hesabın var mı? giriş yap

  • muhendis yeni bisikletiyle fizikci arkadasinin yanina gider.
    fizikci: bu bisikleti nerden buldun?
    muhendis: dun bir parkta oturuyordum, bir kiz geldi yanima bu bisikletle. bisikletten inip ustunde ne varsa cikardi, karsimda cirilciplak durup, "istedigini al" dedi. ben de bisikleti alip ayrildim.
    fizikci: dogru secim yapmissin, elbiseleri sana uymayabilirdi.

  • kadınlar adamı bildiğin taciz etmişler. adam belli ki yürüyüşe çıkmış. köpeklerden dolayı "yürüyemiyoruz yolda" diyor. bu kadınlar ise gidip adamı taciz ediyor.

    bir de utanmadan adama hem tekme atıp hem de karşılığını görünce hedef göstermişler. adam keşke kaçmak yerine üçünü de kovalasaydı. adamın kadınları daha beter yapmasını istedim yalan yok.

    edit: ben de "nereden hatırlıyorum bu derneği" diye düşünüyordum. ismi aşina gelmişti. sonra hatırladım. gaziantep'te köpeklerin saldırıp yaraladığı kızın ailesine dava açan dernek bu. bu derece ruh hastaları işte.
    (bkz: pitbull'un yaraladığı kızın ailesine dava açmak)

    edit 2 : olayın öncesini gösteren video yayınlanmış.
    (bkz: seferihisar'daki köpek kavgasının içyüzü)

  • cenaze evi sahibi olarak bende yaptım bunu. o anda o kadar düşünemiyosun ki, sanki gelen herkesi doyurmak mutlu etmek zorundaymışsın gibi. yanına baklavasını falan da verdim. yine alır mısınız diye de sordum. sanki 2 saat önce babamı toprağa vermemiş gibi misafir ağırladım. kimse de kızım sen otur acını yaşa demedi. ayranın daha soğuğu var mı diyen oldu hatta.
    bende bişeylerle oyalanıp acıdan kaçtım herhalde, şimdi düşününce saçma geliyor ama o an beyin fonksiyonların çok düşük yüzdeyle çalışıyor.

  • sabah vergi dairesinde bir yakınımın tc kimlik numarası gerekti. kendisine ulaşamayınca girip thanksgiving.epicm.org'dan baktım. valla büyük hizmet.

  • bir hedef uğruna canını ortaya koyan, canından vazgeçen kimsedir. (bkz: fedai)

    tarihte, osmanlı ordusundaki fedailer için bu kavram kullanılırdı. devletin kuruluş evresinde akıncıların, ileriki dönemlerde de yeniçerilerin arasında bulunan bu fedailer, savaş döneminde bir bayrağın açılmasıyla; fedailiğe gönüllü olan askerlerin o bayrağın altında 120'şer kişilik birlikler halinde toplanması sonucunda örgütlenirdi. bu gönüllü askerlerden; bir meydan savaşı yaşanacaksa en önden düşmanın arasına dalmaları, bir kale kuşatılıyorsa da açılan bir gedikten veya surları merdiven vasıtasıyla aşarak içeriye dalmaları beklenirdi.

    serdengeçtilerin pek çoğu akınlarda hayatlarını kaybederdi. hayatta kalanlar ise maaşlarına zam yapılarak ve değerli kuş tüyleriyle süslenmiş bir kavuk giyme imtiyazı verilerek ödüllendirilirdi. kavuğu* alabilen serdengeçtilere serdengeçti ağası denilirdi. bu ağalar büyük saygı ve iltifat görürdü; ordunun içinde kıdemleri yükselirdi.

    16. yüzyıldan sonra savaş sürelerinin uzamaya başlaması, ocak düzeninin bozulmaya başlamasıyla serdengeçtilere olan ihtiyaç daha da artmıştı. bu sebeple yeniçerilerin dışında başka sınıflardan da serdengeçtiler alınmaya başlanmıştı. 17. yüzyılda sık sık anadolu'dan serdengeçti toplandığı, gelenlerin de ulufe pazarlığı yaparak isimlerini yazdırdığı bilinmektedir. 18. yüzyılda ise patrona halil isyanı esnasında saray, asilere karşı koyabilmek için aşçı, helvacı vb. gibi saray çalışanlarından serdengeçti toplamıştır.

    yeniçeri ocağı'ndaki nizamın iyice bozulmasıyla serdengeçtilik de tüm kıymetıharbiyesini yitirmiş; bu görev, menfaatçilerin üşüştüğü bir fırsata dönüşmüştür. bu düzensizlik döneminde serdengeçtilere verilen ulufe senetleri, bir nevi esham gibi ortalıkta alınıp satılmaktaydı. mesela 1768-1774 osmanlı rus savaşı döneminde bazı kimselerin yılda üç kere serdengeçtiliğe yazılıp ulufe hakkı kazandığı bilinmektedir...

    velhasıl, 19. yüzyıla gelindiğinde sultan ikinci mahmut'un yeniçeri ocağı'nı kaldırmasıyla serdengeçtilik de tarihe karışmıştır.

    kaynaklar:
    + ismail hakkı uzunçarşılı - osmanlı devleti teşkilatından kapukulu ocakları - cilt: 1 - türk tarih kurumu yayınları.
    + abdülkadir özcan - ''serdengeçti'' - tdvia - cilt: 36.
    + mehmet zeki pakalın - osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü - cilt: 3 - meb yayınları.

  • entrylerin çoğunluğu bıkkınlıkla dolu. insan biraz kafa yorsa evliliğin bi rutinden ibaret olduğunu anlar. ne sanıyordunuz ki?

    bu size taa çocukken öğretilen bi şey. küçükken hiç mi evcilik oynamadınız? kızlar o oyunlarda neyse evlenince aynısını yapıyor.

    ''ben meğersem yemek hazırlıyormuşum, sen de o sıra işten gelmişsin. bu da senin iş çantanmış. kapıyı çal şimdi'' gibi cümleleri hiç mi duymadınız çocukken? bak o oyunlarda bile ne olacağı üç aşağı beş yukarı belliydi. o oyunlarda bile talimatı kadından alıyordunuz. evlenince de alacaksın. gerçi doğru, evcilik oynamaktan çoğu zaman sıkılırdı çoğu erkek çocuğu. hemen doktorculuk oynardı. evet. sizin de ne olduğunuz taa çocukkenden belliymiş.

    bugünü de bu haklılığımla bitiriyorum.

    edit akbayram: ben hic evlenmedim. sadece iyi gozlemliyorum.

  • ölüm tanrısı. eski mısırlılar hayatın ölümle bittiğine inanmak istemezler, insan son nefesini verdiği anda ruhunun uzun bir yolculuğa çıkıp ölüm tanrısı osiris ile yargıçlarının huzuruna vardığını düşünürlerdi. onlara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu. diriler ve ölüler ülkesi arasındaki korku ülkesini geçince, büyük yargıcın karşısına, anubis veya horus tarafından getirilirdi. orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu. bu tören sırasında yeraltı tanrısı anubis elinde bir terazi tutardı. ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu. öteki kefede ise adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu. eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüş ise kefeler dengelenirdi. eğer kalp tartıda eksik gelirse, yemesi için ament adlı canavara verilirdi. bütün bu olup biteni tanrıların katibi thoth kayda geçirirdi.

  • sınır dışı edilsin. bizim de karımız, kızımız, annemiz var. huzuru bozan her sığınmacı sınır dışı edilsin. ülkendeki durumdan kaçıp buraya gelip “sığınıyorsun”. edebinle otur.