hesabın var mı? giriş yap

  • kadının %100 haklı olduğu durumdur.

    sizce iş gücü maliyeti ürüne yansımayacak mı?

    deniz zeyrek bundan üretici şikayetçi mi demiş üreticinin tuzu kuru kardeşim umrunda olur mu işçinin maaşını %40 arttırsa ürüne %70 zam yapar işine bakar.

    laf olsun torba dolsun diye atılmış bir tweet ve üzerine bunu entryleştiren bir yazar olması bile komik

    ekleme: başlığı açan şahıs şöyle bir entry daha girmiş başlığa #131090409 bilal'e anlatır gibi yazıyım.

    biz kimsenin maaşına zam gelmesin demiyoruz, nevşin hanım da aynı şekilde. bizim dediğimiz sistem ve düzen öyle bir batış batmış ki maaşa gelen zam misliyle yine o maaşı alana girecek. bu sefer 2800 lira maaşla aldığı şeyleri 5000 lirayla alacak yani emeği değer kazanmayacak. kadın maaşa zam yapmakla mı kurtulacak bu ülke tek sıkıntı maaşların düşük olması mı yoksa o maaşlar niye gün geçtikçe azalıyor köklü bir çözüm bulunmalı diyor asıl ama senin gibilere her şeyi kelimesi kelimesine anlatmak gerektiği için anlamıyorsunuz.

  • kadına şiddet filan, hikaye. rtük'ün diziye dadanmasının sebebi akplileri göstermesi. bakın kötü göstermesi demiyorum, direkt göstermesi. akp bir insan suretine bürünse, kılığıyla, kişiliğiyle, davranışlarıyla, nursema'yı zorla evlendirdikleri ibrahim olurdu. partiyi kanlı canlı prime timeda görünce fenalaşıp ceza verdiler. that's all.

  • tesadüfen de olsa yazım sırasına göre okuyarak , yazım sırasına göre okunması gerektigini tecrübe ettigim seri.
    asimov'un bu seriye 21 yasında basladıgını düsündükçe daha da heyecanlanıyorum her seferinde.

    yazım sırasına göre okumaya basladıgımızda ;

    --- spoiler ---

    1- vakıf

    on iki bin yıl boyunca egemenliğini sürdüren galaktik imparatorluk artık ölmektedir. sadece psikotarih biliminin yaratıcısı hari seldon geleceği öngörebilmektedir; en az otuz bin yıl sürecek olan savaş ve cehaletin batağında geçecek karanlık bir gelecek… insanlığın bilgi birikimini koruyabilmek ve yaklaşan karanlık çağı olabildiğinde kısaltabilmek için seldon, imparatorluk’un en iyi beyinlerini, gelecek kuşaklara bir umut ışığı oluşturabilmeleri için, galaksinin kenarındaki ıssız bir gezegende bir araya getirir. seldon bu sığınağa vakıf adını verir. vakıf dserisinin ikinci kitabında karanlık çağların başlamasıyla birlikte bilimin ve umudun, cehalet ve savaşa karşı vermeye başladığı mücadeleyi tanık oluyoruz.

    2- vakıf ve imparatorluk

    ikinci kitapta ser,ie damgasını vuran karakter katır ( mule ) ile tanısıyoruz. gerçekten bir üstün insan mıy, yoksa sadece bir yaratık mı soru kitap boyunca kafamızı kurcalıyor ? bin yıllık plan yapılmıstı evet kalelerini kurmak için şu kadar, galaksi imparatorluk’unun yıkılması için şu kadar, yeni ve daha iyi bir evrensel demokrasinin kurulması için ise şu kadar yıl geçecekti. ama sonra katır cıktı ortaya ; ! mutant bir dahi. her türlü hesabı alt üst edip , eski imparatorluğun hala için için yanan gezegenlerini boyunduruk altına almak isteyen bir diktatör.

    3- ikinci vakıf

    bu noktadan sonra katır ve vakıf arasında gecen mucadeleye tanık oluyoruz. katır’ın mutant zihin gücüyle mahvolan vakıf harabeye dönmüştür. ama galaksi’nin bir köşesinde, insanoğlunun bilgi birikimini uzun barbarlık yüzyılları boyunca korumak için, gizlice ikinci bir vakıf oluşturulduğuna dair söylentiler vardır. katır ilk denemesinde başarısız olmuştur ama şimdi vakıf’ın nerede gizlendiğinden emindir. vakıf’ın kaderi müthiş bir sırrın ağırlığı altındaki genç arkady darell’in omuzlarındadır. vakıf’ın bilimadamları katır’la yapılacak son bir çatışmaya hazırlanırlarken, birinci vakıf’tan sağ kalanlar ikinci vakıf’ın mahvolmasını istemektedir… ikinci vakıf onları mahvetmeden önce.

