• ben cidden anlamıyorum. ben bile kaç tane metin yazarı, öykü yazarı tanıyorum yazdıkları senaryolar hiçbir yayıncı tarafından ciddiye alınmayan, okunmadan atılan. bu kadar zor mu gerçekten orijinal bir film senaryosu bulmak?
    hiç senaryo bulamadın hadi, genç nesil harbiden bitik diyelim -ki bence alakası yok- onlarca şahane roman var, git onları senaryolaştır. bu kadar mı zor yeni bir işe imza atmak cidden anlamıyorum. bu sektörde bu kadar mı garantici olmak lazım illa.
    sen serra yılmazsın ya, ilk yönettiğin filmin aynısını zaten çekmişler.
    sen ferzan özpeteksin yahu! nasıl böylesine çakma işlere ortak olabilirsin.
    sanata harcadıkları yılları, aldıkları o ödülleri böyle işler yaparak harcıyorlar gözümde.
    hadi illa uyarlayacaksın, git bari başarısız bulduğun bir filmi, ben daha iyisini yaparım diyerek uyarla. güzelim perfetti sconosciutiden ne istediniz be!
  • bence filmde birçok gönderme ve nüanslar var.
    hemen aklıma gelen bir örnekten bahsedeyim.

    -aşağısı spoiler sayılabilir-

    telefonların değişilmesi ile bıyıklı abiye gelen çıplak hatun mesajı gay abiye geldi sanılınca (ki o esnada kimse onun gay olduğunu bilmiyor. o anda kendisi, yakınlarda boşanmış ve yeni bir ılişkisi olan ancak o akşamki yemeğe kız arkadaşı rahatsız olduğu için gelememiş eski bir arkadaşları) mesajı gören herkes bunun üzerine geyik çevirip sonunda cümbür cemaat alkış tutuyorlar.
    oysa masadaki evli çiftlerin birbirini aldattığına delalet olabilecek en ufak gelişmede ortam buz kesiyor.
    evli olan birinin eşini aldatması kabul edilemez bir olgu iken, "ilişkisi olan" birinin telefonuna gelen çıplak kadın fotoğrafı hiç de ahlaki olarak yadırganmıyor.

    toplumumuzda da gayet yaygın olarak görülebilen ikiyüzlü bir durum bu ayrıntıda çok güzel işlenmiş.

    bekarken "hızlı" olan adamların/kadınların evlenince durulacağını, aynı bokları yemeyeceğini sanmak büyük safdillik.

    edit: ince nüans ifadesi düzeltildi.
  • şahane film.

    izleyici olmanın ötesinde, o masada boş kalan 8. sandalyeye yerleşen konuk gibi filmin içinde olmak seyirci için güzel bir deneyim. her seyircinin telefonunu masaya bırakıp oyuna katıldığını, film akarken kendi sırlarını da kafasında paylaştığını düşünüyorum. aslında hepimiz birbirimize yabancı ve bir o kadar da yalancıyız.

    --- spoiler ---

    filmin başında en umutsuz çiftin aslında birbirleri için en çok özveride bulunan çift olması güzel bir ayrıntıydı.

    --- spoiler ---
  • hepsini geçtim o evi nerden bulmuşlar çok merak ediyorum o manzara çok ciddi
  • ekşi sözlük bir siki beğenmeme timi nin varlığına bu filmle ilk kez inanmış oldum. hiçbir anında sıkılmadığım güzel sürprizleri olan ve sonlarına doğru insanı iyiden iyiye geren gayet güzel bir film olmuş.

