hesabın var mı? giriş yap

  • onun tokadından çok karşısındaki kadın belediye başkanının tepkisizliği sinir bozucu olmuş

    tepki versene hanımefendi!

    edit : bu başlık bu adam ekranlara veda edene kadar gündemde kalmalı

    bu bizim tanık olduğumuz hareketi, kim bilir daha neler var tanık olmadıklarımız

    edit 2 : olay kamuoyuna yansıdığı için özür diliyorum demiş

    özür dileme istifa et bayım!!

  • sonra neden bedelli yaptın.. napiyim amk hayvanat bahçesinde tek vasfı benden 3 ay önce askere gelmek olan adamlarla mı uğraşayım?
    edit: benimle aynı fikirde olan bir sürü mesaj geldi. umarım gerçekten yetkili kişilerin görebileceği bir kamuoyu oluşur. askerin askere bunları yapması cezasız kalmamalı. en "gariban" asker bile birisi bana bir şey yaparsa bu ordu yapanı pişman eder diyebilmeli.

  • diyanetten allah razı olsun, bütçeden çok büyük pay alıyorlar ama hakkını veriyorlar. hatta bu paraya bu bilgiyi elde etmek gerçekten mucize. başka ülkeler salak gibi teknolojiye falan yatırım yapıyor. onların hepsi kuran'da yazıyor. inanmayanlar android debug suresine bakabilir.

  • 20. yüzyılın başında indiana'da bir çiftlikte yaşayan, ve 3ü kendi çocuğu 14 kişinin ölümünden sorumlu kadın seri katil. amerikaya esasen norveçten gelen bir göçmen olup, 3 çocuğu dışındaki kurbanlarını öldürme motivi gözünü bürümüş para hırsıdır... şöyle bir sistem geliştirmiştir bu teyzemiz. ilk önce gazeteye yalnızlık çeken norveçli bir göçmen olduğu, ve evlenmek için - tercihen norveçli - bir koca adayı aradığına dair bir ilan verir... daha sonra parasıyla beraber gelen ilk norveçli ile evlenir... zaten yeterince yalnızlık çekmiş ve kendine norveçli çekici bir eş bulmuş olduğuna fazlasıyla memnun olan "müstakbel merhum", parasını seve seve teyzemize teslim eder... fazla şüphe çekmemek için bir müddet geçmesini bekleyen bell gunness, zamanın geldiğine kanaat getirdiğinde, şanssız ve olan biten hakkında hiçbir fikri olmayan kocasını büyükbaş hayvanlarda kullanılan bir parazit ilacı ile zehirler, daha sonra da ahırda bir yere gömer... sonunda merhum eş(ler)in paraları kendine kalır. son eşini ve çocuklarını da öldürdükten sonra çiftlikte bir yangın çıkar. yangından sonra yapılan araştırmada 3 çocuk 1 adam ve 1 - kadın olduğu sanılan - kişinin yanısıra, ahırın altında gömülü bir torbadan çıkan 11 erkeğin daha kalıntıları bulunur. işin ilginç yanı sadece ve sadece kadın olduğu sanılan kişinin kafatası eksiktir/bulunamamıştır. zaten halk arasında yaygın kanı, yeterince para biriktirdiğine ve kocalarının teker teker ölmesi nedeniyle fazlasıyla şüphe çektiğine inanan bell gunnessin çiftliği ateşe verip, paraları ile birlikte ortadan kaybolduğudur...

  • bunlar bir ara ticari itibar sebebiyle entry, video, tweet vs. sildiriyordu. peki milletin üzerine saldığınız o 3 avukata sorar mısınız, ticari ahlaksızlık yapan firmalara ne yapılmalı sayın reeder yönetimi.

    suç sizde değil ama, bu ülkeyi gelişmemiş üçüncü dünya ülkesine çevirenlerde. orta doğu bataklıklarında en kolay iş hem suçlu hem güçlü olabilmek.

    (bkz: guguk devleti)

  • kim tarafından, nasıl inşa edildiği bilinmemekle birlikte inşa eden insanların ilkel insanlar olmadığı kesinliğini korur aksine eski mimar ve inşaatçıların becerileri ve zekalarının güzel bir kanıtıdır.
    yapının içerisinde herhangi bir yazı ve ya resim bulunmuyor fakat imza niteliğinde 3 lü spiral oymalar var.

  • bakıyorum "çocuğunuza 10 yaşından önce cep telefonu almayın" diye uyarı yapıyor uzmanlar. 5 yaşındaki veledin bile cep telefonu var demek. bizim zamanımızda böyle miydi... imkansızlıklar içinde büyüdük biz. yokluktan sevgilimi hesap makinesi ile aradığımı bilirim.