    4- vakıf'ın sınırı

    iki vakıf arasındaki, ağır bedelleri olan savaş nihayet sona ermiş, birinci vakıf’ın bilim adamları savaştan zaferle çıkmıştır. hari seldon’un uzun zaman önce hazırladığı, eski uygarlığın yerine yenisini inşa etme planını hayata geçirmek için geri dönmektedirler. fakat ikinci vakıf’ın tamamen yerle bir edilmediğine ve hayatta kalan birkaç düşmanın intikam için hazırlık yaptığına dair söylentiler duyulmaya başlar. vakıf’tan sürülmüş iki kişi –eski bir encümen üyesi ve çelimsiz, yaşlı bir tarihçi– ikinci vakıf’ın hâlâ ayakta olduğunu gösteren kanıtları ve efsanelerdeki dünya gezegeni’ni bulmak için yola koyulur. bu arada, her iki vakıf’ın da dışında biri –ya da bir şey– uğursuz amacına ulaşmak için planlar yapmaktadır. çok geçmeden, hem birinci hem de ikinci vakıf’ın temsilcileri, gaia adlı gizemli bir gezegene ve aynı zamanda evrenin sonuna doğru dört nala koşmakta olduklarını fark edeceklerdir.

    5- vakıf ve dünya

    birinci vakıf’ın eski encümen üyesi golan trevize geleceği seçmişti ve bu gelecek gaia idi. bir süper organizma olan gaia bütünsel bir gezegendi ve ortak bilinci o kadar yoğun bir birliktelik içindeydi ki her bir çiğ tanesi, her bir çakıl taşı, her bir varlık herkes adına konuşabiliyor ve herkesin hissettiklerini hissedebiliyordu. burası mahremiyetin yalnızca istenmemekle kalmadığı, aynı zamanda anlaşılmaz olduğu bir diyardı.

    ama insanlığın geleceği için doğru karar mıydı? trevize bunun böyle olduğunu hissetse bile, bu yeterli değildi. bilmesi gerekiyordu.

    trevize bu sorunun cevabının insanlığın köklerinde, efsanevi arz’da yattığına inanıyordu… tabii orası hâlâ vardıysa. zira gaia’ya ilk yerleşenlerin geldiği bu gezegenin galaksi’nin sayılamayacak kadar çok yıldızı arasında nerede olduğundan kimse emin değildi. neden arz’a dair hiçbir kaydın korunmamış olduğunu, neden gaia’nın geniş gezegen hafızasında oradan hiç bahsedilmediğini hiç kimse açıklayamıyordu. bu trevize’nin çözmeye kararlı olduğu bir muamma ve her ne pahasına olursa olsun göze alacağı bir arayıştı.

