hesabın var mı? giriş yap

  • işte 15 temmuzu engelleyen gerçek vatansever komutanlarımız bu komutan gibi olanlardı. çomarlar atletle tank durdurduğunu sansın hala.

  • çocuğu bırak, ülke uyuyor. video durumu çok güzel özetlemiş aslında.

    biz uyuyoruz onlar alıyorlar.

    uyumayın!

    edit: bazı arkadaşlar tepki göstermiş insanları galeyana getiriyorsun diye.

    ben kimseye sokağa çıkın, ortalığı karıştırın demiyorum arkadaşlar. bu ülke hepimizin, hem kendimiz hem toplumumuz için mücadele ediyor birçoğumuz. böyle zamanlar toplum olarak bağlarımızı güçlendirmek için bize örnek olmalı.

    uyanık olmak, gözlemlemektir. doğruyu yanlışı ayırt edebilmektir.

  • gidecek başka zaman dilimi bulamamış mı? gelmeseydi, zahmet etmeseydi. biz zaten 19 gün sonra gelecektik. *

  • interneti yeni keşfettiği zamanlardı, bir de mail hesabı açmıştı kendine. ve ilk mailinin gittiği adres beyaz saray'dı, evet. george bush'a ırak savaşı yüzünden yükleniyor, oradan çıkın mesajını veriyordu. ingilizcemin elverdiği kadarıyla çevirmiştim, yollamıştık. aradan aylar geçti, hala heyecanla açar mail kutusunu, bir cevap bekler. eşe dosta da anlatır, bush'a ayarı verdim diye, helal olsun babama.

  • günümüzden yaklasık 4 milyon yıl önceden 1 milyon yıl öncesine dek olan dönemde afrika'da yasamıs insan benzeri canlılar.
    insanın atası olarak kabul edilirler. australopithekler bilinen en eski hominid fosilleridir.

    güneyli maymun olarak da isimlendirilen australopithekler, dik durmayı, ayakta yürümeyi ve basit tas aletler yapmayı basarmıslardır.
    olasılıkla basit tahta aletler de yaptıkları düsünülmektedir ancak bunlar varoldularsa da hiçbir iz bırakmadan kaybolmus olası aletlerdir.

    beyinleri modern insan beyninin %35i kadardır. boyları 1,20 ile 1,40 arasındadır.
    erkekler disilerden diğer hiçbir dönemde disi ile erkek arasında olmadığı kadar büyük bir farkla daha iridir. modern hominidlerde erkek-disi boyut farkı %15 oranında iken australopitheklerde bu oran %50 civarındadır.

    bu prototip insanlar sıcak ekvator ormanlarında, zorlayıcı bir barınma gereksinimi duymadan ve ates kullanmadan yasamıslardır.

  • adından da anlaşılacağı üzere yalnızca hayalperestlikten farklı bir durum. insanın sosyal bağlarını koparıp atabiliyor. dünyayla uyumsuz birine çeviriyor onu. "ben de gün içinde sık sık hayal kurarım. kafamda klip çekiyorum" gibi şeyler bir şekilde sizi buraya yönelttiyse yanlış yere yöneltmiş olabilir.

    bundan muzdarip olanlar her gün birbirinden farklı hayallere kapılmıyorlar. belli bir örüntüsü oluyor hayal dünyalarının. çoğunlukla da birden fazla hayal dünyaları oluyor. kafalarının içinde belli karakterler oluyor, bazen bir karakterin bir hayalde belli bir surette olup diğerinde biraz daha farklı bir rolde peydah olabildiği durumlar oluyor. bazı karakterleri çok seviyorlar. gerçek hayatlarında tanış oldukları insanları sevemedikleri kadar çok seviyorlar. bazı karakterlerden hoşlanmıyorlar. bu noktada tahmin etmek pek güç olmaz herhalde. bu insanlardan güzel yazarlar çıkıyor. aynı şekilde, ağırlaşan vakaların şizofreniye yakınsadığını düşünmek de yersiz olmaz herhalde.

    bitmeyen bir süreç. bilinen bir tedavisi de yok ama ben hastalık olarak bile görmüyorum zaten. bir durum benim için sadece. kontrol altında tutabileceğiniz bir disipline uyarlayınca bir lütuf olduğu bile söylenebilir.

    http://www.theatlantic.com/…laces-real-life/391319/

  • doğru bir bilgi.*
    lakin ağızları çok bozuk oluyor. geçen gün mustafa diye bir tanesine mesaj attım, "gözleriniz de entryleriniz kadar güzel mi?" diye. söylemediğini bırakmadı horonzbu.

  • eren -ki kendisi 9 yaş, ilkokul 3 seviyesinde- son iki haftadır evde babaanne ve dede olduğundan, yayları iyice gevşetmiş, hoşgörüyü dibine kadar kullanmış, anne-babayı saç baş yoldurma seviyesine çıkarmıştır. aferin.

    saçımızı başımızı yolmamız yeterli gelmediğinden bi akşam şöyle ciddi bir ayar olsun diye, salonda masaya oturduk üç kişi ve başladık konuşmaya. arada o cevap vermediğinden monolog şeklinde gelişen konuşma şöyle;

    baba- eren sen böyle değildin ama!

    anne- yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?

    baba- oğlum babaanne ve deden çok yaşlı insanlar, onları kandırmak kolay ama kendini kandırırsın bak.

    anne- oğlum bak bu hayat bilgisi ödevin yapılmamış ama dedene yaptım demişsin, hoş bir şey mi bu?

