ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zengin çocuklarının daha başarılı olması
-
hayatın acı gerçeklerinden biri.
zengin babanın, çevresinin, çocuğuna sunduğu egitim ve diger olanakların buna sebep olduğu herkesin malumu.
bense hemen göze çarpmayan başka bir faktörden bahsedeyim. aynı kalitede eğitim almış da olsanız, aynı zekaya da sahip olsanız, ayni ise de girseniz zengin çocuğunun sizden daha başarılı olması beklenir. sebep? kendine güven. örneğin siz şirketteki işinize muhtaç olduğunuz için zengin çocuğu kadar kendinden emin konuşamazsınız. zengin çocuğu ise yetiştiği ortamdan ötürü genel müdürü filan kendi dengi gibi düşünür.
bu sav tabii ki her bireyi tasvir etmiyor. ortalamalardan bahsediyorum.
***
bu durumla savaşmanın bilinen tek yolu devletin tüm vatandaşlarına sunduğu sosyal olanakları artırması. iskandinav ülkelerindeki social mobility'nin abd'den kat kat yüksek olmasının temel sebebi bu.
vahşi kapitalist sistemde fakir doğan genelde fakir ölüyor.
oğuzhan koç'un yağış nedeniyle konseri terk etmesi
-
" müzisyenlerin de toparlandığını gören sincanlılar, oğuzhan koç’u yuhaladı. konsere gelen vatandaşlar ise oğuzhan koç’a tepki göstererek dağıldı. "
sincanlılar vatandaş değil mi? *
(bkz: halk plaja akın etti vatandaş denize giremiyor)
1 yıl boyunca kocasının cesediyle yatan kadın
-
yazık lan adama.
kadından kurtulmak için ölmüş ama yine de kurtulamamış.
şahane pazar'dan akılda kalanlar
andre-pierre gignac
-
ortada bonservis ve yabancı sınırı yokken tartışmanın anlamsız olduğu futbolcu. galatasaray seneye belki 50-60 maç yapacak. birinin son vuruşu, diğerinin top kontrolü olmayan iki tane forvetle koca sezon geçirdik. golcüye hayır diyecek noktada değiliz.
gignac gelsin, bir tane de parasıyla alırız. her yer forvet olsun. elimizde sneijder var tek forvet umut bulut'la maça çıkıyoruz. 16 gb ram'i celeron 400 bilgisayarda harcıyoruz amk.
yaz akşamı kokusu
-
güzel çiçeklerin, hava kararıncaya dek sokakta oynamış çocukların, annelerimizin pişirdiği akşam yemeklerinin, sevimli sokak hayvanlarının ve yazın tatlı sıcağında kalabalıklaşan sokağın kokusunu ihtiva eder yaz akşamı kokusu..
toprağın sıcağının kokusu dahi dolar burunlarımıza. koyu yeşil yaprakların, minik minik açmış bahar dallarının salınan naif kokusu da yazın habercisidir illaki. hepimiz bir defa solusak tanırız seni yaz akşamı kokusu..
ah yaz sen ne güzelsin, keşke hep kalsan bizle.
emiş gücü yüksek elektrikli süpürgeler
-
ilk entryde verilen ihlas marka süpürgenin videolu incelemesine denk geldim 1, 2 saat kadar önce. kısa bir videoydu ama birkaç saniyede emiş gücünü belli ediyordu.
ahmet dursun seba gitsin
-
bunu söyleyenler " 14 sene oldu senin süren doldu , yeter artık seba artık istifa " da demişti . sonra tanrı beşiktaş'ı tüpçü ile cezalandırdı
akkuyu nükleer
-
sanırım halisülasyon gördüm az önce.
ekranda bisiklet binen elinde uçurtmalar olan çocuklar filan vardı ve sanki yeni bir gofret markasıymış gibi dış ses :
geleceğin bilmemnesi akkuyu nükleer
dedi. bu kafayı yemiş ülkede nükleer santral reklamı filan yapılmıyordur. kimsenin aklına böyle bir çılgınlık gelmemiştir di mi. ne olur hayal görmüşsün deyin.
yemyeşil doğa manzaraları, gülümseyerek bisiklet süren çocuklarla nükleer santral reklamı nedir lan.
düşünmesi bile hastalıklı.
edit: oku, okut, destek ol.
nükleer pahalıya patlar
fukuşima felaketi
(bkz: greenpeace)
1 ocak 2014 ötv zammı
-
hep 50.000 liralık araba aldığım için bana koymayacak zam..
elon musk'ın youtuber'dan aldığı mükemmel fikir
-
everyday astronaut takma isimli youtuber'ın elon musk ile spacex tesislerinde yaptığı röportaj sırasında konu ana rokete destek veren itici roketlerde kullanılan yönlendirici gazlara geliyor:
elon musk, "itici roketlerde yönlendirici olarak artık soğuk gaz kullanmıyoruz, zaten elde olan sıcak gazı kullanıyoruz" şeklinde açıklama yapıyor.
