• sinemada diyalog arayanların ve o diyaloglar eşliğinde sahiciliğinin en derinine doğru seyahate çıkmaya hevesli olanların mutlak surette izlemesi gereken film. aynı zamanda fena halde de komik, müjdat gezencilerin recep ivedikçilerin anladığı manada değil ama.
  • shirin filminde "bu bir filmdir!" demeyi sadece juliette binoche'u göstererek bile sağlamıştı bana kalırsa kiarostami.. bu film ise diyaloglarla, binoche'un oyunculuğuyla gerçek - kurgu / imaj arasındaki sınırları zorluyor..

    iran sinemasının sansürden dolayı yaratıcılığının arttığı klişesinden kurtulunursa, artık yavaş yavaş bir sinema dili arayışı haline geldiğini söylemek mümkün. tabi bu filmin iran'la ilgisi sadece yönetmeni ancak yine de senaryo olsun, biçim olsun izleyince insanın ufkunu genişleten bir tarafı var..

    bakışın nesnesi ve öznesi, temsilin olanakları ve gerçekliğin varlığı / yokluğu konusunda [diyaloglar dahilinde ve filmin geneli olarak] ima ettikleriyle bile izlenmeyi hak eden çok güzel bir film certified copy..
  • şu güzel ülkemizde sadece iki kopyayla vizyona giren film.. isme gönderme mi yapıyorlar, anlamadım..
    peşine düşüp bulup en kısa zamanda izleyeceğim velâkin. sonra bilahare tavsiye ederim*
  • yönetmenliğini ünlü iran'lı yönetmen abbas kiarostami' nin yaptığı, yıllanmış kadın-erkek ilişkilerini oldukça basit ve gerçekçi bir bakışla anlatan, fransa-iran-italya ortak yapımı olan bir sinema filmidir.

    ---spoiler---

    filmin bütün hikayesi giriş sahnesinde gözler önüne serilmiştir. filmin başında yeni kitabının tanıtımı için bir söyleşi yapan bir yazar, onu dinlemeye gelen bir kadın ve bir çocuk üçlemesi, filmin konusu hakkında fikir verecek şekilde işlenmiştir. yazar söyleşisini gerçekleştirirken kadının çocuk yüzünden adamı dinleyememesi ve bu dinleyememe durumunun seyirciye aktarılması oldukça başarılıdır. yazarın konuşması devam ederken kameranın sürekli kadın, çocuk ve kadının fısıldaşmalarına odaklanması, izleyenlerin de söyleşiyi dinleyememesini sağlamaktadır. kadının kocasını dinleyememesine, evliliklerinin en önemli figürü olan çocuğun sebep olması kadını haklı çıkarmaktadır.

    ---spoiler---
  • --- spoiler ---
    floransa'da üç tane david heykeli vardır. bir tanesi ufizzi müzesinin önünde piazza michaelangelo'da adeta açıkhava müzesine dönüşmüş meydanda, orjinali akademide. diğerinin yerini bile hatırlayamıyorum. herkesin gördüğü, bildiği, en çok ziyaret ettiği ve sahte olduğunu bildiği david'dir. çoğu turist akademideki orjinalini ziyaret etmeye bile gitmez ki sahtesine yürüyüş mesafesindedir ..... ki kişisel izlenim anlatmak gerekirse biz gittik, orjinalini gördük ama meydanda açıkhavada görkemli bir şekilde duran sahtesi orjinalinden daha görkemliydi ......

    david bu filmde bahsi geçen heykeldir. koca-ymışcasına yapanın orjinaline karıştığı; karı-sıymış gibi yapanın orjinaline fark attığı, kiorsatami'nin güçlü görselliği ile toskana bölgesine bizi gezdirdiği ..... kimileri için imitasyonla gerçeğini arasında fark olmadığı, kimileri için ise imistasyonun adeta bir günah gibi olduğu .... uzun diyaloglardan, kamera ile memleket gezmeyi sevenlerin, kadın ile erkeğin farklılığının sözlerle ifadesini sevenlerin seveceği .....

    sahi imitasyon koca mı ? ne dersiniz ?
    --- spoiler ---
  • juliette binoche'un harika oyunculuğu ile aldığı ödülü hak ettiği film. konu itibariyle tamamen farklı da olsa before sunrise - before sunset tarzı, diyalog üzerine kurulu filmlerden hoşlananların sevecekleri türden..
  • filmi birlikte izleyen çiftler , hele 15 yılı devirmişse sinema çıkışında "kopyanın aslı " olarak , filmdeki diyalogları eminim sürdüreceklerdir...tıpkı bizim yaptığımız gibi..
  • festivalde vizyona girdiğinde ek seanslarının bileti bile günler öncesinde biten, gösterim günleri kapıda büyük sıra olan filmi vizyona girdikten sonra bir hafta içinde 500 kişi bile izlememiş. kanımca, juliette binoche için bile izlenmesi gerekir.
  • before sunrise ile viyana'ya aşık olduk bir amerikalı ve fransızın aşkından. before sunset ile aynı duyguları paris için yaşadık, büyülendik. bu film ile de toskana'nın güzelliklerini bir fransız ve ingiliz'in gözünden izledik. her hikaye de 10 yaş kadar daha yaşlanıyor çiftler. duyguları ve diyalogları ise hiç yaşlanmıyor, aynı doğallığında. avrupa'nın cıvıl cıvıl, insanın iç ısıtan, tarihi güzelliklerle dolu şehirleri ise dünya kirlendikçe ve sistem insanları daha da içine aldıkça, yaşlandırdıkça daha da güzelleşiyor sanki. diyalogların bol olduğu filmler genelde güzel olur, italya'da çekilen filmler genelde ilgi çekici olur, iranlı yönetmenlerin çektiği filmler genelde sıradışı olur, işte bu film her üçünü de birden toparlamış ve juliette binoche'unda o hayranlık duyulacak oyunculuğu ile birleştirince ortaya izlenesi görüntüler çıkmış.

    ana karakterler olan kadın ve adamın aslında evli olmamasına rağmen zamanla kendilerinin ve izleyicinin bile onların evli olduğuna inanması, bende de alakaları olmamalarına rağmen bu filmin before sunrise serisinin devamı olması düşüncesine inanmayı sağladı ve sanki öyleymiş gibi izledim film ilerledikçe. çünkü orjinallerinden farkı olmayan duygular, nesneler, insanlar, eserlere kopya demek sadece beyindeki algıdan ibarettir filmin de anlattığı üzere. izlenip izlettirilmesi gereken tek günlük bir hayatı akıcı dilde anlatan, hayattaki birçok kavramı sorgulatan bir film aslı gibidir. festivalde kaçırıp da üzüldüklerimdendi, üzüntüm böylece sona erdi.
hesabın var mı? giriş yap