ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fenerbahçe
-
haftaya galatasaray yenilse,
beşiktaş da yenilse,
fener daha çok yenilir.
18 nisan 2020 ek gümrük vergileri
-
olm bi şey soracam, millet berbere gidemiyor diye tıraş makinelerine fahiş zam yapan kesim ile millet evinden çıkamıyorken oyun konsollarına ek vergi getiren devlet arasında ne fark var lan ?
edit: tanim: ekonomik olarak zorda olan hukumetin getirdigi ek vergi.
300 yaşında olduğu iddia edilen pakistanlı nine
-
klasik doğu masalıdır.
bu topraklarda insanlar masallara inanırlar, gerçekler bombok olduğu için sanırım.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"adam hadsafhada yazmış gülüyor sandım."
kaynak : inci caps sayfası.
az kişi tarafından bilinen şaheser diziler
-
milletin breaking bad'i, dexter'i, game of thrones'u yazdığı dizilerdir... az kişi tarafından diyor lan ! çevrendeki bitkiyse, biz ne yapalım?
türbanlı kızlar nasıl tavlanır
-
ona küçük muskalar yazın..
ikinci üniversitede okumak istenilen bölümler
birden popüler olup her yerde kullanılan kelimeler
-
(bkz: trileçe)
10 aralık 2013 istanbul'da kar yağışı
-
vahşi hayatı da fena etkilemiştir. metrobüsler tıklım tıklım.
avam kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
-
buğlem ne amk???!
david crosby
-
30 eylül 1969, novato, kaliforniya...
güneşli bir öğleden sonranın ilk saatlerinde christine hinton, rock yıldızı sevgilisi david crosby’in yeşil volkswagen minibüsünü sürmektedir. yanında kaliforniyalı country joe & the fish grubunun gitaristi barry melton’un eşi barbara langer vardır. iki kadın, crosby ve hinton’un novato’nun marin ilçesinde bulunan yeşiller içindeki çiftlik evinden birkaç kilometre uzağa gitmektedir.
christine’nin kedilerinin bakımını yapacak bir veteriner onları beklemektedir. yolculuk sırasında hayvanlar oldukça tedirgindir. içlerinden biri aniden arka koltuktan sıçrayıp christine’nin kucağına atlar. kedinin bu hareketinden dikkati dağılan kadın aracın kontrolünü kaybeder. karşı şeritten başka bir araba gelmektedir.
çarpışma kaçınılmazdır. barbara langer kazayı ciddi yaralarla atlatırken christine için yapılacak bir şey yoktur. olay yerinde ölür. haberi telefonla alan david crosby hemen novato hastanesi’ne gider. tam vardığı sırada eşinin kanlı bir çarşafa sarılı sedyesini taşıyan ambulansı görür.
korkunç bir şok yaşar.
crosby’in yasının bitmesi yıllar alacaktır. o zamanlar sahip olduğu mayan isimli yelkenlisiyle uzun bir yolculuğa çıkar. döndükten bir yıl sonra sevgili christine’sinin küllerini golden gate köprüsü’nden pasifik okyanusu’nun sularına döker. bu arada ölen eşine tüm zamanların en güzel ve ilham dolu şarkılarından birini adar: guinnevere adlı şarkı yeşil büyük gözlü, çok güzel ve tatlı bir kadını anlatır.
https://www.youtube.com/watch?v=lpvotvvbmko
kış günü tişört giyen insan
-
başlıkta kundak aradım, bulamadım. demek ki kimse yazmamış, ben yazayım.
sebebi yetiştirilme şekli. bebekliğini dört bir yanını saracak şekilde kundakta, çocukluğunu "aman çocuğum üşütüp hasta olacaksın şu kazağı ve montu da giydirelim sana" sözlerini işiterek ve çevredeki herkesten soğuk betona oturma, terli terli su içme gibi kibar uyarıları alarak geçiren biri büyüdüğünde soğuk havada tişört giyemez. soğuk havada kazağının altından belin açıkta kalsa cırcır olacak şekilde geçer hayatın.
abd'de mesela soğuk havada yürü sırtına montu geçirip, sokaklarda kıçında şort ayağında şıpıdık terlikli insanlar görürsün. sen montunun ceplerine ellerini iyice sokuştururken düşünürsün bu adam nasıl üşümüyor diye.
anadolu insanı kundağı sever. ister ki bebeğinin, çocuğunun açıkta bir yeri kalmasın, üşütüp hasta olmasın. hayatımızın ilk bir kaç yılını ne kadar giyinik geçirdiysek, geri kalanını da aynı oranda giyinik geçiriyoruz.
insanımızın evladına olan aşırı ilgisi karakterimizi de olumsuz olarak şekillendiriyor. örneğin, sendeleyip düşen bir çocuğa koşup, daha durumunu tespit etmeden ve kendi kendine kalkıp kalkamayacağını bile beklemeden elinden tutup ayağa kaldırıyoruz. tek başına bir halt yapamayacağını düşündüğümüzü ve zor anlarında hep başkalarından yardım beklemesi gerektiği mesajını çocuğun beynine beynine veriyoruz. oysa doğrusu, ciddi bir durum olmadığı belliyse çocuğun kendi kendine ayağa kalkmayı denemesini beklemek. memleketimizde malesef, her düşen çocuk bir yerine zarar gelmemiş olsa dahi ağlar. gel der, sen de gidersin. ağlamak daha kolay, o yüzden kendi çabasıyla ayağa kalkmayı denemez bile çocuk artık. güçlü bir birey olarak yetişmekten uzaklaşır. sadece türkiye'ye özel olmayan kültürel bir sorun sanırım.
neyse, nereden nereye. anlayış değişse de yeni nesilller marul gibi gezmese bari.
çocukları döverek ders anlatan öğretmen
-
şimdilerde öğretmenler yerden yere vuruluyor. eskinin öğretmenleri ise sürekli övgü alıyorlar.
manyak mısınız millet?
bundan 15-20 yıl öncenin öğretmenleri için "dayak" sıradan bir ders anlatma aracıydı. yaşım 39, benim ve benden daha yaşlı neslin ilkokul ve ortaokul yılları tokat ve sopa manyağı olarak geçti.
çok uslu ve uyumlu bir öğrenci olsanız bile, ortalama hafta 1-2 kere sıra dayağı yiyordunuz.
sıra dayağı nedir bilir misiniz? ana babanıza sorun, anlatsınlar.