hesabın var mı? giriş yap

  • üst edit: entry ile ilgili mesaj atan, destek olan, "aaaaaaaaaaa vallahi aynı ben" diyen herkese teşekkürler arkadaşlar. hepiniz kaderdaşımsınız; hepinizi çok seviyorum. fakat yaklaşık 2 yıllık bir vücut geliştirme süreciyle aşağıdaki maddelerin hemen hemen hepsini (hala komik yürüyorum amk sorun kamburlukta değilmiş) sikip atmış bulunmaktayım. yakın bir zamanda da çok ufak bir estetik operasyonum var. kısacası: kocalarınıza sahip çıkın ahahahaha.

    ***********************************************************

    muhtemelen hiçbiri bende olmayan detaylar. hiç kimseden bir iltifat duymadığım gibi, sevgilim de hiç olmadı denebilir. bu yüzden size kendi özelliklerimden bazılarını sayacağım ki bunları yapmayın, çekici olabilin. öhöm :

    -bir kıyafeti yırtılmadığı sürece asla değiştirmem. hatta kollarının uçları paramparça olmasına rağmen çok sevdiğim bir uzun kollum var. fermuarı da bozuk. nasıl seviyorum ama var ya ev yansa ilk bunu kurtarmaya çalışırım.

    - nadiren yeni kıyafet alırım.

    -marka takıntım yoktur.

    -olur da bir kıyafet alırsam renginin bana uyup uymamasını siklemem. rahat olması yeter.

    -ayakkabılarım genelde lescon gibi az kişinin bildiği süper ürünler sınıfındandır. dolayısıyla gösterişsizdir. birçok gören 'pazardan mı aldın bunları' demiştir.

    -berbere gitmek benim için tam anlamıyla bir eziyet. berberde olan biten sohbetleri geç , bir iş mülakatına gideceğim zaman sakallarımdan ayrılacağımın korkusu bile yetiyor bana.

    -hiç güneş gözlüğüm olmadı.

    -biraz kamburum. yürürken çok komik görünüyor.

    -dar paçalı pantolonlar klostrofobimi tetikliyor. o derece uzağım.

    -bir saatim var , fena birşey de değil. ama takmıyorum hiç.

    -gömlek giymem.

    tam terslerini deneyin işte. başarısız olma şansınız yok.

    edit: ben askerdeyken ev taşındı. bahsi geçen uzun kollumu annem atmış. yastayım. beyler :(

  • açılmasının ardından pendik sakinleri için, ankara eylemlerine katılmak, taksim eylemlerine katılmaktan daha mantıklı hale gelecektir.

  • berberin tras sonrasinda enseye ayna tutmasi, darbe sonrasinda askerin referandum yapmasina benzer. kötü olduğunu görseniz bile kötü diyemezsiniz... sonrasinda ne olacagini bilemezsiniz; berberin her zaman daha kötü kesme ihtimali; askerin agziniza daha beter sicma ihtimali vardir. berbere "elinize saglik usta" dersiniz gozleriniz dolar; askere de %97'lik güvenoyu verirsiniz; iciniz sizlar...

