hesabın var mı? giriş yap

  • “zaman çarkı döner ve çağlar gelip geçer; ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. efsaneler solup söylenceye döner; söylencelerse, ortaya çıkmalarını sağlayan çağ geri geldiğinde çoktan unutulmuş olurlar. üçüncü çağ’da, kehanetler çağında, dünya ve zaman dengede durduğunda, puslu dağlarda bir rüzgar eser…
    kehanetlerin gerçekleşeceği zamandır bu. zaman çarkı, çağların deseni’nde bir ağ örmektedir; dünya’da dolanan bir ağ. dünyanın gözü kör edildiğinde, zamanın kendisinin bile ölebileceği bir zaman…”

    1948 – 2007 yılları arasında yaşamış fantastik edebiyat türünün en saygın yazarlarından robert jordan’ın her biri en az 700 –bir kısmı 1000’in üzerinde - sayfadan oluşan 14 ciltlik külliyatının adıdır zaman çarkı.
    muhteşem bir seri.

    robert jordan serinin 12 kitaptan oluşacağını ve 12. kitapta hikayenin sonlanacağını okurlarına iletmişti. fakat ömrü vefa etmedi ve 11. cilt yayınlandıktan sonra öldü. hastaligi sirasinda başıma bir şey gelirse diye bir kısmını yazmış olduğu onikinci ve son cillte neler olacagini brandon sanderson’a anlatmış, kendisiyle eskizlerini paylaşmıştı. bu sayede okuyucu hikayenin sonunu brandon sanderson’ın kaleminden öğrenebildi.
    ancak, sanderson okuyucuya bir sürpriz yaptı ve robert jordan’ın serinin en kalın kitabı olacağını açıkladığı 12. cildi 3 parçaya böldü. böylece seri toplamda 14 cilde ulaşmış oldu.
    serideki kitapların isimleri sırasıyla:
    1. dünyanın gözü
    2. büyük av
    3. yenidendoğan ejder
    4. gölge yükseliyor
    5. göğün ateşleri
    6. kaos lordu
    7. kılıçtan taç
    8. hançer yolu
    9. kışın yüreği
    10. alacakaranlık kavşağı
    11. düş hançeri
    12. fırtına toplanıyor
    13. geceyarısı kuleleri
    14. ışığın anısı

    robet jordan yüzlerce, binlerce karakter yaratmış. sadece karakter değil, pek çok ırk ve tür de yaratmış. aes sedailer, aşıklar, kahinler, kurtlar, tenekeciler*, asha’manlar, karanlık dostları, terkedilmişler, ogier’ler, trolloc’lar, myrddraal’ler, seanchan’lar, aieller, shaido’lar, beyaz pelerinliler, atha'an miere, muhafızlar…
    anlatmakla bitmez jordan’ın dünyası, son derece detaycı bir anlatıma sahiptir. tasvirlere boğulursunuz okurken, sayfalarca ve sayfalarca tasvir eder. her yeni karakteri, her yeni mekanı en ince ayrıntısına kadar öğrenirsiniz. hayal gücünüzü kullanmanıza pek gerek kalmaz bu ince tasvirler sayesinde. karakterlerin her birini de en ince ayrıntısına kadar gözünüzde canlandırabilirsiniz; yüzü yuvarlak mı, saçları kıvırcık mı, elleri ince mi.. aklınıza ne gelirse.. resme yeteneğiniz varsa karakterin robot resmini oracıkta çizersiniz hiç zorlanmadan.
    açıkçası beni bazen yoruyor bu uzuuuun uzun tasvirler. pek çok wot fanı da özellikle 5. ciltten sonra hikayenin yavaşladığından, olayların çok ağır ilerlediğinden şikayet etmiştir. ben olayların yavaş ilerlemesinden değil de çok fazla ayrıntıda boğulmaktan yorulmuştum. olaylar örgüsü çok fazla dallanıp budaklanıyor, her bir ciltte yüzlerce yeni karakter ortaya çıkıyor. takip etmekte zorlanıyorsunuz. bu nedenle seriyi okumaya başladığınızda kafanız dingin olmalı, kendinizi kitaba vermeniz lazım. ve ciltler arasında çok fazla uzun aralar vermeyin, benim gibi balık hafızalıysanız karakterlerin isimlerini unutmanız işten bile değil.

    düzeltme: @imam i muazzam'ın uyarısıyla 3. kitap adı. yenidoğan ejder de neymiş yea..

