıkları niye böyle açmıyoruz. mis gibi. insan daha bi gaza geliyor yazmak için. böyle sadece elma başlığı olsa içimde gelmez. böyle biri direktif verince daha bi motive oluyorum anladın mı sen beni? öbürüne kafam basmıyor, gerizekalıyım.

  • inanılmaz bir şarkı. ilk dinlediğimde barış manço olduğunu anlamadığım gibi millet benle taşşak geçiyor zannettim. uzun süre inat ettim, (olm yemeyin lan falan diye) ve en sonunda kendi gözlerimle gördüm. çok kaliteli iş yapılmış zamanına göre. bu kadar insanın bilmemesi üzücü.

  • tamam bu silah bu savaşta kullanılan belki de en etkili silah olabilir, fakat anlamsızca çok ön plana çıkarılıyor, hakkında marşlar yazılıp söyleniyor. umarım bunun altından başka bir şey çıkmaz .

  • çocukluğumdan aklımda kalan garip fotoğraflardan biri.
    yaşım 12-13. karşı apartmanda - ama nası karşı bak, tam bizim evin hizasında. bizim evin ayna görüntüsü gibi düşün- birlikte yaşayan fantastik bir çift oturuyor. şimdi bundan 11 sene öncesine git. bak bakalım orda birlikte yaşayan çift denen şeyden kaç tane var. çevrede yarattığı yankıyı düşün. erkek olanın adını jose mariano koymuştum. (o zamanlar yayınlanan salak dizilerden birinin jönüydü ehehea) o yüzden bundan sonra kendisinden jose mariano diye bahsedeceğim.

    şimdi bunlar çevredekilerden oldukça farklı bir çiftti. zira evli olmadıkları için, evde bir aşk havası süzülür dururdu. o yaz, açık balkon kapısından, onların hayatına dahil olmuştum. hatta sitece olmuştuk ahahaha. ama bunlardan onların haberi yoktu sanırım. çünkü öyle davranıyolardı. akşam olurdu, jose kapıdan koskoca bir çiçekle eve girer, karşı evde bir fransız güncel dizi filmi mutluluğu yaşanırdı. abla mütemadiyen jose'nin kucağındaydı. kucağa atlandıktan sonra, evde mutfaktan antreye, antreden yatak odasına doğru ışık geçişini takip etmek zor olmazdı. aynı zamanda tasarrufsever de bir çiftti bunlar.

    gene gecelerden bir gece, abla mutfakta yemek yapmaya başladı. yere kadar olan jaluzi sayesinde görünmediklerini zannediyolardı fakat biz hepsini görüyor, god bless their love diyerek ellerimizi birleştirip tanrıya yakarıyorduk. abla tezgahta bişeyler doğrarken (oha detaya gel) jose mutfağa girdi ve yemek yapan o kadına arkadan sarıldı. 1-2 sallandılar. sonra ne mi oldu? mutfaktan antreye, antreden yatak odasına bir ışık geçişi. yemekten haber alınamadı.

    bu saadet bir kaç yıl böyle sürdü. hatta üst komşunun oğlunun dediğine ve bizim de şahit olduğumuza göre (hohoahah kaçmaazz) o evde çok daha çılgın hikayeler yaşandı. diğer başka ablalar gibi. sonra, aniden evlendiler. eve bi mutsuzluk çökmüştü. çocukları oldu. aşk bitmişti. ne yemek yapan ablaya arkadan sarılma kalmıştı, ne çiçek, ne ot, ne kucağa alma ne de ışık geçişleri.

    hayatımda ilk kez bi aşkın ölümüne, bir ikilinin macerasever genç bi çiftten "amca ve teyze"ye geçişine şahit olmuştum. ilişkilere bakışımı etkileyecekti bu.

  • yazılımcı bir arkadaştan geliyor;
    "20 sene boyunca bilgisayar kullan, bilgisayarın kurdu ol, koskoca şirketler sana sırf bu yüzden iş versin ama günün birinde annen kalkıp google'a "fatih harbiye bu akşam neden yok" diye yazdırsın. olacak iş değil! yayın günü değişmiş arkadaşlar, pazar günü yayınlanacakmış bundan sonra. "

  • wikipedia'da "who watches the watchmen?", "who watches the watchers?", "who will guard the guards?", "who shall watch the watchers themselves?", or similar, şeklinde verilmiş. türkçesi "bekçilere kim bekçilik" edecek olarak alınabilir.

