ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
the platform (film)
-
1. katta bulunan insanların 333. kattaki insanlardan hala yemek istediğini düşünsenize...
(bkz: milli dayanışma kampanyası)
hoşlanılan kızın okula gelmediği gün
-
eğer üniversitedeyseniz, ertesi gün de aynı kıyafetleri giyersiniz. kız görmemiştir nasılsa, farklı giyinmeye gerek yok.
ferhan şensoy'un tabutuna saldıran 4 tinerci
-
ferhan şensoy olmasa ne olacak amk müptezelleri. ünsüz birisi olsa ne diyecektiniz acaba.
türkiye'nin tüm ünlüleriyle fotoğraf çekilen çocuk
-
aklıma şu fıkrayı getiren durum
carlo italya'da bi fabrikada iscidir bi gun charles de gaulle fabrikayi ziyarete gelir. carlo'yu gorunce "carlo bu sen misin inanmiyorum!" der sarilirlar. degaulle beraber guzel anilarini anlatir gider. mudur cok sasirir "vay be" falan. bir kac ay sonra nixon ziyarete gelir carlo'yu gorunce "oo carlo!" der kucaklasirlar. fabrika muduru "yok artik carlo utanmasan papayi da taniyacaksin" der. carlo "taniyorum tabi" der. mudur inanmaz. "bu hafta sonu ayinde halkin arasinda bekleyin ben balkonda papanin yanina cikicam der". mudur gider halkin arasinda bekler. carlo papanin yaninda cikar. kalabaliga bir bakar mudur bayilmis yerde yatiyor. kosarak balkondan iner yanina gider etraftaiklere sorar "beni balkonda gorunce mi bayildi?" diye. ordan biri yanit verir: "yok arkadaki iki japon "bu bizim carlo da yanindaki takkeli kim?" deyince bayildi".
charles bukowski
-
"yanyana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar. ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik..." demiştir kendileri.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"öğrenciye ev vermiyorsunuz ama otobüste yer vermesini bekliyorsunuz. nahh size yer! :d"
gelinine cumhurbaşkanlığında kadro açan kayınbaba
-
bi yukardaki cesur yüreği tebrik ediyorum,
iyi ki varsın.
edit:
tanım: yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe. tanımda olmadı ya neyse.
tık
ücreti ödenen hizmeti rica ile yaptırmak
-
ev tadilatı alanında sıkça raslanan durumdur. türk tipi çalışma sistemine net bir örnektir.
usulüne uygun adama işin başında 10.000, iş bitiminde de 15.000 verirsin. yalnız işin %85-90'ını bitirdikten sonra kalan 15.000'ini ister. sen de iyi niyet göstergesi olarak iş bitsin diye verirsin.
aradan 6 ay geçer. eksik kalan işleri ve sorun çıkartan şeyleri bugün yapıcam yarın yapıcam ayağına sallar durur. en sonunda kendim malzeme alır yarım kalan yerleri kendim daha kaliteli şekilde yaparım.
sözlükçülerin yediği tarihi ayarlar
-
öğrenci evi. evde 4-5 kişi kalıyoruz. bir arkadaşın kardeşi haftasonu ziyarete geldi. mutfağa bir daldı çocuk. nasıl temizliyor. utandık.
dur da diyemiyorum ben. gittim artık en azından "ya uğraşma zahmet etme" içerikli bir şey söyleyeyim dedim. baktım ocağı silmekle meşgul.
- ya uğraşmasaydın onunla bi de. bi ton zahmete girdin.
+ olur mu abi ya. bi iki sene daha rahat edersiniz işte.
daha karışmadım ben. kimseye karışmadım ama. belediye bizim evi yıktı geçen gün. ayar yerim diye gık diyemedim.
dünya'dan plüton'a 9.5 yılda giden teknoloji
-
kendisi istanbul içerisinde mecidiyeköy'den ümraniye'ye 2 saatte giderse şükreden bir yazar tarafından küçümsenen teknoloji.
lan trafiği var, regülasyonu var da var bu işin. uzaylıya haraç yedirmeden olmuyor işler öyle kolay.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
bölük komutanının* tam bir star wars fanatiği çıkması, kol komutanı* asteğmene*, bestler-dereler'de * operasyon sırasında koluyla beraber a&t faaliyetine, tepeye emniyet almaya falan gönderirken, emir verme aşamasında yoda gibi devrik cümlelerle konuşup, "my young padawan" diye hitap etmesi. benim de "yes, master", "acknowledged, sir", "roger, roger" gibi karşılık vermem.
düşünüyorum da iyi ki öyle yapmış. yoksa kafayı sıyırmamak elde değil, aylarca hemen hemen her iki operasyondan birinde mutlaka çatışmaya girdiğimiz, her seferinde mutlaka bir kaç tane mayına denk geldiğimiz o bölgede. kucağımda şehit olan askeri mevziden taşıdığım, üç gün boyunca silah sesinin dinmediği, 22 tane teröristi ölü ele geçirdiğimiz o acayip coğrafyada. a&t faaliyetinde, bir pkk'lıya arkadaşı tarafından gönderilmiş bir fotoğrafın arkasında "benim için de bir kaç tane tc askeri gebert" yazılı albümü bulduğumuz dere yatağında. çocukların operasyon dönüşü bizi "en büyük asker bizim asker" diye bağırarak karşıladığı, kumanyamızdan artan şeker, bisküvi, çikolatayı dağıttığımız, bana "abi, biz de büyüyünce sizin gibi şehit olacaz" diyen veledin bulunduğu köyde.
ne öğretti konusuna gelirsek: bana dua etmeyi öğretti. ordaki askerlere, o garibanlara, ve de rütbelilere, yıllarca ailesinden uzakta, savaşın ortasında olan o subay, astsubay, uzman çavuş ve onbaşılara, bitirip gelince her gece "umarım o dağlarda şu an yağmur yağmuyordur, soğuk değildir, umarım sis, pus yoktur, gece görüşler güzel gösteriyordur, inşallah hepsi kazasız belasız birliğe, sonra da evlerine dönerler" demeyi öğretti, tanrıyla çok da işi olmayan bana.
suriyelileri geri göndermemiz mümkün değil
-
kimse siginmaciyi geri gonderin istemiyor. ama siginmaciysa, devlet olarak kontrolunu yap, kamplarda tut, yemek ver, saglik hizmeti sun, hijyen kosullarini sagla vs.
peki sen ne yapiyorsun devlet olarak?
daha sayilarini dahi bilmiyorsun,
sokaklarda dilenmelerine gozyumuyorsun,
universitelere sinavsiz alinmalarini garanti ediyorsun,
sigortasiz calistirilarak somurulmelerine gozyumuyorsun... vs.
sana devlet denmez, mafyalasmis sistemin ortagi denir.
semih saygıner'in bilardo hayatımı bitirmesi
-
o kadar uzun bir yazı ki, cimer'e cumhurbaşkanına hakaret içeren bir yazı yazmışlar desek onlar bile okumaz.