2120 entry daha
  • allah'a inanmayanların kendi ahlakını temellendiremediğini söylüyor. peki allah gerçekten ahlaksal önermelerin kökeni mi? oynat bakalım...

    allahsız: a
    caner taslaman: ct

    a: ensest ilişki ahlaksızlıktır.
    ct: bunu neye dayandırıyorsun? ben nisa suresi 23. ayeti önüne koyuyorum. temelim allah.
    a: biyoloji bunu açıklıyor. birbirine yakın akraba olan kişiler daha fazla ortak gen taşıdığı için zararlı genleri bir sonraki kuşağa aktarma ihtimalleri artıyor.
    ct: eyvallah, ensest her koşulda ahlaksızlık olsun... peki bir ateist buna neden uysun ki? allah'ı baz almayan bir ahlaki görüşte ahlaki eylemlerin bağlayıcılığı çalışmaz.

    tdk'ya göre bağlayıcılık; uyulma zorunluluğu olma durumudur. özetle caner taslaman diyor ki ahlak önermelerinin bağlayıcılığı yalnızca allah varsa mümkündür. allahsızlar tesadüfen doğru ahlak önermelerine varmış olsalar dahi bunların bağlayıcı olduğunu söyleyemezler. caner taslaman'ın atladığı bir nokta var: yaratılan, neden yaratanın emirlerine uymak konusunda bir yükümlülük hissetmeli ki? allah temelinde bir teori geliştireceksek, allah'ın spesifik sıfatlarının hangisinden çıktığını göstermemiz gerekmez mi? allah'ın hangi sıfatı ahlak kurallarının bağlayıcılığını gösterir? rahman? rahim? esma-i hüsna? cebbar, kahhar, gaffar? örnek olması açısından bir sıfatını ele alıp sonuca varalım: allah alim-i mutlaktır. bu yüzden allah'ın her söylediği doğrudur. mesela burada sıkıntı yok. zaten sıkıntı olsa allah tanımında çelişki olurdu.

    ''eee tamam işte, madem allah tanımı gereği her şeyi kapsayan kusursuz ve sonsuz mükemmellik sıfatına sahipse ahlaki bağlayıcılık da oradan gelir. olur biter.''

    allah'ın ahlaken mükemmel olması durumu; onun tüm doğru ahlak önermelerini bilmesi ve mutlak iyi olması gibi sonuçları verir, evet. mesela, allah ''haksız yere insan öldürmek ahlaken kötüdür'' önermesine sahip olabilir. hatta bu önerme allah'ın varlığıyla temellendirilmiş olabilir ama bir kişinin haksız yere insan öldürmemeye yönelik bağlayıcılığına allah'ın ahlaki mükemmelliğinden varılmaz. yani ''ahlaki önermeler bağlayıcıdır.'' önermesine allah yoluyla da ulaşamıyoruz.

    ''o seni yarattıysa yapacaksın.''

    bu da iyi bir cevap değil. ikna edici değil çünkü. allah'ın ''ey kulum, namaz kıl.'' emrine neden uymam gerektiğine yönelik iyi bir cevap yok. en sık duyduğunuz şey şu olacak ''çünkü o seni yarattı, ona varlığını borçlusun''. değilsin aslında, çünkü yaratılırken sana sorulması imkansızdı. diyelim ki bir robot yaptınız ve ahlaki bir özne bu robot. özgür iradesi, bilinci falan var. sizin bu robotu ''yapmış'' olduğunuz gerçeğinden robotun eylemleri üzerinde sözlerinizin bağlayıcılığı olduğuna nasıl varıyorsunuz? onu yapmış olmanız tam olarak nasıl bu bağlayıcılığı veriyor?

    ahlakın içeriğine bakıldığında ''bağlayıcı olduğu kabul edilerek belirlenmiş norm ve değerler toplamı'' olduğunu görüyoruz. (pieper, 1999, s.36-37) dikkatinizi çekerim: ''bağlayıcı olduğu kabul edilerek'' yani ahlaki yasaların bağlayıcılığı önkabul alınmış. eğer bağlayıcılığın, ahlak tanımına default geldiğini kabul edeceksek -ki caner taslaman da bunu kabul ediyor- o zaman ahlak önermelerine varmış allahsızlar için ''allah yoksa bağlayıcılık yoktur'' diyemeyiz.

    hatta aynı şeyin devlet yasaları için de geçerli olduğunu düşünüyorum. kanunların, insanlar üzerinde geçerli bir yetkisinin olduğundan emin miyiz? anayasanın bir insan üzerinde yetkisi olması için bireyin hür iradesi gerekmez mi? bireyin, anayasanın kendisini bağladığını kabul etmeye hakkı olduğu kadar bir bağlayıcılığı olmadığı sonucuna varıp reddetme hakkı da olması gerekmez mi? kimse doğarken bana bir şey sormadı, ne devlet ne de allah. o yüzden hiçbir şey beni bağlamaz.
348 entry daha
hesabın var mı? giriş yap