• tasarım harikası camlarla kaplı medya plazalarına haber yetiştirmeye çalışan basın emekçisinden, beyaz yakalı olarak adlandırılan finans sektörü işçisine, arabanın altına yatıp sigortasız 16 saat çalışarak tamir yapan dolapdere oto sanayi çalışanından, bir esnaf lokantasında mekan sahibinin küfürleri eşliğinde tavuk suyuna ucuz çorba servis eden komiye kadar, tüm işçilerin hikayesini anlatarak tarihi değiştiren das kapital'in açılış mottosu.

    istersen bir maille işten çıkarılan, varlığı muhasebe defterlerinde gelir - gider dengesinden ibaret görülen, bir banka çalışanı ol, istersen tekstil fabrikasında çalışan makinacıların hünerli elleri, taksi şöförü ol mesela veya aşçı ol beş yıldızlı bir otelin en lüks mutfağında alın teriyle çorba karıştıran, şehrin az pişmiş taraflarında 16 yaşında bir çocuk ol, ciğerlerine dolan boya yüzünden nefes almakta zorlanarak sanayide oto tamiri yapan, kesmediyse bunlar gece bekçisi ol, yok olmaz dersen tersane işçisi ol, patron zenginleşirken 24 saat çalışıp karnını doyurmak uğruna denize düşerek ölen. ne olursan ol işte! bu anlatılan senin hikayendir, kaçamazsın, modası geçti diyerek gözlerini kapatamazsın, post modern alemler ile avunamazsın. unutma emekçi; sabah altıbuçukta otobüs kuyruğu beklerken de, akşam sekizbuçukta sıcak somunla evine giderken de, kulaklarında çınlayacak bu söz.
  • ulus baker'in birikim dergisinde bi güzel değinmiş olduğu marx'ın sözü.
    hatta ek olarak "bir köylü kulübesinde bir saraydakinden farklı düşünülür. din... ruhsuz bir dünyanın ruhu..." marx'ın sözlerine de açıklık getirmiş.

    http://www.birikimdergisi.com/…=1&dsid=79&dyid=1937
  • latince "senin hakkında bir hikaye anlatılıyor" demektir.
  • karl marx'a atfedilen cümle. oysa bu söz horatius'a ait. orijinali: quid rides? mutato nomine, de te fabula narratur. neden gülüyorsun? adı değiştir; anlatılan senin hikayendir. ayrıca bandista'nın ilk albümü.
  • tiyatroyu anlatmak için çok uygun bir deyiş sanki.
    hani otur tanımla deseler...
  • buradan http://www.tayfabandista.org/…e_fabula_narratur.zip ücretsiz indirilebilen, paylaşılabilen, çoğaltılabilen bandista albümü.
    ay kalp copyleft
  • kapitalin ilk baskı önsözünde yer alan söz.
    orijinali daha eski olsa da marx a atfedilmesinin nedeni budur.
    aslında kapitalizmin klasik yurdunun ingiltere olduğunu, bu nedenle kapital de ingiltere üzerinden ilerlediğini söyler marx. ardından ekler; o yıllarda bu kitabı okuyan alman büyük ihtimalle işlerin ingiltere gibi kötü (!) olmadığını söyleyecek ve kapitale burun kıvıracaktır.
    oysaki anlatılan, bunun farkında olmasan da, senin hikayendir.
  • “anlatılan senin hikayendir.” şeklinde çevrilebilecek cümledir.

    öğretmenimiz sınıfta bir soru sorup listeden kaldıracağı öğrenciyi seçeceği sırada heyecanımdan kalbim göğüs kafesini olabildiğince zorlardı. yanlış vereceğim bir cevabın sınıftaki kahkaha tufanına sebep olma ihtimali benim gece uykularımın kaçmasına bile sebep olurdu, şimdi ise görevim o öğrenciyi rahatlatmak. belki de başkasının vereceği yanlış cevaba aynı şekilde ben de kahkaha ile karşılık verecektim. çünkü bir durumun başımıza gelmeyişi, kazara sıyrılmış olmamız bile bizim için övünç malzemesi olabilir. içten içe aynı cevabı vereceğimizi, küçülmüşlük hissiyatını yaşayacağımızı bilsek de sırf şans bize vurmadı diye bile gülebiliriz. çünkü bilgisizliğimizin ortaya çıkmaması bir hayli keyif verici bir eylemdir. bir de sınanmadığımız duygular üzerinden atıp tutmakta da pek bir maharetliyiz. hangimiz aşk acısından, unutamamaktan, yalnızlıktan korkar? hangimiz güç elindeyken adaletten geri kalır? tabii ki hiçbirimiz, çünkü bizler ağzından çıkan her sözün sahipleri, fedaileri ve yılmaz tetikçileriyiz. tükürdüğünü yalamak da hiç adetimiz değildir. biz var ya biz!