    üniversite yıllarında harçlığımı çıkarmak ve bedbaht aileme olan yükümü hafifletebilmek için amelelikten öğretmenliğe her işi yapardım. bu bapta iyi para bırakan işlerden biri araba sayıcılıktı. bilen bilir, trafik yükü hesaplarında falan kullanılmak üzere bir yoldan geçen araçların sayısı lazım olur. tüm gün, saat saat kaç otomobil, kaç kamyonet geçti o yoldan sayılır kayıtlanır. bu iş de öğrencilere ihale edilir işte daha çok, yol kenarına oturur sayarsın. işteki ilk gününde birinci saat dilimini süper dürüst bir şekilde tamamen sayarsın. ikinci saat diliminde bir kabullenme yapıp, yarım saat sayar 2 ile çarparsın. sonra o da çok gelir.. gide gide akşam olduğunda her dilimde sadece 5 dakika sayım yapıp adetleri 12 ile çarpar hale gelmişsindir. gözetmeni olur, yoklayıcısı olur bırakıp gidemezsin, orada duracaksın. sıkıcı da olsa 96-97'de günlüğü 50 milyondu bu işin. para peşin kırmızı meşin...

    neyse efendim sadede geleyim, işte böyle ekmeğimi yoldan çıkaracağım bir gün levent'te konuşlanıp, büyükdere caddesi'nden geçen araçları sayacaktım. yol kenarında gelip geçenin meraklı bakışlarından kurtulmak için biraz daha sote bir yer aramaya başladık. yanımda da erkek arkadaşım var bana eşlik eden. şans eseri, üç beş apartmanın arka taraflarının baktığı, yolu da bir aralıktan cillop gibi gören çimenlik bir yer bulup yerleştik. erkek arkadaşım sigara, kola falan alayım diyerek kalkıp gitti. ben de 5 dakikalık sayımımı yaptım, açtım leman'ımı okuyorum. etrafta şu çöplerden kağıt vb toplayan adamlardan biri dolaşmaya başladı. bana dik dik baktığını fark etmemle
    dikkatimi çekti ilk. önce önemsemedim ama adam işini bitirdiği halde gitmeyip, gözünü benden ayırmadan bakmaya devam edince hafiften tedirgin oldum. ben hadi gitsin artık ya da sevgilim gelsin diye beklerken, adam yalandan bir şeyleri kurcalaya kurcalaya gide gide bana yaklaşmaya başladı. ben la noliy, yok canım falan diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışırken adam gözünü ayırmadan 1-2 metre dibime kadar gelmişti. gündüz vaktiydi, levent'teydik ama bulunduğumuz yer acayip soteydi, in cin top oynuyordu. kalkıp yürüsem herif gidebileceğim tek yolun üstündeydi, sevgilimse ortada yoktu. paniklemiştim, derhal bir şey yapmalıydım. o yıllarda cep telefonu vardı ama ortalıkta görmezdik, çok pahalı bir şeydi. sadece biliyorum televizyondan şuradan buradan. aklıma o geldi. hemen çantama uzanıp kılıfsız casio fx5500'imi çıkardım. ekranı var, tuşu var... cillop gibi cep telefonuydu işte daha ne olsun. tuşlarına bastım bilmiş bilmiş, sonra kulağıma dayayıp bağıra bağıra konuştum:

    - alo? haydar abi nerde kaldın ya! geldin mi toplanıyım mı ben? ha geldin köşedesin tamam. tamam gel hadi bekliyorum...

    heybetli olsun diye gıyabında kendisine haydar abi diye hitap ettiğim sevgilim yarılmıştı onu hesap makinesiyle aramama. ama bahsettiğim herifin, daha ben çakma telefonumu kulağımdan indirmeden tabanları yağlayıp telaşlı telaşlı gidişini hatırladıkça, kim bilir beni ne beladan kurtarmıştı diye düşünmeden de edemiyorum.

    o zamanlar takoz gibi telefonlar vardı, casio'm çok ince kaçıyordu. ama şimdilerdeki yeni nesil cep telefonlarına baktıkça, teknolojinin gideceği yerle ilgili oldukça isabetli bir öngörüde bulunmuşum diyorum. bu bahaneyle tüm casio fx serisi hesap makinelerinin bayramını önden kutlar, halen evimde duran emektar 5500'ümün de ekranından öperim.

  • kur bu seviyede dalgalanırsa, serbest piyasa şartlarında ithat girdinin ucuzlaması ve bunun da sonucunda maliyetlerdeki düşüş nedeniyle fiyatlar düşecektir ancak eldeki stoklar(üreticinin yüksek kurdan aldığı girdiler) nedeniyle bir süre daha devam edecektir.

    gözden kaçan nokta ise merkez bankasının deli gibi karşılıksız para bastığı söylentileri. bu doğru ise para arzının artması nedeniyle enflasyon baskısı oluşacaktır. para basımının neden olduğu bu enflasyon baskısı, kurdaki düşüşün maliyetler üzerinde sağladığı düşüşten büyük olursa bu durumda fiyatlar yine artacaktır.

  • 12 saniye sürecek bir "google araması sonrası sonuçlara göz atılması" eylemi sonrasında elde edilebilecek bir bilgi üzerinden insanları ezik veya değil diye sınıflayan gerzeklerden evlâdır.