hesabın var mı? giriş yap

  • az önce annemle aramda şu diyalogun geçmesine sebep olmuş augmented reality temalı oyun;

    - ben pazara gidicem
    - iyi git
    - sen gelmicek misin?pokemon yakalarsın
    - benim topum yok anne
    - top da toplarız gel sen

    pokemon kariyerimin ailem tarafından desteklenmesi sevindirici. (not: yaş 26)

  • ileri demokrasi: iki ineğiniz varsa birini sözlüğe salın kemalizm hakkında atıp tutsun, diğerine kefen giydirip karşılamaya gönderin.

  • tam ismiyle donald leroy lafontaine, 26 ağustos 1940 yılında abd'nin minnesota eyaletinin duluth şehrinde dünyaya geldi (bob dylan'ın baya baya hemşehrisiymiş).

    13 yaşlarındayken sesinin hafiften çatlamaya başladığını ve kendisine ileride büyük bir ün getirecek olan vurgu ve tonlamaların inceden belli olmaya başladığını söylüyor. 1958'de liseden mezun olduktan sonra orduya yazılmış ve bandoda ses kayıt mühendisi olarak görev yapmış.

    lafontaine daha sonraları, 1962'de ses mühendisi olarak new york'taki national recording studios'ta çalışmaya başlamış, ki burası stanley kubrick'in dr. strange love filmi için radyo reklamı seslendirerek onu o yapan kariyere adım attığı yer. bu işte beraber çalıştığı yapımcı floyd peterson lafontaine'deki cevheri fark etmiş ve onu bu tarz başka işler yapması için cesaretlendirmiş. sonuçta 1963'te lafontaine ve peterson, işbirliği yaparak özellikle film endüstrisi için çalışmalara başlamışlar. lafontaine'in imzalarından biri haline gelmiş "in a world..." klişesi de bu sıralar ortaya çıkmış.

    kendisinin ilk piyasa yaptığı işi 1964 yapımı western filmi gunfighters of casa grande olmuş. filmin yapımcısı olan mgm stüdyosu lafontaine'i kendi bünyesine almış ve sanatçı, bir seslendirme sanatçısı olarak kariyerine başlamış. (o sesle başlamaması garip olurdu zaten)

    lafontaine sonradan, fragman yapan kaleidoscope films ltd.'in başı olmuş 1976'da. kısa süre sonra ise paramount tarafından fragman işleri için kiralandıysa da oradan ayrılmış ve 1981'de hollywood'un kalbi los angeles'a taşınmış. burada ajanslar yardımı ile seslendirme sanatçılığını icra etmiş. burası da mesleğinde zirveye çıktığı nokta oluyor. lafontaine, kariyerinin bu zirvesinde haftada ortalama 60 promosyon seslendiriyormuş. bazen bir günde 35 tane seslendirdiği bile oluyormuş (oha).

    burası don lafontaine'in parayı vurduğu kısım. kendini los angeles'ta bir kee ispatladıktan sonra stüdyolar kendi fragmanlarını seslendirmesi için adamın kapısında yatar olmuşlar. haliyle de lafontaine'in kazancı milyonları bulmuş. hollywood hills'deki evine bir ev stüdyosu kurmuş ve işlerini buradan yapmaya başlamış.

    gerçek bir efsane olan dan lafontaine bugüne kadar sayıları binlerle ifade edilebilecek kadar fragmanı seslendirmiş, her stüdyodan her film türünde işe imza atmış. kendisinin favori işi david lynch'in the elephant man fragmanıymış 2007'de söylediğine göre.

    en ünlü catchphrase'i olan "in a world where..." lafını neden kullandığını ise şu sözlerle açıklıyor:

    "seyirciye çok kısa bir sürede bir dünya sunmak durumundasınız. bunun en kısa yolu ise 'in a world where...' (şöyle bir dünyada...) demek. çok hızlı bir şekilde sahneyi hazırlamış oluyorsunuz."

    don lafontaine abiye 22 ağustos 2008'de akciğer embolisi teşhisi konuluyor ve durumunun kritik olduğu söyleniyor. 1 eylül'de de maalesef kendisini kaybediyoruz. geriye ise davudi, kallavi, görkemli ve muazzam sesiyle hayat verdiği sayısız iş bırakıyor. herkes en azından bir defa "one man... one woman... in a world where..." diye diye sesini kalınlaştırarak kendisini taklit etmiştir. huzur içinde uyu müthiş sesli adam!

    kaynak: wikipedia

  • ayakkabı sektöründeyim.kendi markamı bugün 12 ülkeye ihracatını gerçekleştiriyorum.
    neden hazır giyim sektöründe uluslararası bir markamız yok bunun nedenlerini sıralayayım.
    üretim yapan firmalar siparişi alıncaya kadar bir yerlerini yırtıyor,sonrasında ise çoğunlukla ayıplı mal gönderiyor.
    ülke olarak zorunlu eğitim sistemi sektörleri çok fazla etkiledi.bu yüzden alttan kalifiyeli,gerekli eleman yetişmiyor.
    ülkemizde milano, londra,paris gibi moda şehirlerinin olmayışı bence büyük etken.ne alaka diyebilirsiniz ama gerçekten çok fazla alakası var.bizde modanın kalbi istanbul'da merter,laleli,osmanbey ve gedikpaşa'da atıyor.
    en önemlisi de tekstil ve moda sektöründe hala uluslararası reklama gerçekten dev bir bütçe ayırabilen,cesaretli bir yatırımcımız çıkmadı.
    inşallah bunları ben başaracağım.lütfen biraz sabır.

  • bir doğa kanunu. bunu al kütüphaneye koy, o telefon yine elinde. al bunu nasa'nın yerçekimsiz ortamlı odasına koy, o telefon elinde. paraşütle aşağı at elinde. havuza sok elinde. pizza yedir elinde, film izlet elinde, bisiklet sürdür elinde. ulan ne var o telefonun içinde o kadar mühim ne var arkadaş?? facebook'ta biri mi dürtmüş seni ne var allahın cezası?! tamam sakinim. başta da dediğim gibi. bir realite artık bu insanlar. her yerdeler ve ben bu durumdan rahatsızım. rahatsız olmayanlara da gıcığım kusura bakmayın.