  • yıllar önce eğitimini alıp hakemliğini yaptığım bir spor dalıdır. şirketlerde takım çalışmasını, koordinasyonu geliştirir gibi safsatalarını bir tarafa bırakırsanız ki, herhalde birbirini iş düzeyinde tanıyan, başka hiçbir şey paylaşmamış bir insan grubu için takım çalışmasını ve koordinasyonu geliştirme gücüne sahip olamayan bir kaç spordan biridir paintball. basketbol, futbol hatta mümkünse piknikte voleybol faaliyeti filan takım çalışmasına ve koordinasyona daha fazla katkı sağlayacaktır. neyse asıl mevzu paintball eğlenceli, keyifli, hareketli, adrenalini yüksek bir spordur. güvenli olduğu iddia edilir ancak güvenliğini ne yazık ki, ekipmandan çok, insan bilincinin sağlamasından dolayı, iddia edildiği kadar güvenli değildir. rakibinizi ve takımınızı tanımanız, güvenmeniz başlıca güvencenizdir. zira tanımadığınız bir rakiple oynuyorsanız 10 cm'den kaskınızın ağız ve burun kısmına ateş edilebilir, ağzınız burnunuz boya ile dolabilir (boyalar gıda boyasıdır sağlığa sakıncalı bir madde içermez), siz ağzınızdaki ve burnunuzdaki boyayı savaş alanı içinde kaskınızı çıkarmadan hönkürmek ve kusmak biçiminde çıkarmaya debelenirken, 10 cm'den suratınıza ateş eden gerizekalı karı hakeme, vurdum ben ama "out" diye bağırmıyor şeklinde sizi şikayet de edebilir. ahmak mahluk, boya topunu ağzımın içinde patlattın, neremle bağırayım. bunun üzerine out diye bağırmadığınız için vurulduğunuzu idrak edemediniz zannıyla yine 10 cm'den bu sefer kolunuza kafanıza, yani ekipmanın korumadığı bölgelere atış yapıp 3-5 gün sürecek ağrılı bir morluğa neden olabilir. hakem yetişene kadar kolunuzun, bacağınızın daha fazla deşilmemesi için panik halinde hatuna sarılmanız, çelme takıp yere yatırmanız elinden silahını almanız ve akabinde, erkek arkadaşıyla papaz olmanız mümkündür. ayrıca kendi takım arkadaşınızın sizi vurma olasılığı rakipten kat kat daha fazladır çünkü oyuncular panik halindedir. hareket eden herşeye ateş etme eğilimi içindedir ve tabiyatıyla siz kendi takım arkadaşınıza sıklıkla rakipten daha yakın durursunuz. o da sizi ve lokasyonunuzu takip etmediyse, sizi gördüğünde vurmakta tereddüt etmez. gündelik yaşamınızda spor aktivitesi yapan bir insan evladı değilseniz, paintball oynarken panik halinde, yok bayrak kapacam, yok adam vuracam diye engebeli arazide koşuştururken düşerek eli, kolu, dizi parçalama ihtimaliniz oldukça fazladır. binadan rehine kurtarma gibi gelişmiş bir organizasyonu oynuyorsanız binanın birinci kat camından aşağı düşmeniz bile olasıdır, yaşanmıştır, ölü yok, yaralı vardır. kısaca paintball'un güvenli bir spor olması, oynayan insanların iq ortalaması kadardır. en keyiflisi takım arkadaşlarınızla en azından 10 maç bir arada yapmış bir takımsanız ve rakibiniz de böyle bir takımsa ortaya çıkan maçtır. bir de, iki takım da savaş alanını tanıyorsa tadından yenmez.

    ha, biraz da küçük ve pratik ipuçları vereyim;

    - oyuna başlamadan önce kaskınızın kafanıza uygun ayarlandığından emin olun çünkü savaş alanında uçup gidebiliyor. bu da ciddi bir risk, gözünüzle boya topu yer değiştirebilir.

    -başlama düğüyle birlikte silahınızın emniyetini açmayı unutmayın. (ben unutuyorum oradan biliyorum, hiç hoş olmuyor)

    -oyuna baslamadan önce kaskın camını içerden ıslak mendille ya da mümkünse bir elmayı ortadan ikiye kesip elma suyuyla temizleyin, buğulanmasını engeller. bu sayede oyun alanında kaskınızı çıkarıp buğu temizlemek zorunda kalmazsınız. zaten hiçbir şart altında oyun alanında kaskınızı çıkarmayın. vurulup oyun dışı kalmak, her halikarda kör olmaktan iyidir.

    -oyun başlamadan önce silahınızı ters çevirip namludaki topu top haznesine düşürün ve ters vaziyette 3-4 kere tetiğe basın. karbon tüpünün doluluğunu kontrol etmiş olursun. tüp doluysa her seferinde sekme şiddeti ve silahtan çıkan ses aynıdır. sesi ve şiddeti azalıyorsa tüpünüzü doldurtunuz. hatta bunu siz yapmayınız hakeme kontrol ettiriniz.

    -savaş alanında yardımcı hakemlerin durduğu yerlere dikkat ediniz çünkü mutlaka yakınlarında bir yerde bir pusu kurulmuştur. menzile girmenizi bekleyen bir rakip oyuncu mevcuttur. hakemler her ne kadar oyuncunun yerini belli etmemek üzere debelenip uzak duruyorlarsa da, mutlaka hakemin baktığı yönün büyük ihtimalle zıt tarafında bir oyuncu vardır.

