• ölmeden önce gackttı böyle bir filmde izledim ya... allah'ım artık ne cennete ne de cehenneme gitsem umrumda değil. öyle kendisini severim öyle güzel hayran duyarım kendisine. en sevdiğim j-rockculardan birisi olan bu abimiz bu filmde böyle bir rolde gördüm ya artık gözüm açık gitmem arafa. rolünü de pek bir becermiş, yer yer ekrana yansıttığu ekşi suratı pek bir deli divane etmiş ve hayranlığına hayran bırakmıştır. eğer bu filmi izlememdeki bir en büyük etken nedir diye sorarsanız bu abi derim ben. aksiyon sahnelerine de pek bir yakışmış ve the drifter ile birlikte olan bire bir kapışma sahnesinde ortalığın dumanını attırmıştır. umarım bundan sonra kendisini ileride de böyle güzel filmlerde görme şansı buluruz. ha filme gelicek olursak gackt sayesinde direk on üzerinden yedi verdim. ha kendisini izlettirdi mi bir oturuşta? tabii ki izletti ve zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadım. hele hele o deneysel kamera açıları ile o çekim sahneleri pek bir lezizdi. özellikle üç kafadarın kırmızı paltolulardan kaçtığı sahne üstten görünüşlüydü. direk bana gta 2yi hatırlattı o sahneler ve ayrıca bir orgasmik oldum böyle. gta 2'nin böyle üç boyutumsu versiyonu gibi. kısacacası ve şahsi fikrimce eğer güzel vakit geçirmek istiyorsanız bu filme ayıracağınız zamana pişman olmayacaksınız.
  • biraz sin city, biraz kill bill, biraz sucker punch alınıp bir makarada saat yönünün tersine onbeş dakka karıştırılırsa ortaya çıkan filmdir. sin city gibi kafa karışırmayan, kill bill gibi şiddeti gözümüze sokmayan, sucker punch gibi finali havada kalmayan ancak, tüm bunların içerdiği kadar stil, komedi, şiddet, aksiyon, felsefe içeren izlenebilirliği yüksek eğlenceli bir film. oyunculuklar çoğunlukla ortalamanın üzerinde. özellikle ron pearlman, kevin mckid, woody harelson ve hayretler içinde kalsam da josh hartnet rolünün hakkını vermiş isimler. gackt kimdir nedir bilmem ama filmde michael jackson'a benziyordu. bir "hoooo" çekip moonwalk yapsa gözlerim dolardı yani o derece. ustalıklı kamera hareketleri ve iyi görüntü yönetmenliği ile seyredilebilirliği yüksek tutmuşlar. senaryo, basit kaba diyaloglar yanı sıra derin olmaya çalışan felsefi alt seslerle kurulmuş ancak çok tat vermiyor. ara ara kaba komünizm ve vahşi kapitalizm alt metinleri yazmaya çalışmışlar ama pek becerememişler. dolayısıyla sadece eğlencelik bir aksiyon hissi uyandırıyor. çok derinliği olmayan, rahatlıkla izlenebilen, renkli, eğlenceli bir film işte. gerçek anlamındaki bunraku ile alakası yok bence. hiç bunraku izlemedim ama yukardaki anlatılanlara bakılırsa alakası yok. izlemek isteyenler için önerim bol mısır patlağı ve kola ile kafa dengi bir kaç arkadaşla beraber izlemektir, nitekim bir sürü dalga geçilecek mevzu çıkarılabilir. neyse işte öptüm sizi, saygılar, ekstra sevgiler.
  • japon kukla tiyatrosuna verilen addir ki, muhtemelen dunyadaki en gelismis kukla oyunudur. kuklalar tel veya iple bagli degildir, ilk zamanlar kukla oynatan kisiler tarafindan bir perdenin arkasindan hareket ettirilmislerdir. daha sonra kuklacilar sahnede seyirciler onunde kuklalari hareket ettirme teknigini kullanmislardir. kuklalar hemen hemen bir insanin yarisi kadar buyuktur ve oyunlarda bas karakterler bas kuklacilar tarafindan hareketlendirilirler.

    oyunlar tarihi olaylara dayalidir ve genelde sosyal yaptirimlarla insani duygular arasindaki catismayi (giri ve ninjo) konu alirlar. en taninmis bunraku oyun yazari olan chikamatsu monzaemon (1653~1724) nun eserleri tamamen bu tema uzerinedir. uc telli bir calgi olan shaminsen esliginde sahnelenirler.

    bunraku da kabuki gibi baslarda sadece aristokrat kesim tarafindan icra edilen bir sanat olmustur. bas kuklaciya omozukai denir ve omozukai olabilmek icin bir ustanin yaninda en az 10 yil ciraklik yapmak gerekmektedir. omozukailar shovun yildizlaridirlar ve diger kuklacilar simsiyah giyinip bir baslik takarak gorunmez olurlarken, o renkli kiyafet giyebilir ve yuzunu gizlemeyerek seyirciye gorunur. bunraku oyunlarinda kadin karakterlerin ayaklari yoktur, alt kisimlarini tamamen kaplayan uzun kimonolari vardir.

