hesabın var mı? giriş yap

  • iş yerinde su kesintisi sebebiyle dehidrasyona uğramış want2die ve alchoburn kişileri, odalarına gelen altılı pakette suyu iki dakika geçmeden tüketir. içeri giren şirket patronu:

    - su gönderdim n'aptınız onu?
    - içtik a. bey
    - adam onları yanlış getirmiş geri istiyor? kız girse dul çıkar lan bu odadan, yuh lan.

  • gercekten para verebilecek durumda olmayanlari anlarim da, her boka para harcayip bunun gibi seylere aylik uyelik ucreti odemekten cekinen insanlarin psikolojisi su sekilde sanirim;

    asgari ucretten biraz fazla paraya calisan bir kuzenim var, aileden zengin falan da degil.

    kendisi yeni iphone cikinca 24 ay vadeye girip napar eder alir.
    2 kez araba degistirdi 26 yasina kadar.
    her hafta sonu bilmemnerde pazar kahvaltisi qeyfi turk kahvesi qeyfi bilmemne.
    kuafore gidip 450 liraya sacini sariya boyatir.
    olmayan parayi harcayan, orta sinif olmayi kabullenememis bir stereotype kisacasi.

    gecende geldi yine "ya ben bu itunes'tan nasil aticam bu sarkilari bilgisayarimdakileri sildim falan filan". dedim spotify diye bisey var gosterdim begendi baya. ama tabi ayda 10 lira gibi astronomik (!) bir ucret oldugunu duyunca vazgecti. 2 saat itunes'la cebellestik.

    bir onceki iphone'u bozuldugunda yuzlerce fotografi da telefonla birlikte tarihe gomulmustu. bilgisayarda yer olmadigi icin bilgisayara da atmamis. la dedim cloud kullansana hangi devirdeyiz. 50 gb ayda 3 lira gibi yine astronomik (!) bir rakam oldugu icin hic sicak bakmadi.

    sanirim bu insanlarin tek para harcama amaci cevresindeki insanlara hava atabilmek. onun disindaki hic bir seye para harcamayi sevmiyorlar, ne kadar cuzi bir miktar olursa olsun. o anda fakirlikleri aklina geliyor ama statu yukseltmeyle ilgili her seye sinirsiz para harcanabiliyor.

  • az önce oldu:

    - amca bu ilacı niye kullanıyosun?
    - benim değil ki o ilaç... haa... benim benim... unutkanlık için.

    ilaç yazdırmak için gelenlerden bu kadar inandırıcısını görmemiştim.

  • ilkokuldayken derste duyulan “malazgirt savaşıyla anadolu’nun kapıları türklere açıldı.” cümlesi ve zihinlerde oluşan o devasa kapı. seni de unutmadım...

  • keşke 'en büyük hayalim türk milli kadın basketbol takımımızla dünya şampiyonu olmak' filan deseydi.

    başörtülü, başörtüsüz diye ayırmasa çok güzel olacakmış.

  • devamlı dalga geçercesine konuşur, seni salak gibi hissettirmeye çalışırlar. suratlarında hep aynı aşağılayıcı gülümseme vardır. bunda o kadar başarılı olurlar ki, kendini salak hissetmeye başlarsın. derken hüüüp gitti enerji.

  • istediği dili konuşmakta özgürdür. mahkemeye çıkıp kendi anadilinde savunma yapabilir. bunları ayrı bir not olarak yazalım. ancak;

    tbmm, resmi dili türkçe olan bir ülkenin meşru meclisidir. bu nedenle; vekillerin yeminlerini türkçe etmesi ve meclis konuşmalarını türkçe yapması gerekmektedir. ingiltere'nin lordlar kamarasına giren bir türk ablamız vardı. onun çıkıp türkçe konuşma yaptığını gören oldu mu?

  • hbonun akil almaz bir kararla iptal ettigi; televizyona gelmis gecmis en yaratici en orijinal dizilerden biriydi carnivale. yaraticisi daniel knauf taa '90li yillarin basinda sekillendirmeye basladigi bu buyulu dunyayin hikayesini "3 ayri ucleme" olarak gormusken, yayinlanan ilk 2 sezonu bu uclemenin ilk parcasi olarak dusunulmesi gerektigini hemen her yerde soylemisti. ki soylediklerinin ne kadar dogru oldugu, dumur edici bir sonla biten 2. sezon finali ile kanitlanir. oysa bu bolumun yayinlanmasiyla tatile giren carnivale'nin, basta hayranlari olmak uzere hemen herkes 3. sezon icin geri donmesini beklerken hbo yoneticilerinden en yetkilisi "dizi dogal omrunu tamamladi, ve hikaye coık guzel bir sekilde anlatildi" gibi en hafif tabiriyle abuk bir gerekceyle karnavalın şehirden ayrılacağını duyurdu. oysa gercegi zaten herkes biliyordu: dizi televizyonun en pahali yapimlarindan biriydi, odemeli kanal olsa bile hbo icin ratingleri dusuktu ve carnivale icin yayinlanmaya basladigi 2003 yilindan beri dogru duzgun bir kampanya calismasi hic ama hic yapilmamisti.

    carnivale'in iptali, aslinda hbo icin de sonun baslangici denebilir. ratingleri bu diziden daha dusuk olan the wirein yeni sezonda geri donecek olmasi kimsede bir heyecan uyandirmiyor, tuhaf bir sekilde carnivale'in kardesi(abi de olabilir?)olarak gorulen deadwood pek parlak ilerlemiyor, six feet under bu yil 5. sezonu ile veda ediyor, sopranosun yeni bolumleri ise 2006'da baslayacak. bu gunlerde yeni yayin donemine baslayan hbo'nun yeni dizilerinden lisa kudrowun basrolde oldugu bir sitcom(the comeback) icin tam bir fiyasko denmekte. diger yapimlar ise reality-sitcom tadinda, daha cok dogaclamaya dayanan komediler. bugune kadar yaptigi her drama bir efsane olan hbo, anlasilan bu yil tum umitlerini eylul ayinda baslayacak 100 milyon dolarlik dizisi romea baglamis durumda. e bu nokta da insanin aklina su soru geliyor: maliyetinden her dem sikayet edilen carnivale'i, ondan 2 kat daha pahali bir dizi icin mi iptal ettiniz?

    carnivale geceleri gizlice los isikta okunan bir kitap gibi bagimlilik yapan, heyecan uyandiran, hayalgucunu tetikleyen yasak bir kitap gibiydi. ve biri kitabin en heyecanli yerinde elektrikleri kesti.

  • adam canlı yayında milletin ağzına 35 cm'lik büfe tipi salamı iteleyerek soktu, böyle konularda hayatta sırtı yere gelmez.