hesabın var mı? giriş yap

  • uzun zaman sonra yapıldığında, gözleri daha çok ortaya çıkaran, ya da etkisi daha büyük olan bir makyaj çeşidi... bugün uzun zaman sonra yaptığım göz makyajımı çok beğendiğim için, hakkında yazasım var.

    size günlük göz makyajı yaparken kolaylık sağlayacak birkaç püf noktası vermeye çalışacağım. en önemli iki konu; göz rengi ve gözün şeklidir. ama bunlara geçmeden önce göz kapağını hazırlama ile başlamak lazım. eğer göz kapağınız yağlı ise, mutlaka bir far bazı kullanmanız gerekir, gözün katlanma çizgisinde biriken far ya da göz kapağına bulaşmış göz kalemi, ki bu makyajı yaptıktan yaklaşık 2 saat sonraya denk gelir, tüm gün görüntüyü mahvedecektir. eğer göz kapağınızda yağlanma sorunu yoksa, concealerınızla göz kapağını eşitleyip, makyaja başlayabilirsiniz. concealer yerine, ten rengi bi krem far da (mac point pot ya da maybelline cream tattoo gibi) kullanabilirsiniz, ama bence gözü o kadar çekiştirip, yormaya gerek yok. tüm göz renkleri ve şekilleri için ilk tavsiyem, hemen hemen tüm far paletlerinde bulunan ten rengi bir farı, tüm göz kapağına sürmeleri ve sonra bir karıştırma fırçasıyla dairesel hareketlerle, rengi göz kapağına oturtmalarıdır. böyle bir müddet beklerken, bu sırada eğer gerekliyse kaşlarınızı doldurabilir, değilse tarayıp sabitleyebilirsiniz, ben öyle yapıyorum, neden? çünkü 21. yy da vakit nakittir. saniye kaybedemem, öyle de paragöz biriyimdir*.

    göz tiplerine göre makyaj nasıl yapılır?

    gözlerinizin birbirine uzaklığı önemlidir; gözleriniz birbirine uzaksa asla cat eye dediğimiz, gözün içi açık, dışı koyu şekilde kaş kemiğine kadar uzanan ucu sivri biten makyajı yapmamalısınız. bu gözleri birbirinden daha da uzaklaştıracağı için sonuçta ortaya çıkan görüntü sizi memnun etmeyecektir. tavsiyem; gözün sadece katlanma bölgesini renklendirmenizdir, eyeliner çekecekseniz, kuyruklu olmamasına dikkat edin, alt kirpik diplerini katlanma bölgesine sürdüğünüz renk ile, göz pınarından göz kenarına kadar renklendirin ve rimel sürün. işte bu kadar... eğer gözleriniz birbirine yakınsa; göz pınarınızı açık bir renkle(mümkünse beyaza yakın ve yine mümkünse sedefli ya da ışıltılı) aydınlatın, gözün ortasından başlayacak şekilde daha koyu bir renkle renklendirip dış köşeyi kaş kemiğine kadar daha da koyu renklendirin. şimdi bunu yaparken zorlananlar oluyor biliyorum, bunun için de size kolay bir yöntem söyleyeceğim. bu tip gölgeli makyaj yapmakta zorlanan hanımlar; kahverengi bir kalemle gözün dış kenarını kaş kemiğine doğru bir üçgenin sivri ucu gibi çizip, bunu bir karıştırma fırçasıyla iyice dağıttıktan sonra, gönlününüzün istediği bir renkle tüm göz kapağını boyayabilirsiniz. altta kahverengi göz kalemi ile(siyah değil kahverengi) oluşturduğumuz gölge sayesinde, göz kapağınız açıktan koyuya bir geçişle boyanmış olacaktır. eyelinerı kuyruklu çekebilirsiniz hatta canınız istiyorsa eyeliner kuyruğunu neptün' e kadar yollayabilirsiniz ama ben bu dönemde özellikle günlük makyajda eyeliner çekilmesini pek önermiyorum çünkü gerçekten trend değil. eyelinerın modası asla tamamen bitmez, kadim bir makyaj uygulaması bu, bir iki sene sonra tekrar gündeme gelecektir ama şu an değil tatlım...

    diğer önemli husus, gözlerin derinliğidir. gözleriniz yüzünüze göre çukurda kalıyorsa, çok gölgeli ya da göz kapağını tamamen kaplayacak şekilde koyu far uygulamalarından kaçınmalısınız. çünkü bu gözlerinizi olduğundan daha derinde ve sizi olduğunuzdan daha yorgun gösterir. bu tip gözler için açık renk, belli belirsiz ışıltılı farları tüm göz kapağına uygulamak daha uygundur, katlanma bölgesine ve göz kenarına çok koyu olmayan bir renkle hafif gölgelendirme yapılabilir, böylece fresh bir görüntü elde edebilirsiniz. gözleriniz çukur değil çıkıksa**, tam tersi çok aydınlık farları tüm göz kapağına uygulamaktan kaçınmalısınız, daha çok far paletlerinin ortalarındaki mat ve orta tonları tercih edin, ışıltılı ya da simli far kullanmak istiyorsanız, tüm renkleri böyle seçmeyin mutlaka baskın bir mat renk kullanın, kenarlara ışıltı verebilirsiniz. pek moda değil ama seviyorsanız göz kalemi serbest, keyfinize bakın gülriz sururilerim...