    6- vakıf kurulurken

    ‘vakıf kurulurken’in ilk sayfalarından itibaren, yerleşilmiş on milyonlarca gezegeni kapsayan galaktik imparatorluk’un tembellik ve boşvermişlik nedenlerden ötürü birden fazla imparatorluğu batırmış bir ırkın evlatları bir örgütle insanlığın bilgi birikimini korumaya ve böylece çökmekte olan bu basit temel üzerine dev bir bina inşa eder. ama temelde üç-beş çürük tuğla da yok değildir… ‘vakıf kurulurken’ kaçıncı kitap? dizinin en etkileyici kitapları asimov’un 50'lerde yazdığı ilk üçlemedir. ‘vakıf’, ‘vakıf ve imparatorluk’ ve ‘ikinci vakıf’. daha sonra 1982'de ‘foundations edge’, 1986'da ‘foundation and earth’, 1988'de ‘prelude to foundation’ (vakıf kurulurken) ve son olarak da ‘forward the foundation’ gelir ki bu son roman yazarın ölümünün ardından eşi tarafından yayıma hazırlanıp basılır. peki biz niye dizinin birinci kitabı olarak aslında sondan bir önceki kitap olan ‘vakıf kurulurken’i okuyoruz. asimov hayatının son yıllarını ‘vakıf’ dizisindeki kurgusal uyuşmazlıkları toparlamaya çalışarak geçirmişti. ancak hem bu işten nefret ediyor hem de kendi deyişiyle işin içinden çıkamıyordu. bunun üzerine okurlarına diziyi dahi iyi anlayabilmeleri ve daha keyifle okumaları için yeni bir okuma sırası önerdi. ‘vakıf kurulurken’ bu listenin birinci kitabı oldu. ithaki yayınları da diziyi asimov’un önerdiği okuma sırasına göre basıyor. eğer diziyi asimov’un yazdığı sırayla okumayı tercih ederseniz artık biraz beklemeniz gerekecek. ‘vakıf kurulurken’, adından da anlaşılacağı gibi, vakıf’ın ve psikotarihin kuruluşunun, kahramanımız hari seldon’un galaktik imparatorluğun sahnesine ilk çıkışının hikâyesi. yirmi beş milyon gezegenden oluşan galaktik imparatorluğun baş gezegeni olan trantor’a bir matematik kongresi için gelmiştir heldon’lu hari seldon ve burada kendi oluşturduğu psikotarih kuramına dair etkileyici bir makale sunmuştur. bu sunumun hemen ardından da kendini kırk milyar nüfuslu baş gezegen trantor’un bekçiliğini yapan yirmi beş milyon gezegenin imparatoru cleon i’in karşısında bulur. hari seldon kısa bir süre içinde anlayacaktır ki hem iktidar hem de iktidar karşıtı tüm etkin güçler artık onun ve kuramının peşindedir. yani geleceği kontrol etmenin… ve kaçış başlar. henüz kendisinin bile emin olmadığı kuramını hiçbir gücün çıkarına kullanmamaya çoktan karar vermiştir. ancak garip bir şekilde yollarının kesiştiği hummin adlı gazeteci onu önce kuramını geliştirmeye ve sonra da en büyük güç olan insanlık adına kullanmaya ikna edecektir. zira büyük galaktik imparatorluk artık çökmek üzeredir. hari seldon kaçışı sırasında insanlığın çeşitli tarihi evrelerini andıran, farklı yapılardaki bölgelere gider. bu bölgelerin hepsi trantor gezegenindedir ancak hepsi bambaşka dünyalar gibidir. bu farklılıklar onun önünü açacak ve toplumların geleceğine dair karışık kafasında ışık yakacaktır. asimov bu bölgeler aracılığıyla insanlığın bugüne kadar kurduğu toplumsal ve siyasal sistemlere göndermeler yapar, onları olduğu gibi kabul eder, çeşitli çözümler sunar. hari seldon’ın kaçışı sırasında öğrendiği çok önemli bir şey daha vardır; robot efsaneleri. insanlık milyonlarca yıl önce kendilerine benzeyen robotlar üretip sonra da bunların kontrolden çıkmasıyla hepsini ve bu teknolojiyi yok etmişlerdir. ancak bazı bölgelerde insanlar yirmi milyon yıldır yaşayan tek bir robot olduğuna inanmaktadırlar. hari, işte bu inanışın peşine düşecek ve vakfını kuracaktır. ‘vakıf kurulurken’ kaçıncı kitap? ‘vakıf kurulurken’ son derece beklenmedik bir biçimde, sabırlı okuyucuya sabretmesinin mükafatını vererek sonuçlanıyor. asimov, oyununu hiç beklenmedik bir anda, tüm ümitlerin kırıldığı noktada oynuyor ve kısacası okurunu bir tanesi yaklaşık yedi yüz sayfa tutan dizisinin içine çekmeyi başarıyor. asimov’un galaktik imparatorluğu görkemli ama gereğinden fazla gerçek, her bilimkurgu eseri gibi, edebi bir kaçıştan ziyade, insanlığa bir uyarı niteliğinde, en önemlisi de asimov’un amacı ve inancıyla birebir örtüşüyor: toplumun başarıları ve sorunları insanlardan kaynaklanır sadece ve insanoğlu hem tüm sorunlarından kendisi sorumludur hem de bunları çözmeye muktedirdir.

    7- vakıf ileri

    psikotarih biliminin yaratıcısı hari seldon, devrimci kuramını geliştirip insanoğlu için yıldızların arasında bir yer sağlamaya çalışırken büyük galaksi imparatorluğu felaketin eşiğine gelmiştir. seldon’ı kontrol eden, psikotarihi ve tüm galaksinin geleceğini de kontrol edebilecektir. psikotarih bilimini insanoğlunun bildiği en tehlikeli silaha dönüştürmek isteyenlerin arasında kurnaz politikacı imparator cleon i ve acımasızlığıyla ünlü bir general de vardır. hari seldon bir yandan bütün yaşamını adadığı kuramını kötü niyetlilerin ellerinden kurtarmaya çalışırken bir yandan da yeni bir vakıf düşünü gerçekleştirmek için araştırmalara başlamıştır.

    --- spoiler ---

  • eğitim kurumlarını teröristler mi ele geçirdi bu ne hal, pkk kampına adam mı yetiştiriyorlar her gün başka bir rezillik. oğlunun yetmiş yaşındaki adama tekme tokat girmesine göz yuman müdürün denetimindeki okuldan ve öğrencilerden kime ne hayır gelecek.

  • hakimin hakkaniyet anlayışı bugünün türkiye koşulları ile ne kadar da uyumlu. henüz keşfedilememiş olmalı, yoksa bu potansiyelle hızla yükselmesi lazımdı!