    aslında günümüz türkiyesindeki en temel sorundur diyebiliriz. günlük hayatla, ülke için daha iyisini istemek düşüncesiyle aklınıza gelebilecek her türlü problemin varış noktasıdır. tüm çıkarımlar eninde sonunda gelip bu soruya dayanır.

    nihai cevabın duruma göre yasa, vicdan, din vb. gibi en üst makamlarda olduğu düşünülse de her cevap eninde sonunda bir fasit daireye girmektedir. sabah uyanıp, kafanızı kaldırıp "ya ben aslında şu anda olmadığım yerde mutlu olurmuşum gibi geliyor, acaba bu yerin sorunu nedir?" diye düşünürsünüz. her durumda varacağınız adres bellidir: quis custodiet ipsos custodes. şöyle ki:

    parasızlık > genel ekonomik durum > ülkenin aslında fakir olması > neden zenginleşemiyoruz > yöneticiler, siyasiler > onları kim denetleyecek > quis custodiet ipsos custodes

    terör > beceriksiz yöneticiler > siyasiler, komutanlar > quis custodiet ipsos custodes

    etraftaki insanlar, halk > az gelişmişlik, düşük zihinsel seviye > eğitim > öğretmenler okullar > meb > siyasiler > quis custodiet ipsos custodes

    suç > yanlış emniyet ve yargı uygulamaları > polis ve yargu mensupları > quis custodiet ipsos custodes

    tabi hiçbir şey bu kadar basit değil. hiçbir toplumsal ya da sosyolojik olgunun tek bir nedeni olamaz. hatta birden fazla temel nedeni olan, her birinin nteceleri de birbirinden farklı olan bir grup kavramlar ve sorunlar dizisi olabilir.

    söylemeye çalıştığım şu: eğiticiler, öğretmenler, okul yöneticileri, yök ve meb, polis, güvenlik güçleri, yargı, hakimler, savcılar, avukatlar, komutanlar, sivil memurlar, bürokratlar, diplomatlar, siyasiler, sivil toplum örgütleri ve en nihayetinde halkın en tmel toplumsal doğru ve yanlış yargıları toptan çürüyor ve daha kötüye gidiyorsa;

    kim kimi denetleneyecek?

    kim kimden hesap soracak?

    kim kimi yargılayacak?

    yasa koyucu, silahlı güç sahibi, din adamı ya da topluluğun öyle gördüğü kişi ve sonuçta halkın vicdanı gitgide evrensel yanlışa gidiyor, doğru yanlış arasındaki sınır her zaman "kime göre neye göre" lafıyla belirsizleşiyorsa...

    eğer bekçiler, yargıçlar, denetçiler, kısaca güç sahipleri dejenere olmuşsa:

    quis custodiet ipsos custodes?

    işte en temel soru budur.

  • az önce twitter'da karşılaştığım sinir bozucu olay link

    olay şöyle, çocuğun izmir'de mühendislik okuma gibi bir hayali var ve bunun için 20k sıralama yapıyor ve nihayetinde izmir'deki bölümleri tercih ediyor.

    ancak ailesi son dakikada gizlice sisteme girip tercihleri değiştiriyor ve evden ayrılmasın diye yaşadıkları ildeki üniversiteleri tercih ediyorlar, çocuk da bunun üzerine evden kaçıp ailesine küsüyor tabiki.

    yemin ediyorum yapılabilecek en büyük ihanetlerden birisidir bu hem de bu ailenden tarafından yapılmışsa, 1 yıl boyunca o kadar emek verip çalış çabala, sonrasında ailen gelip böyle bir şey yapsın, türk aileleri cidden evlatlarına saygı duymayı bilmiyorlar, ömür boyu kendilerine bağlı olmalarını bekliyorlar, psikopatlıktır bu.

  • "justin bieber a laf atan şerefsizler ben hayatımı ona borçluyum.
    9 mart 2009 yılında bir kaza geçirdim. teleferikten düştüm.
    altı ay boyunca komada kaldım.

    bir gün bakıcı hemşirem radyoyu açtı. justin bieber çalıyordu.
    hemen yataktan kalktım ve radyoyu kapattım."

  • --- spoiler ---

    markete giderken köpeği üzerime saldılar ama ben kaçamadım. canım çok acıdı.
    --- spoiler ---

    şimdi bu hayvanın sahibi ne kadar ceza alacak merak ediyorum. küçücük çocuğun üzerine yaratığı salmış. bildiğin cinayete teşebbüs bu.