ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hastanelerdeki sıra tanımayan pardösülü teyzeler
-
bir gün bir tanesine feci gürleyeceğim ama hadi bakalım.
bilmem kaç gün önceden randevu alıyorsun üstüne bir saat sırada bekliyorsun, sonra hop sıra sana gelmeden önce, evladım diye bu teyze giriyor araya. neymiş işi varmış, bi görünüp çıkacakmış. bencilce herkesin hakkına tecavüz ediyor.
çoğunun da bir hastalığı vs yok genel anlamda hastaneyi bir sosyal aktivite olarak görüyorlar, sırada karşılaşıp bugün neyin var diye sohbet eden iki tanesine bile rastlamışlığım var.
acelesi varmış, biz okeye dördüncü bulmak için oradayız zaten.
sinem kobal
-
yanılmıyorsam bir ara sabri sarıoğlu * ile adı anılmıştır. bir maç sonrası sabri'ye mikrofonu uzatan muhabir, mikrofonu uzatmadan önce " sinem kobal ile birlikteliğiniz varmış ne diyorsunuz?" tarzında bir soru sormuş ve de karşılığında sabri'den şu cevabı almıştır;
- ben o bacıyı tanımıyorum.
tanıma zaten allah'ın sabri'si...
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
seda sayan sundugu sabah programinin birinde, yine $arkilar soyleyerek, gobek atarak insanlari eglendirmeye cali$iyordur.
o sirada programa bir telefon baglantisi gercekle$ir.
nadir geli$en osasuna ataklari, pozisyonu dikkatle izliyoruz:
seda sayan: alooooooooooo.
izleyici: merhaba ben mustafa.
seda sayan: naber lan mustafa? nereden ariyorsun bizi?
ileyici: $i$li'den ariyorum.
seda sayan: ne i$ yapiyorsun lan mustafa?
izleyici: belediye ba$kaniyim.
(bkz: mustafa sarigul)
(bkz: oeehh)
2012 editi: bir efsanenin coku$u... diyalogu bir yerde okuyup buraya eklemi$tim, alakasi yokmu$ lan. beyler :(
dogrusu $urada: http://www.youtube.com/watch?v=b7h7kzaxjje
elde çorap yatakta otururken halıya takılı kalmak
-
uyanmaması gereken saatte uyananın başına gelir. insan uykusu bittiği için uyanmalı bence. şahsen elde çorap, elde çalar saat, saç tokası ya da el boş vaziyette binlerce kez yaşadım bu durumu. uyku daha bitmemiş, bünye niye uyandığını anlamıyor. iş güç ders, yok anlamıyor. gözler yarıaçık cezaevi, alında bir "loading... %68" yazısı. yazık yaa.
insanın en zavallı hallerinden biri.
19 temmuz 2019 norm ender ezhel ben fero olayları
-
- alayının amk.
taksim dünyanın en çirkin meydanı
-
gezi olayları akabinde, o hınçla yayalaştırma projesini yarım bırakıp, meydanı betonla kaplayıp, yeni traş edilmiş genital bölge gibi bırakan kendileri değil mi, bu nasıl laf ulen? sanki geziciler yaptı tüm onları 2013 sonrasında. taksim meydanındaki çirkinlik eylemcilerin kurtardığı gezi parkı mı sayın pırofesör?
16 ocak 2022 manuş baba rezaleti
kurtuluş savaşı ile 15 temmuz aynı önemdedir
-
(bkz: evet evet)
(bkz: taam taam sen de başkomutansın)
(bkz: tamam sen de önemli bir lidersin)
(bkz: tamam lan valla)
yaran kişisel iletiler
-
"hey montaigne, lanet olsun dostum iyi denemeydi"
do the right thing
-
toplumsal açıdan hassas bir konuda yapılmış en akıllıca filmlerden biri. akıllıca olunca eğlenceli olması rastlantı mı bilmiyorum. sembollerle dalga geçerek olguların önemini ortaya koyan ve bu yolla şiddet eleştirisini filmin içinde güzel bir yere koyan film.
la linea
-
yeni nesil pek bilmez ama çocukluğumuzun unutulmazlarından biridir la linea. bu kadar basit bir ürün bizi ailecek tüplü televizyonumuzun başına kitlerdi. hadi şimdi hayal dünyamızı kullanarak bir çizgiyle bu kadar sevilen ve bu basit neler yapabileceğimizi bir düşünelim. düşündüğünüzü varsayarak, o kadar basit olmadığını göreceksiziniz diyorum.
ünlü tasarımcı (bkz: paul rand) da dediği gibi “tasarım sanatsal olabilir. tasarım estetik olabilir. tasarım o kadar basittir ki bu yüzden çok karmaşıktır.” animatör ve karikatürist olan osvaldo cavandoli tarafından yaratılan la linea; 1972'de ilk olarak popüler bir pişirme kabı markasının sahibi olan massimo lagostina'nın reklam kampanyası için yaratılmıştı. italyan televizyonunda gösterilen ve ilk 8 bölüme eşlik eden reklam, daha sonraları çok beğeni alınca bizde dahil birçok avrupa ülkesinde benimsenen bir dizi kısa çizgi filmin kahramanı oluvermişti.
dizi, döneminde hızla beğenileri toplarken artık abd, ingiltere, kanada, afrika, avustralya gibi farklı kıtalara doğru genişlemişti.
peki işin sırrı neydi ?
bence büyük ölçüde minimalist bir çizgi sanatı ile oluşturması ve bizi yani hayatı anlatmasıydı. çünkü la linea her bölümünde çizgisel hayatında, hayatın getirileri karşısında hem yaratıcısına, hem de hayata her çeşit duygusal yakınmayı basitçe sergilemişti. işte bu inanç, sevinç, kırgınlık ve kızgınlık kah yaratıcısına , kah hayata bakan insanoğlunun bir yansımasıydı aslında
bundan dolayıdır ki (bkz: dr. phill stutz) da “yaşam nedir?”, sorusuna “yaşam, işte tam da bu belirsizliği, acıyı ve sürekli çabayı gerektiren bir yer’’ tezini öne sürmüştür. belkide bu tezi ve çizgisel öğretilerini la linea'dan ilham alarak yaratmıştır. kim bile bilir.
la line izlemek isteyenler için tık