ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
biz çekerken çok eğlendik
-
bi de böyle bir klişe var.
en son dün gece alper kırşan, avanak kuzenler için söyledi bunu.
'' biz çekerken çok eğlendik, izleyicilerin de eğleniceğini düşünüyoruz''
yani her yeni filmde çekenler çok eğleniyor anasını satim. o değil, çekenler eğlendiği için, izleyicinin de eğlenmesi şart oluyor.
arkadaşım 31 çekerken de eğleniyorsun oysa. senin 31'inin beni eğlendirmesi mi lazım şimdi.
ayrıca başlık karakter sınırından böyle. ayrıca böyle daha fesat olduğundan hoşuma gitti.
yazarken çok eğlendim, şukela verin o zaman, ne duruyosuuz.
multipl skleroz
-
ben hayatini sag eliyle idame ettiren insanlardanim. yasamim sag elimle sekillendi; universiteye yetenek sinaviyla girdim, yillarca resim cizdim, minyatur yaptim, su anki isimde de ellerimle calisiyorum.
sonra bir gun sag kolumun uyusmaya basladigini hissettim. yaklasik on gun icinde dokunduklarimin ne oldugunu anlayamamaya, bir ay icinde birakin yazi yazmayi kalem bile tutamamaya basladim. kolumu bir turlu hedefledigim noktaya isabet ettiremem de cabasi. kolum bana bagli ama benden bagimsiz, gorev tanimini tamamen sasirmis bir uzva dondu.
bu sure zarfinda gunluk hayat cok zorlasti benim icin. tirnaklarimi anneme kestirdim, yemege disari ciktigimda bicak tutamadigim icin sadece catalla yenecek yemekler sectim. basimi kasimak isterken suursuz kolumu duvara carptim bazen de parmaklarimi gozume soktum. mouse ve kalvye kullanamadim,isimi yapamadim. kisacasi cok basit gorunen gunluk aktiviteleri kesinlikle dogru duzgun yerine getiremedim.
simdi, uyusmanin basladigi geceden tam 3 ay sonra hala yazi yazamiyorum ama en azindan kalem tutabiliyorum, bardagi devirmeden su icebiliyorum, elimi attigim seye ilk hamlede ulasabiliyorum. hepsinden onemlisi sol elimle akici bir sekilde yazi yazip, otuz yillik kamyon soforleri gibi manevra yapabiliyorum. ne sagimi ne solumu yuzde yuz kullanamiyorum belki ama ikisini de aktif ve ise yarar sekilde kullanabildigim icin saglikli insanlardan bir sifir ondeyim.
ms boyle bir sey iste. o benim ayak uydurmam gereken hayat arkadasim; beni hayata baglayan, beni depresyona sokan, yasamima anlam katan, icinden butun anlamlari teker teker alan, gece yarisi beni korkudan aglatan, sabahina dunyaya meydan okutan....
wi-fi şifresini isteyen komşuyu savuşturma yolları
-
(bkz: kotalı ve öfkeli)
hakimin beyin cerrahını hukuksuzca alıkoyması
-
bu hakimler de kendini iyice bir şey zannetmeye başladı.
sizin borunuz sıradan vatandaşa ötüyor. o doktorun abisi akp ilçe başkanı olsa haritadan yer beğenecektin kendine.
etekli ve çoraplı kızlar
-
tatlı küçük kızlar iğrençliğinden sonra ortaya çıkan bir başka mide bulandırıcı facebook sayfası. bu rezillikler bul bul bitmez, bitmiyor. kodumun ülkesinde bilişim ve siber suçlar ne işe yarıyor çok merak ediyorum. doğru onlar muhalif avındaydı değil mi?
pardon.