sonrasında youtuber: "peki bunu sadece itici roketlerde mi kullanıyorsunuz?" şeklinde bir soru sorunca elon musk dumura uğruyor çünkü bu sistemi ana rokette kullanmak hiç akıllarına gelmemişti...
musk biraz "eee...mmm" şeklinde kekeledikten sonra: "sen söyleyince düşündüm de, bu sistemi ana rokette de kullanmak akıllıca olabilir. evet bunu düzelteceğim, teşekkürler." diyor.
kendisine bu parlak fikri verdiğini anlayan youtuber ise "aman tanrım"diyerek şaşırıp gülüyor.
bir kaç ay sonraki ikinci buluşmada musk, "bu yaptığım düzeltme, roketteki en önemli geliştirmelerden biriydi. senle konuşurken aklıma gelince 'biz bunu nasıl yapmamışız ya?' dedim ve yaptım" şeklinde açıklama yapıyor.
yani emrinde belki de yüzlerce mühendis çalıştıran elon musk gibi bir adam, mars'a gidecek roket olan starship'te yaptığı en büyük değişlikliği bir youtuber'dan aldığı fikir ile gerçekleştiriyor.
bizim gençler de youtuber adı altında danla biliç'leri, enes batur'ları zengin ededursunlar diyelim...
söz konusu video
merve boluğur'un okşuyorum açıklaması
-
o yazdıklarının yarısını yapsaydı o yazdıklarını yazma ihtiyacı duymazdı. hayat böyle bir şeydir kabul etmek istemeseniz de. iç huzur, tatmin gösterilmek istenen bir şey değildir, tam tersine göstermek zaten bunların eksikliğidir, hepimizde olduğu gibi tıpkı.
zimbardo deneyi
-
prof.dr. philip g. zimbardo ve ekibi tarafından her detayı ince ince düşünülmüş bir sosyal psikoloji deneyi. örnek vermek gerekirse bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanılmıştır.
bu gibi sosyal psikoloji deneylerinin tartışılmasının nedeni, deneyin asıl amacının saklı tutulması değil, deneklere başta söylenmeyen koşullar ve bu koşulların denekler üzerindeki olası olumsuz etkileridir. zimbardo deneyi'nde de mahkum olan deneklere kötü muamele görecekleri söylenmiş, ancak bu muamelenin gerçek hapishanelerde uygulananlardan biraz farklı olacağı deneyden elde edilecek sonuçların güvenilirliği açısından söylenmemiştir. deneyin en önemli koşullarından biri hapishanedeki baskı ortamının bir an bile bozulmaması ve mahkum öğrencilere neredeyse yirmi dört saat psikolojik olarak işkence edilmesidir. öyle ki bir ayağına zincir bağlanmış bir halde uyumak zorunda olan mahkumlar, yatakta dönmek isterken diğer ayaklarına çarpan zincirin verdiği acıyla uyanıp hapishanede olduklarını hatırlamaktadırlar. prof. zimbardo'nun bu detayla ilgili defterine düştüğü şu not can alıcıdır: "rüyalarında bile bu hapishaneden kaçmalarına imkan yoktu." '416 no.lu mahkum' ise yapay stanford hapishanesi'yle ilgili aşağı yukarı şunları söylemektedir: "devlet yerine psikologlar tarafından idare edilen bir hapishane, nihayetinde bir hapishane."
prof. zimbardo'nun altı günlük kısa deney süresi içinde istemdışı olarak bir araştırmacıdan ziyade hapishane müdürü gibi düşündüğünü ve davrandığını fark etmesi; gardiyanlık konusunda hiçbir eğitim almamış öğrencilerin mahkumlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kırmak için kendi aralarında yaptıkları görüşmeler sonucunda uygulamaya karar verdikleri yöntemlerin gerçekte de uygulanan yöntemler olduğunun öğrenilmesi; başlangıçta birkaç hafta süreceği bildirilen deney, işler iyice çığrından çıkmak üzere olduğundan (açlık grevleri, histeri krizine tutulan mahkumlar, isyan eden aileler, kaçış planları) bir haftayı doldurmadan sona erdirilince mahkum rolündeki denekler alacakları ekstra maaştan oldukları halde mutluyken gardiyanların çoğunun deneyin erken bitmesinden dolayı rahatsız olmaları bendenizi dehşete düşüren notlar arasındadır.
özet olarak, etik olup olmadığı tartışıladursun, zimbardo deneyi bize insan davranışlarını anlama konusunda inanılmaz değerli bilgiler veren sıradışı bir deneydir.