hesabın var mı? giriş yap

  • varsayılanın aksine, üzerinde yapılan araştırmaların ısrarla kadınlardaki patolojik kıskançlığa dikkat çektiği sendrom. bu verilere göre, patolojik kıskançlık erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülüyor ve yansıtılma şekli her iki cinsiyete göre farklılık gösteriyor. kadınlar patolojik kıskançlığı daha duygusal düzeyde ve içe dönük olarak yaşıyor. erkeklerde ise kıskançlık daha çok davranışsal düzeyde kendisini şiddet ve cinayet olarak gösteriyor. tam da bu nedenle erkeklerde daha fazla olduğuna dair bir algı oluşturuyor.

    not: bilgi için uzman psikolog uğurkan uluturk'e teşekkür ederim. bu kadar keyifli bir mesleği olduğu için kendisini kıskandım doğrusu :pp

  • üçü birleşip bedavaya bir temiz sizi dövseler nasıl olur? bence daha iyi olur.

    adam zengin, tuzu kuru. "nizamettin'den aşa kasımpaşa" diye geziyor ortalıkta tabi.

  • --- spoiler ---

    tek hesapta toplaniyor
    --- spoiler ---

    ondan hic suphemiz yok.

    debe editi : gunumuz turkiye'sinin ozeti spoiler'da bahsedilen 3 kelimeden ibarettir. daha acisi; ekonominin, egitim sisteminin, adalet kavraminin cokusune verebildigimiz tepkinin 4 kelimelik girdi ve o girdiye gosterilen ilgiden daha oteye gitmiyor olmasidir.

  • köpektaparlar kötü insanlardır.

    bütün insanlardan hatta kendilerinden bile nefret eden, aslında köpekleri hastalıklı egolarını tatmin etmek için kullanan kötü kalpli kişilerdir.

  • ben az kazanan bir adamım. öyle akıllı telefonum filan yok. geçen şirketin evrağı teslim etmek için cevahir'e gittim. daha önce de birkaç kez yine aynı sebeple gitmiştim. neyse lafı uzatmayayım kendisini orada gördüm.

    imza mı istesem, foto mu çektirsem diye düşündüm. en iyisi ölümsüz bir anı olan foto çektireyim dedim. dedim dedim de ben de akıllı telefon yok ama bilic de orada. bir daha nereden göreceğim onu deyip yanına gittim.

    derdimi tarzanca-ingilizce anlattım. kırmızı kapaklı samsung telefonumu gösterdim; ''but i want photo with you'' dedim tarzanca olarak. utanmadan bir de dedim ki; ''take photo with your phone than e-mail to me, ok?''

    aklımca; ''senin telefonunla çekelim bana e-mail ile gönder olur mu?'' demek istedim. adam zeki tabi, şak diye anladı. ben olur mu öyle şey len filan deyip kızacağını düşünüyordum ''okey'' dedi, beraber selfie çekindik. sonra e-mail'imi aldı. teşekkür edip tokalaştık.

    sonra ben şirket evrağını teslim ettim. sonra işe yeninden döndüm. dönüş yolunda; ''iyi çekindik de bu bana göndermez ki hacı'' diye düşünüyordum, neyse çekildik mi çekildik diye kendimi avutuyordum. yol bunu düşünerek geçti. yeniden masamın başına oturdum, e-maillere bir heyecanla baktım. yoktu.

    neyse, göndermezse canı sağolsun dedim. o gün bilic'ten gelen giden yoktu. ertesi gün de yoktu, ondan sonra da yoktu. olmadı. artık ben vazgeçtim. içten içe de biraz kızgındım, sonra artık umudumu kaybettim. yaklaşık 10 gün sonra tanımadığım bir adresten e mail geldi, şüphelendim ama yok ya artık gelemez dedim. heyecansız bir şekilde açtım. bir baktım bilic'le ikimizin fotoğrafı ve bir de antrenmana davet mektubu.

    kıt ingilizcemle bunu anladım ama bir arkadaşa kesin olsun diye tercüme ettirdim. evet, önümüzdeki perşembe beni davet ediyordu. önümdeki 4 günü bir bayramı bekler gibi bekledim, allem edip kallem edip patrondan izin aldım ve beşiktaş antrenmanına gittim.

    bu sefer hazırlıklıydım, bir arkadaşın fotoğraf makinesini yanımda getirmiştim. binlerce foto çektim. sağol bilic, bana çok güzel bir perşembe sabahı yaşattın.

    debe editi: hikaye gerçek mi diyenler oluyor, evet hikaye gerçek değil. yalnız bu entry'nin sevilmesindeki maharet benim değil. slaven bilic'in. kimse bilic öyle şeyler yapmaz lan demedi. herkes bilic'in böyle gönlü bol, taraftarına değer veren biri olduğu konusunda hemfikir. ben de bu yazıyı kurguladım yazdım. insanları hayal kırıklığına uğrattıysam affola.

  • insanda atom fiziğine de profesörlüğe de lanet olsun diye haykırarak evi ateşe verme isteği uyandıran beyan.

    bıktım, yeminle bıktım. kendi kişisel deneyimlerini salt gerçekler olarak gören insanlardan bıktım. bilime dair hiçbir halt bilmeyen erkeklerin "tarihte niye hiç gadın bilim adamı yok ehehe" diyerek kendilerini tatmin etmelerinden usandım.

    tanrı sizi inandırsın, şu güne dek oturup adamakıllı bilim konuşacak bir erkek bile bulamadım. karşıma çıkan ve kendini bilim sevdalısı ilan eden erkeklerin hepsi ya "tesla süper adam ya ama salak insanlar onu tanımıyo bile:(" seviyesindeydi. düşün bak. yıl 2016, etraf tesla deprem makinesi yaptı, haarp, philadelphia deneyi masallarına inanan manyaklarla dolu, hatta hepsini boşver; christopher nolan gibi bir yönetmenin çektiği tesla'dan bahsedilen the prestige var fakat adam hala tesla'yı underground sanıyor.

    adamın elinde bilim teknik, iki lafından biri "bilim önemli abi yea" ama en basitinden schrödinger'in kedisini sorsan vereceği cevap şu; "ya bu bi düşünce deneyi tamam mı işte kedi hem ölü hem canlı ya süper olay"

    ee sonra?

    sonrası yok. zira bu kadarı karı kız düşürmek ve ortamda bilim sevdalısı pozları verip milleti eziklemek için yetiyor dimi? araya bir de laplace'ın şeytanı güzellemeleri sıkıştırınca olay bitiyor. ama yook, buraya kadar. bundan sonra bu sözde bilim duayeni erkekleri gördüğüm yerde rezil edeceğim yeminle. ha, olur da gerçekten bilim seven bir erkek görürsem onu da nikahıma alırım zaten.

    edit: entry'yi sinirle yazıp bayağı sağlı sollu girişmişim ama buradan bilimsel konularda uzman olduğum anlamı çıkmasın. ama en azından öğrenmeye çalışıyorum, öğrenmeyi seviyorum ta ki bir erkek gelip "zaaa kızlar ne anlar bilimden xd" diyene kadar. demeyin. :/

    iki sene sonra edit: bu bayağı popülist bi entry olmuş ya lan, tekrar okuyunca utandım şimdi ama silmeyeceğim yine de, kalsın böyle. *

    beş sene sonra edit: ahaha atara bak yav... aslında ergenlikte salak ama tatlı bir kızmışım, entry'yi okurken oy çen insanlara akıl mı veriyosun bıcırık diyesim geldi.