hesabın var mı? giriş yap

  • kırmızı ışıkta bekliyorum, saçımla falan oynuyorum. neyse gözüm yandaki araca daldı. siyah bir arabanın arkasındaki adamla göz göze geldik. adam elini çenesine dayamış mutsuz mutsuz bakıyor. 5 saniye bakıştık öyle sonra kafamı çevirdim çevirir çevirmez aaaa abdullah gül dedim. umutsuzca bana bakan adam abdullah gül'dü. o kadar boş bakmışım ki adamın kim olduğunu algılamadım. sonra hemen kafamı çevirdim hala bana bakıyordu ama alınmış belli bir saniye sonra kafasını çevirdi. yani öyle karşılıklı trip attık. hayat ne tuhaf lan. bir kaç ay önce yolları kapatan, konvoyla gezen adamla kırmızı ışıkta birbirimize trip attık. ışte bunlar hep akp'nin oyunu.

  • 95 doğumlu, doğuştan iki kolu olmayan, kalça çıkığından dolayı da sol bacağı diğerine göre 12 santimetre kısa yüzücü.

    türkiye'nin hiçbir yüzme yarışmasında başarılı olamadığını ve türkiye'nin bir engelli için yaşamı ekstra zorlaştıran koşullarını dikkate alırsak avrupa bedensel engelliler yüzme şampiyonası'nda 50 metre kelebekte altın madalya kazanarak, türkiye'ye tarihinde yüzmede ilk kez bir avrupa şampiyonluğu getirmesini takdir etmemek mümkün değil.
    işin kötüsü ben bunu daha yeni öğrendim. sponsor reklamlarında çıkmasa muhtemelen yine çoğumuz bilmeyecektik de.
    şişirilmiş gündemler yüzünden böyle insanlara fırsat mı kalmıyor, sponsorlar* olmasa gündeme gelmeleri zaten hiç mi mümkün değil bilemiyorum. ama her geçen gün çığ gibi büyüyen şu anda bilinen ortalama sayı olarak 8.5 milyon engelli insanı görmezden gelmek bence milletçe çok büyük bir ayıbımız.

    beytullah eroğlu

    londra paralimpik oyunlarında hepsine başarılar

    sporcu kafilesi

  • global olarak düşünürsek benim düşünceme göre:
    insanlar robotlaşacak.
    gelişmiş ülkeler marka marka şekil şekil biyonik kol bacak kalp böbrek geliştirecek. kusursuz çalışacaklar.
    diyelim ki sen kolunla maksimum 20 kg kaldırıyosun, bi kol takacaklar sana 40kg hiç zorlanmadan kaldırabileceksin. akşamları şarj edeceksin falan. olacak bunlar. kanada, abd, fransa, almanya bu sektörü coşturacak.

    şimdi de ülkemizde olacak şeylere bakalım:
    4. boğaz köprüsü
    adanaya hızlı tren
    konyaya kainatın en büyük camisi.
    5 kavanoz bal 120 tl olacak.

    edit: bykush uyardı sağolsun kainatmış kahinat değil.

  • ben bunları tanıyorsam bu başlığa erişim engeli atılır. zira kelimesi kelimesine doğru olduğuna eminim.

    t: bilinenin ifşası.

  • doldurdular şöyle tipleri silahlı kuvvetlere, verdiler ellerine binlerce lira parayı, köyde babasının traktör emanet etmediği tiplere orduyu emanet ettiler, şimdi bunların nasıl ayıklanacağını kendileri de bilmiyor.

    utanmaz arlanmaz herifler, o mesaj attığı tipi de iştirak ile yargılamaları gerek.

  • 1929 başlarında borsa yükselmekte ve iyi günler hiç bitmeyecekmiş gibi görünmekteydi. bazı yorumcular bir çökmenin olacağını söyleseler de yatırımcıların çoğu optimistti. işsizlik azdı ve fiyatlar sabitti.
    sadece bir sene sonra dünya tamamen değişti. ekim 1929'da gerçekleşen çöküş new york piyasasını altüst eder. eylül 1929'da 381'lerde olan the dow* temmuz 1932'de 41'lere kadar düştü. işsizlik daha önce dünya ekonomisinin görmediği kadar arttı. 1933 itibariyle amerikada her 4 işçiden biri işsizdi. amerika ve diğer endüstrileşmiş ülkeler hala aynı binalara, fabrikalara ve içgücüne sahiptiler ama bunların çoğu boştaydı. bu 1930'lu dönemler genel olarak great depression dönemi olarak adlandırmaktadır.
    bu felaketin ardından makro ekonomi doğdu. ekonomi biliminin doğumu adam smith ve the wealth of nations ile özdeşleştirilse de makro ekonominin ekonominin bir başka kolu olarak doğumu 1936'da john maynard keynesin "the great theory of employment, interes and prices"ının basımı ile oldu. keynes'ten önce ekonomiciler ekonomiyi bir bütün olarak inceleyip para ve fiyatlar hakkında incelemeler yapmışlardı fakat makro ekonomi ve "ekonomiler neden depresyonlar yaşar? neden üretim ve istihdam zamanla azalıp artar?.." gibi soruların cevaplarını aramaya yönelik yaklaşımlar keynes'le başlar.
    makro ekonomi dışında bugünün hükümet tedbirleri ve programları hep 1930'ların tecrübelerinden doğmuştur. muhtemelen en önemli şey hükümetlerin bir daha depresyon olmaması konusunda kendilerini sorumlu kılmış olmaları.
    depresyonun ikinci mirası ise sosyal sigortalar programı oldu. bu program vergilerle kendisini destekleyen ve bundan kar etmeyi uman bireylerin dışında bütün ekonomiyi de etkilemektedir.
    üçüncü miras ise bankadaki mevduatların temin altına alınması oldu. 1930'larda binlerce banka panik içinde paralarını çekmeye çalışan yatırımcılar yüzünden kapılarını kapatmak zorunda kaldı. bugün hükümet bankalar batsa bile yatırılmış paraları karşılamaktadır. bu bir anlamda finansal istikrarı sağlayacaktır. bu istikrarın önemi ise 1990'ların sonunda (1997'de) asya'da başlayan ve sonra dünyaya yayılan ekonomik krizde daha iyi anlaşılmıştır.

  • hemen hemen tüm hint filmleri.
    maşallah 8.1 in altında olan filmleri yok.
    iyiki imdb nin farklı degerlendirme kriterleri var da meydan bunlara kalmıyor.