    --- spoiler ---

    küpelerin sahibinin ortaya çıktığı sahnede salondan hep bir ağızdan gelen 'haaasssssiktiiiir' sesi bile filmin güzelliğini anlatıyordu
    --- spoiler ---

    demem o ki fularlı recep ivediklere inanmayın gidin izleyin pişman olmazsınız.
  • konusu itibariyle sürükleyici bir film.

    yalnız ...

    ev sahibesi rolünde belçim yerine demet evgar olsaydı siz o zaman görürdünüz dünya kaç bucak ?

    o masadakilerin alayını temizlerdi alayını ...
  • filmi henüz izlemedim, bilmiyorum belki de güzel çekilir. lakin son dönemde ne kadar bezdiğim öğe varsa hepsi filme boca edilmiş. en başta kilolu ve mavi kısa saçlı türk tipi entelektüel serra yılmaz, dahil olduğu her yapıma illa bir yerinden eşcinsellik monteleyen ferzan özpetek, arka fonda sadece ismiyle hitap ettiğimiz sezen, şu sıralar herrrrrr yapımda mutlaka rol almak zorunda olan belçim bilgin, ciddi bir tekel olma yolunda ilerleyen bkm, kısık ateşte pişirilmiş light evropa sosu, irili ufaklı dizi ünlüleri ve tabii ki remake. çok doluyum sözlük çok.

    ----- efkârlıyım abiler -----

    türk sinemasına ofsayt osman ve turist ömer gibi unutulmaz karakterler kazandıran sadri alışık, yıldızı sinemada parlamazdan evvel senelerce tiyatro yapmış bir sanatçımızdır. kendisinin yıllarca shakespeare oyunları sahneledikten sonra yakınlarına "abi bizler ne zaman otelloları hamletleri bırakıp osmanların hüseyinlerin hikayelerini anlatacağız" diye dert yandığı rivayet olunur.

    bilhassa 40 yıllık la cage aux folles'i aile arasında filmiyle yerelleştiren gülse birsel'den sonra bu soruyu ben de kendime sormaya başladım. bizim kendimize dair anlatacak hiç ilgi çekici bir hikayemiz yok mu, neden dizi olsun film olsun bir yerlerden bişeyleri apartıp millete kaktırmak durumundayız? söz gelimi orta-üst sınıf tuzu kuru bir grup insanın, akşam yemeğinde biraraya gelip, sikko bir cep telefonu üzerinden birbirleriyle yüzleşmeleri beni neden ilgilendirmeli?

    sevgili serra'nın ilk sinema filmi; yılların sinemacısı ferzan özpetek'in ve bkm'nin dev desteğiyle, sevgili sezen'in yardımlarıyla, italya'da müthiş gişe yapmış başarılı bir senaryoyla gösterime giriyor. bir filmi bundan daha risksiz ve garantici çekebilecek tek insan şahan gökbakar'dır herhalde. kıyısından köşesinden yeşilçam'ın tozunu yutmuş, anayurt oteli gibi bir filmde rol almış, türk entelijansiyasının sayılı isimlerinden serra yılmaz bile bu kadar konformist takılacaksa diğer sinemacılar ne yapsın be usta? hay başlayayım sizin kabak tatilinize.

    ----- efkârlıyım abiler -----
  • belçim bilgin'in fragmanda bile sırıttığı ve 100% eminim ki serra yılmaz torpili ile o kadroya girdiği film.

    bundan önceki dizileri ve filmleri düşündüğümde serra ilk filminde belçim'den dolayı patlayacak ama haberi yok.

    şimdiden geçmiş olsun...

    not: içinde belçim'in oynadığı bir filme para vermem. büyük ihtimalle de izlemem zaten.
  • hatunla psikolojimizi bozan film. çıkarken birbirimize endişeli ve şüpheci gözlerle baktık. şans bu ya, film boyunca telefonum tir tir titredi. ateş gibi gözleri gözlerimi senin gelmisini geçmişini zikicem oğlum bakışlarıyla taciz etti mutemadiyen. şimdi döndü arkasını uyuyor iki gözümün çiçeği. yazık ettiniz gül gibi iliskiye ferzan özpetek, serra yılmaz. kiminle kırıştırıyorsam ona sarilacakmisim. te allah'ım.
hesabın var mı? giriş yap