  • konu hakkinda oldukca bilgilendiri cok guzel bir yazi buldum.
    yaziyi yazan arkadas da yillar once fikri cok sacma bulsa da kendini dondurmaya karar vermis yaptigi arastirmalardan sonra.

    aslinda en onemli sorun fikir kulaga cocukca ve aptalca geldigi icin insanlarin pek de bir sey bilmeden elestirmeye kalkismasi. mesela bircok kisi suyun kati halinin sivi halinden daha cok yer kapladigini ve bunun hucre zarlarina zarar verecegini soyluyor. hatta yukarida bir yazar da aynisini soylemis. e bunun farkindalar herhalde bu insanlar. bu yuzden de suyun buyuk bir kismini alip farkli bir sivi koyuyorlar vucudunuza ve bu sivinin kati hali cam gibi kristalize olmadan donuyor zarari minimuma indiriyor ya da yok ediyor.

    bircok sebep var yapmamak icin. bir suru kotu sey gercekten de olabilir. savas cikabilir, sizi diriltecek insan kalmayabilir ama butun bunlara ragmen olmeme umudu icin yapiyor bircok insan. sahsen ben de uzun vadede amerika'ya yerlesebilirsem kesinlikle kaydolmayi planliyorum. fiyatlar fazla gozukebilir ancak bunu odemesi icin bir hayat sigortasi yaptirabiliyor ve ayda yuz-ikiyuz dolara parayi biriktirebiliyormussunuz.

    eger olur da donmus halinizde bedeninize bir sey olmazsa, ya da daha onemlisi beyninize, teknoloji mutlaka ama mutlaka insanlari diriltip yeni bedenler saglayabilecegimiz bir noktaya gelecek. ve ilk insan diriltilip iyilestirildiginde bircok kisi kalanlari da diriltmek isteyecek, ahlaki acidan yanlis gozukecek donuk halde birakmak. hatta bir sure sonra bu dondurma islemi yayginlasabilir. mesela siz onumuzdeki 50 yili atlamak istiyorsaniz kendinizi 50 yilligina dondurup geri getirebileceksiniz.

  • terminalden çıktıktan sonra, girişte solda ramiz köfte var. orada bir köfte yiyip devam edin bari.

  • adamin seni tercih etmesinin tek sebebi ucuz olman, sen saniyormusun ki senin hizmetini cok begendigi, denizini, plajini cok begendigi icin geliyor?

    onunde italya, yunanistan, ispanya, karadag gibi secenekler varken; karisina-kizina asilan, dolandiran ve kaziklayan barzolarin memleketine ne diye gelsin amk ?

    su islamci guruhun kendini dunyanin merkezi gormesi de beni cildirtiyor amk, ne boksunuz lan? nesiniz amk? tum dunya bize muhtac, tum dunya bize dusman, tum dunya bizi kiskaniyor... koyunden disari cikmamis, gercek sehir nasil olur, gercek plaj, gercek doga nasil olur gormemis comarlar burayi dunyanin en guzel ulkesi saniyor.

  • ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.

  • öğrenci evinde yalnızken hasta olup, kusmaktan öleceğini sanmak da bunlardan biridir. açlıktan ve kusmaktan kalkıp yemek dahi yapamazsınız. sonra arkadaşlarınıza böyle bir olay yaşadım deyince neden söylemedin gelip bir çorba yapardık derler. böylece siz de gariban değil de mal olduğunuzu anlarsınız.