    mavi gözlüyseniz; fazla renklendirmeden kaçınınız, zaten cillop gibi gözleriniz var boncuk boncuk, başka renge gerek var mı? yok! şeftali tonları, kahveye yakın açık turuncular, açık kahveler ve ten rengi neyinize yetmiyor. mavi far mı? sakın!

    yeşil gözlüyseniz; kızıl kahve, kırmızının tonları, kiremit rengi gibi sıcak ve doğal tonları tercih ediniz. yeşil far mı? sakın!

    ela gözlüyseniz, mürdüm, mor, fuşya, gül kurusu, turuncu, bakır, bronz gibi renkli ve sıcak tonlarda makyaj yapabilirsiniz. bu renkler gözlerinizin rengini ortaya çıkarır. kahverengi ve tonları da, hatta yeşil gözlerin aksine yeşil ve tonları da size yakışacaktır.

    kahverengi gözlüler bu konuda en şanslıları, her renkte makyaj yapabilirsiniz, siz yaldır yaldır istediğinizi sürün, ne sürseniz yakışır, kıskananlar çatlasın*! ama bakır, bronz, koyu yeşil ve mavinin 50 tonu*size çok yakışacaktır. mavi farı bu senenin başında moda olsun diye bi zorladılar ama nedense tutmadı, çok ümitliydim, tutar bu demiştim ama neyse konu bu değil, dağılmayalım.

    ek olarak kesinlikle siyah göz kalemini kalın bir şekilde göz altımıza sürmüyoruz, aman ha, bu sizi hem yorgun hem de demode gösterir. ya duramıyorum, illa ki sürmek istiyorum diyorsanız, tavsiyem; brian molko' ya dönüşüp, protect me from what i want şarkısını söylemeniz ve hemen vazgeçmeniz, çünkü bu tip makyaj bir tek ona yakışıyor.

    bir şey daha; çok vaat hiç vaattir... bir ürün için birkaç şeyi aynı anda yaptığı söyleniyorsa, o ürünü hayatta almam, çünkü hiçbirini tam yapamıyor demektir. bu yüzden kirpiklerinizi hem uzun hem gür göstermek niyetindeyseniz, bir tane hacim veren dolgunlaştıran özellikli, bir tane de uzatan ve ayıran özellikli iki rimeli beraber kullanmanızı tavsiye ederim.

    bir "şanslı13' le resim" programımızın daha sonuna geldik... kırpıştırın gözleri bakayım tontişlerim*.

  • 3 dakika 25 saniyelik video ile baştan sona türkiye'nin özeti olan videodur.

    neyi savunduğunu bilmeyen muhalefet, gidişattan şikayetçi olup iki gram yardım alıyor diye akp'yi savunan yandaş, alakalı alakasız yerlerden çıkıp hiçbir şeye yararı olmayan aşırı solcu genç.

  • ulan bir de şikayetçi olan adamı haksız bulmuşlar.

    bunun gibi tipler işte bir kaç sene sonra haberlerde gördüğünüz tecavüz, taciz haberlerinin sanığı oluyorlar. bir insanın itibarını kazanması seneler alıyor ve çoğu meslek dalında bu itibar hem yeteneğinden hem de çalışma hevesinden daha önemli görülüyor. adam ay geçmiş üzerinden ulaşmaya çalışmış, çocuk geri yazınca da velisini istemiş. haksız bir durum yok ortada. az bile yapmışsın.

  • yıllardır her gördüğümde selam verir laf atarım*, bir tane bile kabasabasına rastlamadım..

    oturduğum sitede selam verdiğimde alınmadığı çok olur.. üstü-başı temiz, eğitimli, belli bir sosyal görmüş geçirmişlikte olması beklenen insan müsveddeleri.. ama bu civanmertlerin bırakın selamı almamayı, karşılık verirken gülümsemeyenine bile rastlamadım.. hepsi aslan parçası..

    selamınızı, iyi dileğinizi eksik etmeyin onlardan..

  • ben size özet geçeyim:

    -kahve çekirdekleri önce diğer kahvelerdeki çekirdekler gibi "kavrulur".
    -büyük kazanlarda sıcak su ile karıştırılıp içilebilir kahve elde edilir
    -daha sonra elde edilen sıvı kahve daha yüksek "konsantrasyona" ulaşması için daha çok kaynatılır ve ileride sıcak suyla buluştuğunda yeterli konsantrasyona ulaşması için "seğreltilir".
    -bir sonraki aşamada elde edilmiş yüksek konsantrasyonlu kahve ya "dondurularak" ya da "yüksek güçlü havayla kurutulur
    -son olarak da belli bir ölçüde olmaları için parçalanır.

    buraya kadarı "normal" görünüyor. fakat şöyle saçmalıkların olması mümkün:

    -en düşük kaliteli kahve çekirdiklerinin kullanılması. kahve içernler bilirler ki toprağın yapısı, nerede yetiştirildiği, ne kadar kaliteli üretildiği ve en önemlisi nasıl kavrulduğu vs gibi onlarca faktör kahvenin kalitesini etkiler. en kötü kahve çekirdeği ile en kalitelisi arasındaki fiyat farkları 10 hatta bazen 50 kat fark ederken sizce nestle veya jacobs gibi firmalar bu tarz granül kahvelerde en kaliteli çekirdeği mi kullanır yoksa, "kaliteli kahve" olarak satılamayacak kalitedeki çekirdekleri mi?