    "beni mesai saatlerinde uyarın" sözünü saygısızlık olarak algılamış hanımefendi. kendisi başkalarının tatil hakkına saygı göstermeyi bile düşünemiyor oysa. makam sahibi olunca zannediyorlar ki herkes karşılarında köpeklenmek zorunda...

    adalet komisyonu da hakime hanıma dönüp: "görev yeri dışında kimsenin amiri falan değilsiniz, memurun mesai saati haricindeki bu cevabı da disiplin hükümleri kapsamında değerlendirilemez." demek yerine gariban memuru sürgün etmeyi uygun görmüş. zalimler koalisyonu resmen!

    not: dikkat çekmek istiyorum ki katibin uyarıldığı konu "gerekçeli karar yazarken" yaptığı usul eksikliği. peki mahkeme kararının gerekçesini yazmak kimin işi? tabi ki hakimin... yani aslında hakimin bizzat yapması gereken ancak yapmadığı bir iş yüzünden katibin başına iş açılıyor.

    meraklılar için edit: katip değilim. memur bile değilim. katip tanıdığım da yok.

  • bir süredir bende de olmuş olan ama giderek de kurtulmaya başladığım sıkıntı.
    sonra bunu kendime dert edip çevreme de sorduğumda hemen hemen bütün arkadaşlarımdan da aynı sorundan muzdarip olduklarını duydum.

    hemfikir olduğumuz konu akıllı telefonların insanlarda ciddi ciddi konsantrasyon sorunu yarattıkları.

    bunu fark etmek ve sorunu çözmeyi istemek çok önemli.
    ben kısa bir sürede bu sorunu çözmeye başladım.
    nasıl mı?
    akıllı telefonumda facebook uygulamasını kaldırdım. daha doğrusu facebook'tan çıktım.
    biraz rahatlama oldu zihnimde. bir arkadaşım ise facebook'a her baktığından sonra çıkış yaparak bu sorunu çözmüş. "her seferinde tekrar tekrar şifre girmenin zorluğuna katlanmamak adına günde ancak bir kere giriş yapıyorum,eskiden her dakika facebook'a bakmak için elim telefona giderdi" diyor.
    bir haftadır telefonu yanıbaşımda tutmuyorum. çünkü telefon cidden fiziksel alışkanlığa da yol açıyor,sigara alışkanlığı olan insanlarda elin istemeden ağza gitmesi gibi, el telefona gidiyor çünkü.
    telefonu artık yanımda tutmuyorum. bu da bir ölçüde beni rahatlattı.

    dün babamdan evlerinde bulunan akılsız telefonu aldım. sim kart olayını çözer çözmez onu kullanmaya başlayacağım.
    bu sabah bunun ilk adımı olarak, telefonumdan whatsapp , instagram gibi uygulamaları da kaldırdım.
    telefonu artık sadece konuşma ve sms amacı ile kullanacağım. çünkü gerçekten akıllı telefonlar insanın aklını alıyor.

    eline ne geçti diye soracak olursanız, söyleyeyim, bu hafta yeniden kitap okumaya başladım. aklıma telefon gelmeden ve elim telefona gitmeden çok ciddi iki belgeseli izledim. (bkz: samsara) (bkz: baraka)

    sanırım doğru yoldayım.

    edit: bkz eklemesi

  • idealist bir ergen/gençken olur.
    biraz büyüyünce birkaç hatayı daha beklemeyi öğrenir insan.
    az zaman geçtikten sonra, kendi hatalarını da farketmeye başlar.
    bazı yıllar daha geçer ve "hata ne ki" diye sorar kendine. "hata diye bisey yok" der sonra. "tercihler var"

    olan ve olmayan, yapılan ve yapil-a-mayan, seçilen ve seçilmeyen her şeyin sebepleri; bu sebeplerin oluşum dinamikleri üzerine filan düşünmeye başlar sonra insan orta yaşların zirvelerindeyken. burada işler bayağı bi soyutlaşır.

    derken bir puro bazen sadece bir purodur yalınlaşması belirir bi yerden 40 yaş civarı...

    ve insan başladığı noktaya yakın bi yerlerde bulur kendini.
    artık idealist bir genç/ergen gibi, herhangi bir ilişkiyi kesip atmak için o ilk hatanın yettiğini düşünmese de; insan ilişkilerinde o ilk işaretleri doğru okumanın ve bunlara bağlı beliren riskleri kontrollü almanın önemini haiz olur.

    hayat uzun bir yol ve büyürken çok değişiyoruz gerçekten

  • pr veya değil. olması gerekeni yapmış.
    istanbul taksiciler esnaf odası, savcılık , valilik 3 maymunu oynamayıp gereğini yapsaydı da pr fırsatı vermeseydi madem.