hesabın var mı? giriş yap

  • en son bunu dedikleri insanlar mavi marmara gemisine binip ölüme gittikten ve israil ile türkiye'nin arası mecburen düzeldikten sonra sakat kalanlara ve ölen insanların yakınlarına "size gidin diye başınıza silah mı dayadık!" demişlerdi. bu da burada böylece dursun.

  • calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
    bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
    ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
    çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
    en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
    son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".

  • oruç tutana saygısızlık, ona zorla bir şeyler yedirip icirmeye çalışmakla olur.

    bunlar başkasının hayatına, inancına, inancsizligina saygı gostermeyip kendilerine mağduriyet yaratıyor.

    oruç tutarak benim inancsizligima baskı yapıyorsunuz, dese ne yapacaksınız? senin inanma hakkın var da onun inanmama hakkı yok mu?

    bu memlekette ne kadar çok kara cahil, yobaz var yahu!

  • sadece hobi düzeyinde botanik ile ilgilenen biri olarak listelemek istediğim bitkilerdir.

    benim açımdan incelemesi ve izlemesi keyifli olan ve pek bilinmeyen bitkileri listeleyeceğim.

    ophrys apifera ( arı orkidesi): bir orkide çeşididir. isminin arı orkidesi olmasının sebebi çiçeğinde polenlerini barındırdığı bölgenin arıları kandırabilmek için arı şeklinde evrimleşmiş olmasıdır.

    arı orkidesinin çiçeği kraliçe arı şeklinde olduğu için çevresinde gezinen arılar oraya konmuş bir kraliçe arı olduğunu zannederler. çiftleşmek için bitkiye konar ve bitkinin çiçeği ile vücutlarının her yerini temas ettirip polene bulanırlar. böylelikle arı orkideleri arıları kullanarak polenlerini saçma konusunda diğer bitkilere karşı avantaj kazanırlar.

    tipleri şöyledir -> görsel

    nepenthes (suibriği): dallarından içi pürüssüz ve aşırı kaygan bir yüzeye sahip olan ibrikler sarkan bir bitkidir bu.

    bütün etobur biktiler gibi yetiştiği coğrafyada azot eksikliği olduğundan öldürdüğü böcek ve hayvanların cesetlerindeki azotu kullanarak hayatta kalırlar.

    ibriklerinden nektar kokusu yayarak etraftaki böcekleri ibriklerin içine çekerler. içeri giren böcekler aşırı kaygan yüzeyden tırmanamadıkları için orada kalır ve bir süre sonra ölürler.

    yetiştirmesi zor ve meşakkatlidir ancak başarılı olunursa izlemesi çok keyif verir.

    tipleri şöyledir -> görsel

    ceropegia sandersonii ( paraşüt çiçeği): bunlar venüs sinekkapanı ve arı orkideleri gibi bitkilerin ortak özelliklerine sahip bitkilerdir.

    paraşüte benzer bir görüntüleri olduğu için paraşüt çiçeği ismini almışlardır.

    çiçek bölgelerinden ölü böcek kokusu yayarlar (insanlar bu kokuyu alamaz) ve civardaki leşçil böcekleri bu şekilde kendilerine çekerler. gelen böcekleri polenlerini bulundurdukları bölgede sıkıştırıp polene bulanmalarını beklerler. böcek tamamen polene bulandığı zaman kilidi açar ve gitmesini sağlarlar. böylelikle tohum verirler.

    tipleri şu şekildedir -> görsel

    codariocalyx motorius ( dans eden bitki ): bu arkadaş darwin'in en sevdiği bitkilerden biri olarak bilinir. kendisi ışığa ve sese karşı diğer bitkilere nazaran çok daha duyarlı olduğu için müziğe tepki verir ve dans edermiş gibi görünür.

    tipi şu şekildedir -> görsel

    drosera capensis ( güneş gülü): bu benim favorim.

    uzun ince dallarının pembe yüzeyinin üstünde tarak ucu gibi yuvarlak ve minik damlalar şeklinde yapışkan salgılar.

    gelip de üstüne konan böcekler önce yapışıp çırpınmaya başlarlar. çırpındıklarında da bitki uyarılmış olur ve bitki kendisini böceğin üstüne dürüm gibi sarıp iyice yapıştırır.

    görüntüsü şu şekildedir -> görsel

    catapult - flypapre ( mancınık sinekkapan ): bu arkadaş çok zor bulunuyor. ben türkiye sınırları içerisinde bulamadım en azından.

    aynı güneş gülüne benzese de güneş gülünden çok daha aktif bir hayatı var. şu videoda da görülebileceği gibi yapraklarının ucuna dokunan böcekleri çok hızlı bir şekilde kaldırıp yapışkanlarına vurarak etkisiz hale getiriyor.

    görüntüsü şu şekilde -> görsel

  • iranlıların bir kısmının daha uçaktayken başörtülerini çıkarıp attığını, hatta bazılarının uçağın tuvaletinde üstünü değiştirerek askılı t-shirt, şort vs giydiğini, üstelik iranlı kızların genellikle güzel ve bakımlı olduğunu bilmeyen arkadaşları rahatsız eden durum.

    sıkıntı yok gelsinler.

    sen hiç ingilterenin fransanın iranlı turist gelmesin, hintli turist gelmesin, afrikalı turist gelmesin vs. dediğini duydun mu?

    edit: türkiye'de millet üstsüz denize giriyor ama yukarıdaki edite göre şort giyen iranlı müslüman ülke olduğu için türkiye'ye gelmezmiş. allah akıl fikir versin, ne diyeyim?

    edit 2: eleman sayfalarca ayar yiyince entry'sini baştan aşağı değiştirmiş ama orijinal entry tabi ki burada

  • herkes bu adamı çılgın dahi, huysuz ihtiyar vb. diye güzelliyor ama katıldığı programda fatih altaylı'nın fransızca bildiğini hesaba katmayacak kadar aptal bir adamdır gerçekte.

    bilmeyenler için hatırlatayım, fatih altaylı'nın programında yusuf halacoğlu ile tartışırken, fransızca bir kaynaktan çeviri yaparken, o metinde yazmayan şeyleri uydurmuş ve kendi argümanlarını bu şekilde desteklemişti. daha sonra fatih altaylı metni görmek istemiş, burada böyle bir şey yazmıyor diye düzeltmiş ve sevan nişanyan da gak guk diye kıvırmıştı.

    herhangi bir tartışmada haklı gözükmek için muhatabının bilmediği dilde hikayeler uyduracak kadar ahlaksız ve moderatörün kim olduğunu bilmeyecek kadar da aptal bir adam bu. gözünüzde çok büyütmeyin.

    ekleme: @trulli, @amat ve @haberk2002'ye teşekkür ederim, videonun linkini bulup göndermişler:

    https://www.youtube.com/…atch?v=0xkrrysu9og&t=2824s