67 entry daha
  • yakup kadri çevirisiyle, 1961 tarihli birinci cildi: geçmiş zaman peşinde, swann'ların semtinden adıyla yayımlanmış. ilk baskı ne zamandı bilemiyorum ama bahsettiğim ikinci baskısı. çevirmenin çok iyi bir yazar oluşu elbette metni çok güzelleştiriyor. bu nüsha iki bölümden oluşmuş: "combray" ve "swann'ın bir aşkı". zaten kısacık ikinci bölümün münasebetsiz bir noktasında şak diye bitiyor birinci cilt.

    tanpınar'ı da etkilemiş bu roman. mutlaka fransızcasından okumuştu ama 1961'de basıldığına göre acaba sağlığında türkçe çevirisi de eline geçti mi diye düşündüm. hasan âli yücel'le yakınlığı ve yücel'in sayesinde pek çok klasiğin türkçeye kazandırıldığı düşünülünce, geçmiştir gibime geliyor.

    proust'un romanı detaylarla alabildiğine genişleyen bir günlük gibi. şimdi okumakta zorlandığımız bunca şeyin hafızasından nasıl çıktığını düşününce, hayran olmamak mümkün değil.

    ---alıntı swannların semtinden---
    tanıdığımız kimselerin ölümünden, gördüğümüz şeylerin yıkılıp çöküşünden sonra, eski bir geçmişten yalnız tat ve koku dediğimiz o narin, fakat uzun ömürlü, o maddesiz ve cisimsiz, o inatçı, o vefalı şeyler, (tıpkı hatırlayan, bekleyen, ümitten ruhlar gibi) uzun müddet, yaşamakta devam ederler ve hiç bükülmeden, ezilmeden, elle dokunulmaz yumuşak damlalıklarının üzerine hatıranın kocaman, geniş binasını kurarlar. (67)

    evet, hayatta, belki bu romanlarda okuduğumuz saadet ve felaketlere benzerleri başımızdan geçmiş olabilir; lakin bunlar başımızdan o kadar ağır ağır, o kadar kendilerini bize sindire sindire geçer ki, çok defa farkına bile varmayız. (126)

    gösteriş ve çalım uğruna vakfedilen kafa sermayesinin ve kendini beğendirme gayretlerinin dörtte üçü, bu dünyada, hep aşağı seviyede olanların itibarını kazanmak için israf edilmiştir. bu yüzden, bir düşes’in meclisinde alabildiğine kayıtsız ve sade olan swann, bir oda hizmetçisinin önünde yapmacıklı tavırlar takınmaktan kendini alamaz; zira bu basit kıza bayağı bir adam gibi görünmekten korkardı. swann, -ya tembelliklerinden ya mensup oldukları yüksek meclislerin sosyal azametinin kendilerine yüklediği taahhütlere körü körüne sadakatlerinden dolayı- yalnız bir kıyıda pinekleyen, ölünceye kadar kapanıp kaldıkları monden âlemin dışında, realitenin önlerine yayıp serdiği zevklerden kâm almak isteyen ve alışmış bulundukları muhitin yavan eğlencelerine, iç sıkıntılarına zevk ve eğlence adını takan kimselere hiç benzemezdi. (290)

    ---alıntı swannların semtinden---

    romanın o günden bugüne söylediği: toplumdaki sınıflar değişse de insanın gerçeği hep aynı.
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap