hesabın var mı? giriş yap

  • başlık “tunceli belediyesinin işçi maaşını 8 bin tl'ye çıkarması” olacaktı ama karakter sınırından dolayı sığmadı.

    http://www.diken.com.tr/…si-isciye-8-bin-lira-maas/

    ben artık bu ülkedeki vasıflı olarak nitelendirilen insanlara acımaktan yoruldum. bu işçi maaşı olayının boku çıkmadı mı artık? özel-kamu farketmez, bu ülkede 8 bin tl maaş alan vasıflı eleman sayısı %10'u geçmezken, muhalif belediyelerin kendi kendilerine uydurdukları “çöpçü maaşı zammı challenge” tarzı etkinlikler umarım sadece benim canımı sıkmıyordur.

    neyse ben şu köşeye çekileyim de giden 6 yılıma yanayım.

    edit: kimseyi benim maaşım ilgilendirmezmiş. o yüzden ilgili yazıyı kaldırdım. ama kimse kusura bakmasın, bir hekim olarak bir belediye çalışanından sadece birkaç bin tl fazla kazanmak için okumadım ben. istediğiniz kadar eleştirin. o kadar da uzun boylu değil. o zaman gidin pandemide tunceli belediyesinin çöpçülerini alkışlayın. yetti sizin sosyalizm popülistliğiniz.

  • - iyi günler, fbi mı?

    - evet, nasıl yardımcı olabiliriz?

    - ben üzerinde fbi yazan bir şapkayla, bir tişört almıştım. iki yıkamada çekti... kime şikayet edeceğiz?

    - evet bir ara çok modaydı onlar ama biz üretmedik onları beyefendi.

    - yalan konuşmayın birader, paramı yedirtmem size...

    - bakın bayım neden üretici firmayı aramıyorsunuz?

    - üzerinde fbi yazıyordu...

    - bakın gerçekten vaktimizi alıyorsunuz, görüşmeyi bitirmek zorundayım.

    - allahsızlar!!! haram zehir zıkkım olsun, alcam olum sizden parasını... beni tanımıyorsunuz siz, mekanınıza gelecem lan...

    - gerek yok bayım, türkiye'deki ekiplerimiz sizin için yola çıktı bile.

    - değiştirecekler mi tişörtümle şapkamı?

    - hayır...

    - lan bak canınızı sıkarım sizin, uğraşırım sizinle, delirtmeyin lan beni..

    - on saniye içinde ekiplerimiz yanınızda olacak...

    - şu anda camdan gaz maskeli beş kişi girdi... onlar mı?

    - evet...

    - e ama dövüyorlar beni şimdi...

    - döverler...

    - kapatıyorum o zaman?

    - kapat.

  • en büyük hayalim "ulan bi kıza bak bi de yanındaki lavuğa bak" cümlesinde bahsedilen lavuk olabilmek...

  • çok zor geçen ilk maçın ardından daha maçın 5. dakikasında havaya zıplanmıştır hasan şaş'ın attığı golle. çok geçmeden, hatta daha yerimize oturmamışken nicola ventola bu gole karşılık vermiştir. al haaa. ilk maç ta 1-1'di, yine 1-1. o dakikaya kadar boşa oynanmış yani. neyse efendim 29. dakikada ümit davala aynen dünya kupasında çin'e attığı golden bir tane atmıştır. sağ ayağının içiyle havadayken çarprazdan bir plase. geriye kalan 61 dakika ise tam bir heyecan fırtınası.

  • zor bulunan ancak kesfedildikten sonra her kesimden herkesin -hatta en ufak sinekten bile hemen midesi bulanan kizlarin dahi- her episodunu bastan sona izlemeden duramayacagi kan revan silsilesi. ozellikle de toplu halde izlenmesinin ardindan ayni toplulukla taksim gibi bilumum kalabalik ortamlara girilmesi happy tree kardesliginin vücuda gelmesine neden olabilir. ki bu gruplari da, ilk izlendiginde pek bir sevimli gelen ancak bir yerden sonra akildan kesinlikle cikarilamaz hale gelen müzigini mirildanmalarindan taniyabilirsiniz. zira duyuldugu yerde kacilmalidir!.
    ayrica bazi bolumleri mtv'de geceleri gösteriliyor.

  • bebek arabasinda asyali cok sevimli bir bebege bakarak sirinlik olsun diye gozleri yandan yatay dogrultuda cekistirerek kisik goz yapilir. pic kurusu kendi gozlerini dikey dogrultuda cekistirerek cevap verir.

  • o paraya uçakla italya'ya gidip geliniyor uygun bilet bulunursa. buna adam silkmek denir. sonra vay efendim yerli turist gelmiyor vs.

  • orhan kemal ile nazım hikmet bursa cezaevinden koğuş arkadaşıymış. nazım hikmet herkese ve fikirlerine saygılı olan, hatta düşmanları tarafından bile sevilen biriymiş. mecbur edilmedikçe tartışmaya girmez, hatta çok defa mecbur edilse de tartışmazmış.

    orhan kemal özenerek yazdığı şiirlerini nazım'a gösterir, nazım da "rezalet", "berbat" gibi sözleriyle acımadan eleştirirmiş. hatta bir gün orhan kemal'in yazdığı bir hikayenin başlangıcını okumuş nazım hikmet, "sen şiiri bırak nesire geç" diye akıl vermiş orhan kemal'e. orhan kemal "hikaye yabancı olduğum bir konu" deyince "daha iyi, hiç kimsenin tesirine kapılmadan kendinize has şekli bulursunuz" demiş. (iyiki demiş, hayatımın geri kalanını sadece orhan kemal kitapları okuyarak geçirebilirim)

    bu hapishane günlerinden bahçede futbol oynanırmış. ancak başgardiyan zaman zaman futbol topunun bahçe duvarını aşıp geri gelmesiyle "esrar kaçakçılığı" yapıldığı ihtimalini sebep göstererek engel olurmuş. bir gün başgardiyanın gönlü hoş edilip futbol topunu almışlar, maç yapacaklar. nazım hikmet ben de oynarım demiş. orhan kemal'in karşı takımına geçmiş. şiirdeki gibi usta olmadığı için onu kolayca geçer, amiyane tabirle deli ederlermiş. nazım hikmet de kurşuni kasketini ters çevirir, oyuncuların yerlerini değiştirir, takım arkadaşlarına çıkışırmış.

    golü yedikçe deli olurmuş. kıpkırmızı yüz, masmavi göz ve sarı kaşlar. hele çalımı yiyince öyle içerlermiş ki faul kralı kesilirmiş. rakibe elle, kolla, tekmeyle girişirmiş. esaslı tekmeleri orhan kemal'e de nasip olmuş.

    "bir gün esaslı bir tekmesini yemiştim, hani laf aramızda çok nefis bir tekmeydi..." diye yazmış orhan kemal "nazım hikmet'le 3,5 yıl" anı kitabında.

    futbol asla futbol değildir. futbol bir ölüm kalım meselesi de değildir. ondan çok daha önemlidir.