    önünde cevaplanmamış iki sayfa test, tüm söylediklerimizi sadece bir baş sallamayla dinledi. baba her zaman olduğu gibi söylendikçe sinirlendi, sinirlendikçe söylendi, en sonunda kaş-göz etmemle kapıyı çarpıp odadan çıktı. yalnız kalınca "oğluşum hiç bir yorumda bulunmadın, ne düşünüyordun biz konuşurken, sence haksız mıyız?

    - yok haklısınız da anne, şey düşünüyordum; şimdi bana çok kızdınız ya siz, birden bir süper kahraman olsam, hemen fışşşt diye iki sayfa testi çözüversem, sonra siz şaşkın şaşkın bakarken sarılsam size, beni affediverseniz. böyle düşünüyordum, bunu hayal ediyordum.

    ben de düşünüyorum; birden bir süper kahraman olsam, çocuğumu üzmeden en doğru şekilde davranarak fışşşt diye büyütüversem, sarılsam ona sımsıkı, yetiştirirken istemeden de olsa yaptığım hatalardan dolayı beni affediverse.

  • kendi evreninin krali, hogwarts cadilik ve buyuculuk okulu muduru, murver asa tasiyicisi ve buyuk fikir adami albus percival wulfric brian dumbledore, voldemort ve surekasina karsi verilen mucadeledeki kuskusuz en buyuk guctu. gucten kastim oyle rastgele bir "brute force" degil bu arada. soyle ki;

    tom'u voldemort'a evrilten ve muhtemelen potansiyeline ulasmasini saglayan tum motivasyon, ayni zamanda savasi kaybetmesindeki en buyuk sebepti. gecmiste maruz kaldigi izolasyon ve sonradan ulastigi guc ile "ben farkliyim" tezi dogru cikinca "ne olursa olsun kazanacagim" moduna gecti. akabinde sonunu getirecek olan yola girip zincirinden bosanmis kopek gibi saga sola saldirdi ve malum sondan kacamadi.

    dumbledore'u farkli yapan sey ise gucunu kullanma farki. hikayesi boyunca bir takipcisi bile bir konu hakkinda voldemort'a "danisma" ihtiyacina dusmuyor. "karanlik lord ne der?" seklinde cok fazla sey duyuyoruz ama hic biri cozum aramaktan degil, yapilacak seyin voldemort'u kizdirip kizdirmayacagini dusunmekten. oysa dumbledore'un karsilastiklari her olayda bir plani mevcut ve mutlaka olaylara yon veriyor. murver asa'nin el degistirme konusunu bile (sonuclarina ragmen) en ince detayina kadar planliyor.

    harry potter'i bir kahraman gibi degil, satranctaki bir tas gibi kullaniyor. gerektiginde duygusal olarak manipule ediyor, gerekirse olume bile yollanacabilecek bir silah olarak goruyor. oyle ki, aralarinda gecen konusmada eski bir olum yiyen olmasina ragmen severus snape bile dehsete dusuyor "onu kasaplik bir koyun gibi yetistirdin" diyerek. ustelik bu adam suclayici bir psikolojisiyle patir patir masum olduren bir gruba dahil olmus, sonrasinda yasanan malum olaylarla dagilmis ve dumbledore'a kosmus ayni adam. yani dumbledore her kesime gore danisilacak, en zor durumlarda yardim istenecek en kudretli kisi.

    iste tam da bu nedenlerle dumbledore'u saygin bir okul muduru gibi gorunmesine ragmen voldemort'un dahi kopek gibi korktugu buyuk bir guctu. voldemort gibi "gucuyle bir butun" olmamis, buyulerini gerektiginde kullanacagi bir yeti olarak gelistirmisti. tom ile albus yer degistirmis olsa, okul muduru tom elinde murver asasiyla sokak sokak albus'u arar, sonucunda da elindeki her sey tek tek karanlik lord tarafindan parcalanir ve tokat manyagi yapilirdi. hayatinin bagli oldugu nagini ile en on cephede savasan, liderlik ve mantiktan uzak bir psikopat ile 10 adim sonrasini planlayip gucunu buna gore kullanan bir maestroyu kiyasliyoruz neticede.

    macera aramayan, asirilara kacmadan olaylari objektif bir sekilde yorumlayan bir guc olarak hp evreninin en agir tasiydi kendisi. olumu bile planli ve kendi istegiyle yasanan bir adimdi sadece. voldemort ile kiyaslanmasi aslinda zekasina bir hakarettir.

    hp evrenindeki en muhtesem 3 karakterden biridir nazarimda.

    (bkz: ron weasley/@the chosen1)
    (bkz: neville longbottom/@the chosen1)