• aforizmalarını zaman zaman okuduğum filozof.

    "hayata uyma yeteneğimin sırrı mı?
    -gömlek değiştirir gibi ümitsizlik değiştirdim."
  • "altmışıma kadar bildiğim şeyler zaten yirmimde öğrendiklerimdi." diyen cioran'ın kendi ağzından varoluşa rızasızlığı:

    "yirmi yaşımdayken, gecenin üçünde evden çıkan ve şehirde öylece dolanan bir oğlu olduğu için annem elbette ki ümitsiz bir durumdaydı. hiçbir şey yapmayan ve okuyan bir oğlu olduğu için. ama bunun hiçbir anlamı yoktu: kısacası tam bir başarısızlık örneğiydim. çok şey vaat etmiş ve hiçbir vaadini yerine getirmemiş bir tiptim. dolayısıyla, yirmi yaşındaydım ve evde annemle benden başka kimse yoktu. saat öğleden sonra ikiydi; hep saati belirtiyorum, çünkü hayatın olağanüstü anlarında saat önemlidir, hatırlıyorum, kendimi kanepenin üzerine attım ve 'artık dayanamıyorum!' dedim. ve bir ortodoks papazının eşi olan annem, bana şöyle dedi: "böyle olacağını bilseydim kürtaj yaptırırdım!" söylemem gerekir ki bu sözler, beni bunalıma sokmak yerine, bir kurtuluş gibi oldu. bana iyi gelmişti. çünkü hakikaten sadece bir kaza olduğumu anladım. hayatımı ciddiye almak gerekmiyordu. kurtarıcı bir sözdü bu."
  • beni ütopyacılıktan uzaklaştıran tarihe merakım oldu zira tarih ütopyanın panzehiridir diyor cioran.

    schopenhauer'un da, nietzsche'nin de, caraco'nun da, cioran'ın da tarihe olan büyük ilgileri ve gerek avrupa, gerek doğu tarihi hakkında önemli bilgi birikimleri şüphesiz ki felsefelerine yansımıştır. insanlık tarihinin rezaletini, insanın acziyetini ve durumunun vehametini, ilk insandan beri yalnızca teknik ve dekor değişerek süregelen, özünde farksız vakalar silsilesinin beyhudeliğini apaçık gören bu düşünürler, gerçekçiliklerinden vazgeçmeyince karamsar veyahut da pesimist ilan edilmişlerdir. ortak noktaları şüphecilik ve gerçekçilik olan karamsar düşünürlerin hemen hemen hepsi, gerçekten kaçmamış ve kurtuluşun olmadığını haber vermişlerdir. (özellikle de bay caraco'nun kaos manifestoları fazlasıyla korkunç) dogmaları kabul etmedikleri gibi insanlığın kurtuluşu olarak gösterilmeye çalışıldığı halde bir noktadan sonra çıkmaza giren ve amacından sapan pozitif bilimleri de çare kabul etmezler. cioran da heidegger gibi bilime itiraz eder;

    "bilim hiç'i tanımıyorsa, biz de bilimi tanımıyoruz!"

    "bilime itiraz; bu dünya bilinmeye lâyık değil!"
  • şu sözleriyle özgürlük adına bir fikir sunmuştur.

    "beni kurtaran şey intihar fikriydi. intihar fikri olmasaydı kendimi çoktan öldürmüş olurdum. yaşamaya devam etmemi sağlayan şey, her zaman önümde böyle bir seçeneğin olduğunu bilmekti. sahiden de bu düşünce olmasaydı bu hayata, bir yere veya bir şeye saplanmış olma duygusuna asla katlanamazdım. benim için intihar fikri, her zaman özgürlük fikrine dayalıydı."
  • ileri düzeyde hastalıklı bir ruha sahip, ölmeden cehenneme girmiş azılı ateist.

    yalnız, şu durumdaki bir adamın bile tanrıyı bach'ın müziğinde bulabilmesi ve "evrenin yaratılışının bütünüyle bir başarısızlık olarak görülemeyeceğine dair tek kanıt bach'ın müziğidir" diyebilmesi çok ilginç.
  • "hayatın keşfi, hayatı yok eder".
  • hakkına şöyle bir belgesel var. üstelik üstadın da söyleşilerinden parçalar var. a century of writers
  • belirsizlik içinde sürüklene dururken en ufak bir kedere cankurtaran simidi gibi yapışırım.
  • iz bırakmadan silinip gitme cesareti göstermiş olan insanlara derin saygı duyduğunu söyler cioran.
  • "etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz. konuşanların sırrı yoktur. ve hepimiz konuşuruz. kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız."

    "sadece bir kere bile sebepsiz yere hüzünlendiysen, bütün hayatın boyunca bilmeden öyle olmuşsundur."
hesabın var mı? giriş yap