    -sınırsız topla oynamıyorsanız ki, genel olarak 10 top limitli oynanır, yaptığınız atışları sayınız. zira oyuncuların vurlumadan önceki son sözleri sıklıkla "allah kahretsin kurşun bitmiş" olmaktadır.

    -lütfen lütfen hakemlere ateş etmeyin, dikkat edin biraz zor değil. hiçbir paintball oyuncusu, eğer hollanda milli takımı ile maç yapmıyorsanız, turuncu fosforlu elbiseler giymez ya da sarı fosforlu yağmurluklar giyip karşınıza kabak gibi dikilip beklemez. elinde silah varsa bile, o başka bir oyuncunun silahıdır, tamir etmek için almıştır.

    -bir de şöyle bir şey var; gerçi kaç kişinin başına gelme ihtimali var bilemiyorum ama benim geldi, dikkat edin diye söylüyorum. maçınızı bir tv kanalı paintball tanıtımı diye çekiyorsa iki kat dikkatli olun. ben sote bir bölgeden rakibin bayrağını alacam diye bir gaz depara kalktığımda peşime tv kameramanı ve muhabiri takıldı. abi gelmeyin peşimden yerimi belli ediyorsunuz diye dert anlatmaya ve bir yandan da koşmaya çalışırken takılıp parende attım. kask bir tarafa, silah bir tarafa gitti. kafamda kask yokken üzerime toplar yağdı. suratıma gelen top yüzünden 2 gün elmacık kemiği mor ve şiş gezdim. yetmedi akşam ana haberde, paintball türkiye'de diye sunuldu. yere kapaklanma figürüm rayting aldı. siz siz olun etrafta kameraman ve muhabir varsa, ya oynamayın, ya da pasif oynayın, savunmada kalın. ha bunların hepsi başınıza gelirse de, kesinlikle "abi o bölümü keseriz, yayınlamayız, sen korkma." yalanlarına inanmayın. kaseti alın imha edin.

  • başlığın "cins kedi almak yerine sokak kedisi sahiplenmek" olarak değişmesi gerekiyor bence.

    neden mi hemen açıklayayım. tekir dediğimiz şey aslında bir tüy rengi. "tabby" diye geçen. tıpkı sarman ya da smoke gibi. boz rengi üzerine siyah desenlerden oluşur. evet çoğu melez ırkların karışımından oluştuğu için toplum içinde bu tüy rengine ait gördüğümüz tüm kedileri tekir sanıyoruz. dünyadaki tüm kedi ırkları ile ilgili kocaman bi ansiklopedi okuyana kadar ben de öyle sanıyordum.

    şimdi sokakta görsek tekir diyip geçeceğimiz ama aslında cins olan bazı tekir tüy desenine sahip kedileri paylaşacağım.

    (bkz: amerikan shorthair)örnek
    (bkz: british shorthair) hani o çok bayıldığınız
    (bkz: sibirya kedisi) örnek
    (bkz: maine coon)örnek
    (bkz: scottish fold)gene çok bayıldığınız tonla paralar döktüğünüz kedy
    (bkz: exotic shorthair)örnek
    (bkz: persian)örnek
    (bkz: american curl)örnek
    (bkz: egyptian mau)örnek
    gibi gibi örnekler daha arttırılabilir. yanisi ya ben tekir sevmiyorum çok yaramaz oluyorlaar kuduruyorlaaar diye ağzınızı yaya yaya boş konuşmak yerine az araştırma yapalım öğrenelim.

    istanbul için konuşacak olursam sokaklar cins-mix tabby dolu rengine aldanarak "ya tekir buu" diye yüz çevirdiğiniz hani. ya da "aa ne güzel tekir cins gibi" dediğimiz.
    bir çok sahipli cins kedilerin evden kaçarak sokaktaki kedileri hamile bırakması ile bu popülasyon artıyor haliyle.

    nasıl her beyaz kedi ankara kedisi değilse her simsiyah kedi bombay değilse her tekir de "cinssiz" değildir. en kötü mix tir. bazı spesifik ırklar harici bir çok ırkın çok sayıda farklı tüy desenleri -renkleri var. ama ne oluyor tipi güzel bazı ırklarda bazı renkler daha fazla estetik geldiği için tek tip tüy yapısına sahip kediler ön plana çıkarılıyor üretilip satılıyor. hiç bi petshopta tabby british shorthair görmemissinizdir değil mi? hepsi ya gri ya lilac dediğimiz renklerde oluyor.

