• (bkz: belirsizlik)
    daha yorucusunu görmedim, duymadım, bilmiyorum.
  • (bkz: beklemek)
  • tahammül etmek.
  • (bkz: belirsizlik) bunun yoruculuğu hiçbir şeyde yok. en kötü sonuca razı eder, insanı hasta eder.
  • yaşamaktan daha yorucu bir şey olabilir mi? ne demiş rocky: "you, me, or nobody is gonna hit as hard as life".
  • akılsız insanlarla muhatap olmak. aynı ortamda yaşamak.
  • seni anlamak istemeyen birine, bir şeyler anlatmaya çalışmaktır.
  • sevmediğin bir iş yerinde ve sevmediğin insanlarla mecburen çalışıyor olmak.
  • dünyadaki en yorucu şey olmadığına bahse girebilirim, ama yine de yazacağım.

    birkaç hafta önce diş doktoruna gittim, koltuğa uzandım, görebileceğim mesafede de kişisel bilgilerimin görüntülendiği bilgisayar ekranı var. adres, telefon, ilk ne zaman gittim, son randevu ne zamandı... gibi bilgiler. doğum tarihimin yazdığı kutucuğun yanında, bir hesaplama vardı; "x sene, y ay, z hafta, t gün" diye. bana ne kadar zamandır dünya üzerinde olduğumu gösteren bütün o sayılar o kadar garip gözüküyorlardı ki. onlara kilitledim bakışlarımı ve doktorun müdahaleleri sırasında hiç acı hissetmediğimi farkederek kalktım koltuktan. ama aynı zamanda da, çok yorulmuştum.

    geçen zamanı düşünmek, muhasebesini yapmak, ölçmek, biçmek, tartmak, sonra kalan zamanı (üstelik bunu hesaplayan bir program da yok) planlamaya çalışmak, sürekli takvimlerle, saatlerle yaşamak oldukça yorucu geliyor bana.

    (dayanamadım, az önce baktım... 11909 gündür hayattaymışım)
  • otobüs yolculuğu. en nefret ettiğim şeydir şu hayatta. ulan yıl olmuş bilmem kaç hala dikdörtgen prizma şeklinde bir aracın içinde 15-20 saat yolculuk falan ediyorsun harbiden akıl karı iş değil.
hesabın var mı? giriş yap