    meiji donemi (1868~1912)' ne kadar ulkede cok saglam bir populeritesi olan bunraku, halen cok saygi duyulan, degerli bir sanat dali olmasina ragmen, gittikce yayginlasan bati kulturunun etkisi ve kuklalarla kostumleri yapan degerli ustalarin artik yetismeyisiyle tehlikededir denebilir.
  • geçenlerde imdb'de kocaman bunraku'yu görünce hemen gözüm takıldı. sonra ufak afişe baktığımda johnny depp ve jason statham'ı gördüm. "hananı!" diyerek davrandıp resme tıkladım. "johnny depp değilmiş lan, colin farrell'mış." dedim. fakat o da değilmiş, josh hartnett'mış adam. zaten jason statham da jason statham değil, woody harrelson'mış. bak o yine iyi. gerçi film kadrosundaki asıl bomba gackt oldu benim için. gackt'nun oynadığı filmi seyrederim ben her türlü. o yüzden seyredeceğim, seyredeceğim de demi moore'un orada ne işi var? demi moore'lar kaldı mı artık?

    kendi kendime muhabbetim bittiyse eğer sadede geleyim (evet bitti, lütfen buyrun). amerikanlar izlemez bu filmi, gişede patlar. ha underground bi izleyici kitlesi olur mu, onu izlemeden söylemek mümkün değil.

    edit: film benim beklentimi fazlasıyla karşıladı. favori filmlerim arasına ekledim. josh hartnett yaptığım bütün terbiyesizlikleri yedirdi bana, role çok oturmuş (cuk oturmuş da olabilir). gackt reis de kenshin kenhsin takılması gözümden kaçtı sanmasın. açıkçası filmi çok beğendim ben. arcade oyunu gibi. mekan animasyonları bunraku ruhunu çok iyi yansıtmış.
  • olmuş.

    bencileyin japon harsına gıpta ile bakan biri için haliyle ve hem de geçkince olmuş.

    tek kafama takılan tarantino bu filmi gördükten sonra, hassiktir bunu nasıl düşünemedim diye, kafasını duvara gömmüştür muhtemelen... defaen. tarantino neyi göremedi bence?....doğu-batı ikilisi ve insanın olmazsa olmazı...kavga! savaş! çatışma!

    doğunun en iyisi ne? batının en iyisi ne? en kötüsü ile niye işimiz olsun? onlar sonsuzca...kavramdır ve kurgudur sinemanın özü. bu film özünde iyi, kurguda sarsılmış. daha iyisi olabilirdi ama eminim şu anda bir yerlerde birileri bu gordiyon yumağını tek kılıç darbesi ile yerle yeksan etmek üzere...onlar yapamazsa ben yapacağım, uyarayım. saygılar.

    düzgün olsun: sil-düzelt yap bişiler. gerçi kimin umrunda ya neyse!
  • (bkz: dolls)
  • barmen her an oyuna dahil olacak (adamı görür görmez taşıyıcı serisi modunda başlıyorsunuz izlemeye) diye diye sonunu getridiğimiz film. ayrıca demi moore'un araya sokuşturulması filmin konusundaki bayık yanları iyice coşturmuş. on sene önce gelse matriks olmasa da bir alt kategoriden listelere girerdi, lakin geç kalmıştır. müzikler ve anime tadındaki sahneler filmden sizi koparmıyor. işçilerin ayaklandırılması falan hikayeleri de tatsız tuzsuz. ben 2 numaralı katil ve kırmızı paltolulara bittim. bir numaralı katil katilden öte ayyaş moruk olmuş.
  • japonya'nın osaka kentinde doğmuş geleneksel japon kukla türüdür. aynı zamanda ningyo coruri olarak da adlandırılır. bunraku gösterilerinde üç tür gösterici yer alır. bunlar: ningyotsukai ya da ningyozukai - yani kuklacılar, tayu - okuyucular ve şamisen müzisyenleri'dir. bunraku oyunlarında kullanılan kuklaların boyları 100 ila 125 cm arasında değişebilmektedir.
  • final sarkisi bagimlilik yapmis film. mike patton bi de anlatici olunca... amanın. dile dolandi gitmiyor melodisi. filme gelince, evet seyirlik... guzel... iste...
  • her ne kadar imdb puanı 6,2 olsa da, bence izlenmeye değer filmlerden biri; hatta çok benzediği sincity ve kill bill gibi filmlerden önce çekilseydi çok daha iyi bir yere sahip olabilirdi.

    gerçekten iyi bir girişe sahip, içine çekiyor adeta. adının nereden geldiğini anlatıyor biraz da. devamında ise karaterleri tanımaya başlıyoruz. belki sonrasında daha iyi işlenebilirlerdi; fakat yine de ilgi çekici karakterler olması dolayısıyla sarıyor sarmalıyor.

    türlerinden biraz daha farklı bir kıyamet sonrası dünya sunması ve bunun biraz da başıbozuk bir 1984 düzenini andırması da yine kayda değer özelliklerinden. şiddeti temel alması; ama bunu rahatsız etmeyecek ölçüde sunması da öyle.

    (bkz: http://www.imdb.com/title/tt1181795/)
hesabın var mı? giriş yap