    insan düşündükçe kendine dair utanç duyacağı fikirleri zihninde buluyor. yalnız enteresan bir mekanizma ise sürekli bu durumu olumlamaya çalışıyor. ruhumuzu aklarcasına, karşı tarafı suçlarcasına bir anda kendini haklı buluveriyorsun. ben bu duyguya düşmanım. yakalasam iki ellerimle boğacağım. insanların davranışlarındaki pisliği ve ruhsuzluğu kavrayışımın yegane sebebi kendimdir. sanki hepimiz içten pazarlıklı fikirlere sahipmişiz de bazılarımız bunu saklayıp, bazılarımız da dışa vuruyormuş gibi. sokakta bir kağıt toplayıcısının geçirdiği epilepsi nöbetine yardım için koşuşumuz bir hesap içeriyor mu? refleks olarak başını tutmaya mı koşuyoruz, yoksa kimse gitmiyor yardım etmiyor demesinler diye mi. örnek olmamış olabilir, ama sözün özü şudur ki bilinçli her davranışımız sanki iyi/kötü bir hesap içeriyor gibi. bizi biz yapan elimizde olmadan yaptıklarımız, saklı kalan duygularımız, yön veremediklerimiz, sözümüzün geçmediği düşüncelerdir.

    ben çoğu zaman kalbimde nefrete dair müthiş bir özlem duyuyorum, kendimi en güçlü hissettiğim zaman dilimleri bu duyguyu her nefes alışımda içime çektiğim zamanlar oluyor. kendimi dünyayı yıkacak güçte hissediyorum gözüm görmüyor bir şeyleri, yüksek sesle kahkahalar atıp, bağırmak istiyorum. bazen iyiliğe dair gülümsetecek detayların içinde buluyorum kendimi, yoldan geçerken kediye gülümsemek, uzun zamandır aramadığım akrabalarımı aramak, yaşlıları ziyaret etmek, bir fakirin karnını doyurmak. ben bazen hırstan kendini kaybetmiş bir gözün kırmızılığında da görüyorum kendimi. bilgisizliğini kapatmak için bağırarak konuşan birisinde de. bazen sırf karşıdaki kırılmasın diye kendisini alçaltan insanda da görüyorum kendimi.

    dur! biliyorum, konudan çok uzaklaştım. hemen toparlıyorum. bazen dünyanın merkezinde hissederken, bazen de kendini dünyanın en değersiz varlığı gibi hissediyorsun. buna çağın getirisi diyorlar, zamane insanının arada kalmışlığı, duyguların anlık değişimi, ayarsız sevgiler, ayarsız ilgiler, ayarsız mutsuzluk ve mutluluk, ayarsız yalnızlıklar. aslında sıradan bir kişi olduğunu fark ettiğinde, gururlanarak anlattıklarının, kimsede olmadığını düşündüğün şeylerin başka bedenlerde fazlası ile var olduğunu gördüğünde anlaman gerekiyor.

    bir duruma maruz kalan kişinin sen olmayışının şansınla, kayıtsızlığınla, vicdansızlığınla, görmeyişinle alakalı olacağını bil sevgili pierre! sınıftaki arkadaşına gülme, insanları ayıplama, kınama, büyük laflar etme belki de orada anlatılan sensin. insanlara bak ölenlere, gülenlere, ağlayanlara her şey senden bir parça saklıyor. sakın yok deme, sakın. belki de elinle uzattığın parmak tam olarak seni gösteriyor.
hesabın var mı? giriş yap