    -bu yolla üretilen granül kahvelerin içindeki kafein miktarı düşer. kafein kimyasal olarak sentezlenip üretilen bir üründür. bir çok ilaç ve ürünün içerisinde kimyasal sentezlenmiş kafein bulunur. bir de kardeşi vardır, o da taurin. o da besi hayvanlarının barsaklarından elde edilir ve kafein ile benzer özellikler gösterir. içtiğiniz energi içeceklerinin içindeki aktif maddelere bakarsanız orada taurin ve kafein görürsünüz. onların hiç biri "organik" değildir. kimyasal yöntemle üretilebilinir.

    -işte zurnanın zırt dediği yer budur. içtiğiniz bütün granül kahveler kimyasal sentezlemeye üretilmiş kafein ve taurin ile "güçlendirilir". yani siz aslında organik bir madde değil, laboratuvarda sentezlenen "kopyasını" içersiniz.

    -esas saçmalık ise başkadır. organik kahve kesinlikle "kaynatılmaz!". kaynatılan kahvenin bütün kimyasal tadı değişir. en basit ifadesiyle "daha acılaşır" fakat gerçek kahve tadını alamazsınız. daha güçlü ve etkili olur ama damağınızda bırakacağı "lezzet" normal bir kahveden çok farklıdır! misal arapların içtiği "mırra" kahvenin saatlerce kaynatılıp "çamura" dönmüş halidir. gene aynı şekilde en iyi türk kahvesi "kaynama/taşım" noktasına geldiğinde ateşten çekilir. kahve "kaynadığı" andan itibaren bütün tadı ve kimyasal yapısı değişir.

    -yukarıda bahsetmiştim bütün granül kahvelerin içindeki fazla suyun buharlaşması için uzun uzun kaynatıldığını. işte o işlem sırasında kahve hem gerçek tadını kaybeder, hem de bir sürü kimyasal değişikliğe uğrar. daha iyi anlatayım. %90'ı boktan çekirdeklerden üretilmiş kahvenin içine %10 kaliteli kahve katıp aromasını arttırırlar fakat kalitesi artmaz.

    -son olarak, kahvenin en büyük düşmanı "oksidasyondur". yani hava ile buluşan kahve zamanla deforme olur. marketten satın alınan granül kahveler "nitrojen ile paketlenir". bu yöntem paket açılana kadar onu korur fakat paketi açıp havayla ve oksijenle buluştuğu anda bozulmaya başlar.

    -bu nedenle eğer illa granül kahve içecekseniz olabilecek en ufak paketi almanız şarttır. paketleme ücretleri nedeniyle de ambalaj küçüldükçe fiyat artar. 50 gr'lık en pahalı granül kahve aslında "gerçek" kahveden daha pahalıya satılır. ucuz olsun diye büyük boy alırsanız o granül kahveyi korumanın tek yolu onu "tekrar vakumlamaktır". bunu yapmadığınız zaman granül kahve her dk tadını ve kalitesini daha da kaybeder!

    özetle granül kahve :

    -en kalitesiz çekirdeklerden yapılır
    -üretim sürecindeki tüm işlemler gerçek kahve tadını bozar
    -en önemlisi üretici firmalar ve onların gıda mühendisleri o granüllerin kimyasal yapısını istediği gibi kontrol edip, çeşitli kimyasal etkentiler ile içtiğiniz kahvenin tadını kontrol ederler.

    işte bu nedenle sürekli aynı markayı içenler üretici firma "formülünü ve katkı maddelerini" değiştirdiğinde oluşan farkı anlarlar.

    gene bu nedenle farklı firmaların ürettiği granül kahvelerin tadı değişir. bu başlıkta tartışılan markanın son dönemde tadının değişmesinin sebebi de tek bir şey olabilir :

    üretici firma daha karlı bir yöntem bulmuştur ve bu nedenle kaliteyi düşürmüştür. ya da formülün kalitesini "bilerek" düşürmüşlerdir.

    bunun arkasındaki en temel mantık da "bunlar zaten bizim ürettiğimiz kahveden başka her şeye benzeyen 'şeyi' zaten farkında olmadan içiyorlar, daha boktanını versek bile içecekler" zihniyetidir.

    gerçek kahve pahalı bir zevktir. insanlar bu lezzeti en üst seviyede yaşamak için hem para hem de emek harcarlar.

    granül kahve ise "idareten veya mecburen" içilen kimyasal bir üründür. tüketirken bunu bilirsek, en azından "ne şekilde kazıklandığımızı" biliriz.