hesabın var mı? giriş yap

  • "epikürist" bakış açısının temelinde yatan ilkelerden biri olan "ölçülü olmak"la bağlantılı bir eylemdir.

    eğer insanın amacının bireysel mutluluk olduğunu ele alırsak, bunu ancak isteklerinin elde edilmesiyle gerçekleştirilebileceğini anlayabiliriz. ancak insanlar sürekli "haz"ları peşinde koşan varlıklardır. istekleri asla bitmez. oysa bu sınırsız istekler karşısında eldeki kaynak oldukça sınırlıdır. bu durumda mutluluğa ulaşmak da imkansızlaşır. eğer insan bu durumun farkına varır, hazlarını kontrol eder, ölçülü davranır ve beklentilerini azaltıp yaşamını ona göre düzenlerse mutluluğu elde edebilir.

    teoride açık olmasına rağmen , pratikte bireylerin beklentilerini azaltmaktan çok artırma eğiliminde olduğu görülmektedir.

  • içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
    aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
    beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
    asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.

  • paylaşmayın olsun bitsin. inanın kimse erdil yaşaroğlunun kariktürlerinin yokluğunu da çekmez. profil resmi yapan bireysel kullanıcıya bile dava açmış adam, çıkmış ticari sitelerle işimiz diyor. bu kadar rahat yalan söyleyenden korkarım ve bulaşmam karikatürüne bile.

  • "halk ağır vergiler altında eziliyordu"

    vaktiyle tarih kitabında okuduğumuz bu cümleyi her seferinde dozunu arttırarak yaşatıyorlar bize.

  • baslik icinde helva diye aradim mâmafih bulamadim.. bu diziye dair boyle diyalogun es gecilmesi ve deneysiz bir kimya dusunulemez.

    d: doktor
    m : memnun

    d : bunu size alistira alistira soylemem lazim ama.. 2 hafta omrunuz kaldi memnun bey..
    m : yok mudur bir caresi doktor bey??
    d : maalesef, tibbin bu konuda yapabilecegi birsey kalmadi.. kader iste..
    m : o elinizdeki nedir doktor.. recete mi yoksa??
    d : hayir. helva tarifi..

  • birinci agizdan dinledigim sekliyle;
    - cv'nize baktigimizda bizim aradigimiz ozelliklerin hicbirini tasimadiginizi goruyorum, neden bu gorev icin basvurdunuz ?
    - sansimi denemek istedim.
    - peki.. bize soracaginiz bir soru var mi ?
    - evet. madem cv'mden uygun olmadigin anlasiliyordu, neden beni cagirarak hem benim vaktimi harcadiniz hem kendinizinkini ?
    - eeeoooo....

  • oyuncak bakacağım zaman oyuncakçılara hep "benim bir yeğen var yaramaz, ona bakıyorum" diyorum ama kendime alıyorum hep. yeğenim de yok zaten.

    ara sıra muhabbet de kuruyorlar "kız kardeşinin mi erkek kardeşinin mi oğlu?" filan diye. genellikle "ablamın oğlu" diyorum.

    bazen de kızı oluyor tabi. ama o zaman bir de üstüne üstelik ne çeşit bir kızın oyuncak elektrikli testere filan sevdiğini açıklamak zorunda kalıyorum.

    dayı olmak zor iş.