https://www.facebook.com/…lı-kızlar/519753628109149
not: sayfa kapandı:
http://tinypic.com/…php?pic=rbjk1y&s=5#.uptjmnjm4wk
şöyle korkunç capslere de sahiptir:
http://imgur.com/pf9rltj
http://postimg.org/image/6or7etpnl/
http://i.imgur.com/bqidqj7.png
http://i.imgur.com/33pnril.png
http://i.imgur.com/9a6e3ae.png
edit: şikayet edilmesi gereken yetkili birimlerin adresleri:
http://www.ihbarweb.org.tr/ihbar.php?subject=2
http://sibersuclar.iem.gov.tr/hiletisim.html
http://www.iem.gov.tr/iem/?menu_id=34
http://www.egm.gov.tr/sayfalar/ihbar.aspx
ayrıca;
(bkz: facebook'taki çocuk istismarcılarını ifşa ediyoruz)
yetkili birimler için ysduygu ve kaelthas sunstrider'a teşekkürler.
capsler için antonia chigurh'a ve ganjah'a teşekkürler.
edit 2: bunu hangi akla hizmetle gg olarak ispiyonlarlar ki?
edit 3: sayfa kaldırıldı, ihbar ve şikayet eden herkese teşekkürler.
regl izni
-
benim bu günlerde karnım, belim, kasiklarim, ayaklarım ve sırtım ağrır. üstüne üstlük ilk iki gün bağırsaklarım bozulur, tuvaletten çıkamam. aşırı sinirli ve depresif olurum. bedenen halsizlik ve ruhen mutsuzluk çöker, hiçbir iş yapmak istemem.
evet, sevgili işverenlerimiz bize izin vermeseler de biz zaten regl günlerimizde yarı performansla çalışıyoruz. üstüne acı çekiyoruz bir de.
böyle bir izin güzel olabilirdi lakin türk kadınının mahremiyet kalıbına takilacagina eminim. ben mesela erkeklerle dolu bir şirkette, "tango regl izninde" diye bilinmesini istemem. kimi umursamayabilir ama umursayacak kadın sayısı daha fazla bence. bir de daha mutaassip çevrelerde bu izin olayı hiç uygulanmaz bile zaten.
böyle olunca çekinenler izin alamaz, daha rahat davranabilenler alir; ya da mutaassip isyerlerinde hiç uygulanmaz; yani kadınlar arasında da eşitsizlik olur.
kiğılı'nın 10 kasım reklamı
-
son zamanlarda özel günlerde herkes kendi kulvarından farklı reklamlar ile mesajlar yayınlıyor. ancak kiğılı farklı bir işe imza atarak, 10 kasım günü için çok özel bir proje yapmış. buradan bahsettiğim projeyi görebilirsiniz. şahsen ben çok etkilendim, herkesin yaşayabileceği bir ceket düğmesi kopma meselesini bu kadar yerinde kullanabilirlerdi.
youtube linkini'de paylaşıyorum.
edit: youtube linki eklendi, imla.
doğu demirkol'un cem yılmaz'a laf sokması
-
allah diyen aslan espirisi ne doğu'ya ne cem yılmaz'a aittir. bu espiri türk ateistlerinin 30 senelik espirisidir.
thy hayal edince reklamı
-
ığdır havaalanı ve thy'nin ülkenin her yere uçmasıyla alakalı bir reklam olmasına rağmen çekimleri antalya korkuteli ilçesi'nin imecik köyü'nde ve antalya havaalanı'nda yapılan reklamdır. reklamda süper oynayan çocuklarla yapılan bir söyleşi de şöyledir.
söyleşinin sonunda çocuklardan nihat'ın babası olan ali büyüksolak ise bir sürü probleme de uyarlanabilecek bir sorunu dile getiriyor:
"köyümüz, reklam filmi sayesinde daha çok ilgi çekti. bu film köy için çok güzel oldu. en büyük sorunumuz su. içme suyumuz 18 kilometre ileriden geliyor, sağlığa da uygun olmadığını söylediler. biz burada havaalanı istemiyoruz, su olmadığı zaman hayat bitmiş demektir, su istiyoruz."
al bu son cümleyi her yere koy:
"biz istanbul'da mega proje istemiyoruz, insanca seyahat edebileceğimiz toplu taşıma sistemi istiyoruz, park istiyoruz yeşil alan istiyoruz."