    şimdi gelelim "huy" meselesine. her bir kedinin çok ama çok farklı huyları var. elime doğan aynı anadan çıkan aynı ortamda büyüyen birbirinin aynısı 2 kedinin alakasız karakterleri var. biri kendisini çok sinirli özel harekat üyesi sanarken birisi de aşırı minnoş ingiltere prensesi sanıyor. hadi buna ne diyeceksiniz. *

    evet bazı ırklar diğer ırklara göre daha sakin-hareket sevmiyor olabilir. bunun bir çok sebebi oluyor. özellikle cins kedilerde kemik-kas yapısı sıkıntılı olabiliyor. aynı şekilde gözü akan nefes almakta inanılmaz zorlanan cins kediler de var iran kedisi gibi. şimdi bu hayvanlar isteseler de hareketli aktif olamıyorlar. sağlıkları buna el vermiyor.

    aman olsun ben şekilciyim en güzel kedi benimki olsun en cinsi benim kedim. çok hareket etmesin kudurmasın tüy dökmesin herkes hayran olsun sağlık sıkıntıları için veterinerlere bir araba parası bayılmak benim için hiiiç sıkıntı değil diyorsanız o sizin bileceğiniz iş. ama "tüm tekirler çok yaramaz eve alışmıyorlar saldırganlar" demek "tüm kahverengi saçlılar agresif nalet pislik insanlardır "demekle aynı şey bunu da bilelim.

    ansiklopediyi merak edenler olursa yeşillendirebilirler.

  • aracı sağa çekip kol ve bacakları hareket ettirmek. özellikle uzun yoldaysanız önceliğiniz uyumak olsun, ama aceleniz varsa biraz hareket edip kan akışını hızlandırmanız faydalı olur.

  • üreten türkiye projesinde kullanılması gereken kişi.

    uçsuz bucaksız tarlalarda çapa yapacak. taş ocaklarında taş kıracak. günde tek öğün yemek. yemeğini, temizliğini kendi yapacak. kazandığı para darüşşafaka'ya gidecek. ürettiği ürünler ekonomiye katkı sağlayacak. bu manyaklar en fazla hapiste yatacaklarını bildikleri için böyle enerji patlaması yaşıyor. madem yaşıyor, o enerjiyi üretime çevireceğiz. yatırmayıp çalıştıracağız. çakmak çakmayı biliyorsa çapa da yapabilir. iktidarımızda tüm suçlular üretime katılacak. norveç refahına kavuşturacağız ülkemizi. "ama bu insan haklarına aykırı" diyen liberallere projenin abd menşeli olduğunu göstereceğiz.

  • yemek yapiyorsun, yiyorsun, artiyor, sonra onu yemek istemiyorsun mesela tekrar. baska bir sey cekiyor canin. iste oyle zamanlarda, artan yemegi bir kaba bosaltip, buzluga attiginda, istersen bir hafta sonra cikarip isit ye tadi degismiyor. hem cope dokmemis oluyorsun, hem ayni yemegi yapmak icin tekrar ugrasmiyorsun.

    yalniz bu dondurup, sonra isitip yedigimiz yemek yine artarsa, o zaman tekrar dondurmuyoruz. bir yiyecek bir kere dondurulur, bir kere cozdurulur. ikincisi olmaz. deli gibi mikroorganizma urer, zehirlenmeye kadar gider, tehlikelidir.

    ek: queen of the damned uyandirdi. ufak kaplara bolup dondurursan en temizi, diyerek... yemin ediyorum aklima gelmemisti bu. her seferinde ''tekrar donduramam, o yuzden hepsini bitirmeliyim'' diye kendimi paraliyordum. gerizekaliysam demek ki...

  • tonla yazım hatası barındıran tehdittir, şaşırtmadı tabii. chp'li belediye başkanları tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyormuş bak bak :). chp'li belediye başkanı; hükümete yakın rant peşinde koşan iş adamlarını, cemaatleri, katar emirinin annesi başta olmak üzere zengin arapları daha da zengin etmek için istanbul'un kuyusunu kazanlara karşı savaş veriyor. sen ne yapıyorsun peki? kimmiş delikanlı sen misin yoksa imamoğlu mu ?