ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
off hangi birini anlatsam bilemedim... anadolu lisesi hazirliktayim... kasim sonu falan, kabanim yok incecik bir hirka ile gidip geliyorum okula. o zamanlarda benim askeriyede pilot olan kuzenim bizim memlekette calisiyo. bize gelicekmis yemege (annem babam ayri, ben annemle yasiyorum, o da yemege gelirdi arada bize ). otobusten indim, yagmur yagiyo, eve yuruyorum. bi araba durdu, sen napiyosun bu yagmurda dedi, eve gidiyorum dedim, kaskati olmusum soguktan. bin arabaya cabuk dedi. bana cok guzel bi kaban almisti, ortaligi ayaga kaldirmisti. bu cocugun nasil kabani olmaz bana nasil soylemezsiniz diye. 1-2 yil sonra diyarbakir’da sehit oldu, bana hayatimin en buyuk travmalarindan birini yasatti orasi ayri. keske gorebilseydi bugunlerimi.
facebook'ta oğlunun fotoğrafına yorum yapan baba
-
babasını 1992 yılında kaybetmiş biri olarak, az önce facebook'ta rastladığım ve her nedense bana ilginç duygular yaşatmış babadır.
fotoğrafına yorum yapılan eleman da 26-27 yaşlarında.
acaba babam yaşasaydı facebook hesabı alır mıydı?
fotoğrafımın altına da "gururumsun" diye yazar mıydı?
adam, ne cep telefonu gördü; ne interneti bildi...
hayat garip, sadece sisli puslu bir iki sahnesi hatırlanan eski bir siyah beyaz film gibi.
ingilizce'nin beş şartı
-
1. zaman bilgisi (grammatical tense)
2. koşul cümleleri (conditional sentence)
3. sıfat cümleleri (relative clause)
4. isim cümleleri (noun clause)
5. bağlaçlar (conjunction)
not: bunların yanında çok bariz olarak "kelime bilgisi" elbette lazım ama o ingilizce'nin zaten kendisi olduğu için şartlardan biri olarak düşünülemez. yani mesela "yet" kelimesinin anlamlarını bilmek başka bir şey, kullanım kurallarını bilmek çok daha başka bir şey.
köprüde linç edilen askerlerin yeni görüntüleri
-
hayatında ast-üst ilişkisi nedir bilmeyen adam işte "dönüp kendi komutanına sıkabilirlerdi," diye saçmalamış.
ulan, sen liseyi okuyup okumadığı belli olmayan, daha tuvaletin neresine sıçacağını bilmeyen, babasının "höğt lan!" demesiyle put gibi hazır ola geçen adamdan böyle bir mantık yürütmesini mi bekliyorsun?
üstüne üstlük bir de utanmadan, arlanmadan bu çocukların vahşice katledilmesine ne diyor? "oradaki insanların öfkesi belki de kardeşinin, annesinin, babasının ölmesindendir."
affedersin kardeş, ama ne yapmış olursa olsun; ister memleketi milyarlarca dolar dolandırmış olsun, ister annemi öldürmüş olsun, bir insana böyle davranmam. benim vicdanım var, ben bir insanım. ipini koparmış kuduz köpek değilim.
türkçede erillik dişillik
-
bazı yabancı dillerde karşılaşılan nesnelerin eril veya dişil olması, güzel türkçemizde olmadığını düşündüğümüz bir kavramdır. hatta böyle yabancı dilleri öğrenen arkadaşlarımız ve yakınlarımızın canını sıkan "sapık bunlar! kravatın da cinsiyeti mi olurmuş?" gibi tepkiler vermesine yol açan bir durumdur.(bkz: almanca)(bkz: fransizca)(bkz: ispanyolca)
halbuki cümlelerimizin gizli öznesi gibi nesnelerimizin de gizli cinsiyeti bulunmaktadır. biz sadece, pratik olduğumuzdan ötürü artikel gibi dandik işlerle uğraşmamaktayız. ama bu sizi yanıltmamalıdır. söylediklerimi bir kaç örnekle açıklayayım:
türkçe'de nesneler tekil halde dişil durumdadır. ör:
"-ne olmuş bu kaleme?"
"-ne var ki?"
"-**ına komuşsun"
ör2: (kapı çarpar)
"-hay **ına koyiim senin gibi kapı"
ya da "hay skiim senin gibi kapıyı"
nesneler çoğul halde eril durumdadır. ör:
"-naapmışsın walkmanime? ne hale gelmiş bik bik bik..."
"-yeter be walkmenler s*ksin seni"
gördüğünüz gibi 'walkmanler' eril hale geldi.
bunların yanında türkçe'de başka bir dilde rastlamadığım (elbette başka bir dilde de bulunabilir) sahipliğin erilliği ve dişilliği vardır. bunu da böyle bir örnekle açıklayabiliriz:
sahipler kibar/resmi konuşmada nötrdür: "onun bilgisayarı"
az kibar/sinirli konuşmada erildir: "eşşoğlueşşeğin bilgisayarı" //gördüğünüz gibi sahip eril oldu
kaba/çok sinirli konuşmada dişildir: "s*ktiğimin/**ına koduğumun bilgisayarı" //sahip dişildir
ilgili bir konu olarak (bkz: turkcede ucuncu sahis zamirlerinin belirsizligi)
ve tabi ki (bkz: guzel turkcemiz)
14 yıllık kocayı aldatmak
-
bunun kocası protokol filan imzalamasın. boşanma davasını ben ücretsiz hazırlayacağım. tazminat almadan bu kadını bırakmak olmaz. mallığın lüzumu yok.
isveçli medeniyeti
-
türkiye'de bir kişinin bireyselliğine saygı gösterirseniz, o kendini "sizi yenmiş" sayar. mesela sokakta karşıdan gelene yol verin, o da iyice üzerinize yürüyüp size sürtünerek geçsin. metroda yanınızdakinin rahat etmesi için bir alan açın, ve o insan sizi daha çok sıkıştırmaya başlasın. bir kişiye karşılıksız bir iyilik yapın, ve karşınızdaki sizin "ondan çekindiğiniz için" bu iyiliği yaptığınızı sansın.
bu ülkedeki, çok az sayıdaki naif insanın sürekli başına gelen şey budur.
türkiye, birey olamamış eziklerin ülkesi. birbirine omuz atan kişiliksizlerin memleketi.
bu ezikler etraflarındaki kimsenin "bireysel alan"ına saygı göstermez. üstüne, gider isveç'teki adamların birbirine saygısını "samimiyetsizlik" olarak tanımlar.
ivan petroviç pavlov
-
köpeği tarafından şartlı reflexlendirilerek her zil çaldığında köpeğine yemek veren adam
hiç sürpriz yapmayan bir öküze aşık olmak
-
kadın-erkek ilişkilerine dair kafamda son zamanlarda bir soru işareti var. kadınlar neden ilişkide bekleyen taraf oluyor? sürpriz bekler, hediye bekler, ilgi bekler vs. erkek ne kadar verirse versin hep "az yapıyor" oluyorken kadın 1-2 kez yapsa "çok sürprizli" olabiliyor. bunun mantığını bilen, anlayan beri gelsin.
seray sever'in dadı ücretlerine isyan etmesi
-
seray sever'deki dadı düşmanlığı yeni değil. gülben ergen'e az çektirmemişti.
iphone'unun şarjı bir hafta dayanan insan
-
çalarsa annesi, mesajsa dominos. öyle bir yalnız insan...