"biz hasankeyf'te hes istemiyoruz, tarihin şimdiye kadar olduğu gibi yaşamasını istiyoruz."
"biz sinop'ta nükleer santral istemiyoruz, tabiatın korunmasını istiyoruz."
"biz uludağ'a yapılacak teleferiğin milli parktaki asırlık ormanları tahrip etmesini istemiyoruz."
"biz istanbul'a daha fazla yatırım istemiyoruz, ülkenin her yerinin asgari düzeyde eşitleneceği kadar kalkındırılmasını istiyoruz."
evde tuhaf koku duyunca tv'nin sesini kısan kişi
-
kulağından koku aldığı için değildir. acaba kokunun kaynağı olan yerden herhangi bir ses, bir kablo cızırdaması, bir ocak üstü taşması vs söz konusu mu diye yokluyordur. nesini anlamadınız ki amk. beyin kıvrımları biraz gelişmiş olduğu için sen daha kokuyu almadan adam çoktan proaktif davranarak kaynağına inmeye başlamıştır. zeki insan özelliği bunlar. hızlı düşünen insan işi.
avatar
-
avatar görsel bir şölen olduğu için ve 3d teknolojisi sayesinde zamanında gişe rekoru kırmıştı. ancak avengers’ın gişe rakamlarını da inceleyince, avatar’ın muazzam bir başarı yakalamış olduğunu net görüyoruz.
1)10 yıl öncesine göre amerika’daki salon sayısı %30-35 artmış durumda. yani avangers daha fazla salonda izlendi.
2)avengers ilk haftayı amerika’da 430 milyon usd gişe ile kaparken, avatar 130-140 milyon gişe yapmış. yani avatar kafadan 300 milyon geride başlıyor yarışa.
3)10 yıl öncesine göre enflasyon oranındaki değişim, amerika’da yaklaşık %20. yani yapımcısına avatar kadar kazandırması için bir filmin, %20 daha fazla gişe yapması gerekiyor.
4) o günlerdeki internet yaygınlığı, mobil cihaz kullanımı, sosyal medya kullanım oranlarının da, günümüze kıyasla diplerde olduğunu düşünürsek, avatar için kitlelere ulaşmanın avengers’a göre hayli kısıtlı kaldığını düşünebiliriz.
uzun lafın kısası, avatar’ın gişe başarısı, dönemleri de dikkate alırsak, kolay kolay yakalanabilecek bir başarı gibi durmuyor. bence bu gişe başarısını yine çok farklı bir sinema tekonojisiyle, yeni bir görsel devrimle yakalamak mümkün olacaktır.
zaten avatar’ı güzel yapan teknoloji, filmi o dönem sinemada izlemeyi de zorunlu kıldı. insanları yine sinemaya gitmek zorunda bırakacak bir film olmadıkça gişe de benzer başarı zor.
telsimli erkeğin turkcellli kıza yazamadığı yıllar
-
gsm operatörlerinin rekabeti kızıştırmadığı yıllardı. babalar çocuklarına aylık 100 kontör alır, gerisini düşünmezdi. oğlum aşık mı olmuş, ergen miymiş bakmazdı. aynı operatörde olanlara mesaj atmak 1-2 kontörken farklı operatördekilere mesaj atmak imkansıza yakındı.
şimdilerde ise rekabet çetin. her yöne 9767000 bin mesaj hakkını 10 liranın altına almanın mümkün olduğu gibi, whatsapp gibi bedava mesajlaşma imkanı sunan uygulamalar da var. msn'i, facebook'u hiç saymıyorum bile. bu sebeple şimdiki ergenler çok şanslı. bi kızdan hoşlanınca "inşallah telefonu telsim'dir" gibi zavallı dileklere ihtiyaçları yok.
ben şu anki imkanlarla ergen olsaydım, orta 2'deki platonik aşkım duygu'nun elini mutlaka tutardım. eminim.