35 entry daha
  • "abidin dino, tanımlanması en güç sanatçılardan biri olsa gerek. belirli bir tanıma sığdırmaya çalıştıkça, gerçek niteliğinden uzaklaştığımız sanatçılardan. kuşkusuz, ressam; ama yalnız ressam değil. karikatürist, ilüstratör, dekoratör, sinemacı, tiyatrocu ve yazar... yazdıklarına pek yansıtmamaya özen göstermiş olsa da, nerdeyse tüm bir 20. yüzyılı insana inanarak yaşamış bir komünist. enis batur'un deyişiyle, "büyülü bir entelektüel". ferit edgü'nün anlatımıyla, "on altı yaşında basın dünyasına giren, yirmi yaşlarında bir yandan yazılarıyla öte yandan çizdikleriyle gündem oluşturan, gene o yaşlarda birkaç ressam dostuyla d grubu'nu, daha sonra liman grubu'nu kuran, yirmi iki yaşında sovyetler birliği'ne gidip sinema çalışmaları yapan, yirmi dört yaşında paris'te picasso, tristan tzara, malraux ve gertrude stein ile tanışıp, bu sonuncunun faust operası için dekorlar çizen, gogol'ü rusçadan, rimbaud'yu fransızcadan, homeros'u yunancadan, dante'yi italyancadan okuyan bir türk sanatçısı..."
    samih rifat'ın, abidin dino'nun yaşamöyküsünü okuduktan sonra, enis batur'a, "artık böyle yaşanmıyor..." demesi boşuna değil. abidin dino, bir yaşam sanatçısı... tüm bir yaşamı sanata dönüştüren...
    o yüzden, abidin dino'nun ölümünden on dört yıl sonra sabancı üniversitesi sakıp sabancı müzesi'nde düzenlenen 'abidin dino: bir dünya' sergisi, adının da vurguladığı gibi, sanatçının tüm dönemlerinden örnekler sunan bir retrospektif değil. "onun yaşamını ve sanatını tüm boyutları içinde kuşatmayı amaçlayan" bir sergi. serginin kataloğu da bu amaca koşut bir biçimde hazırlanmış.

    'kimseye benzemez'
    ilkin, zeynep avcı'nın derlemesiyle, kendi kaleminden yaşamöyküsünü okuyoruz abidin'in.
    sonra, turgut çeviker'in kaleminden, "karikatürist abidin dino"yla buluşuyoruz. "abidin'in çizgi ve üslubu, dönemin karikatür dünyasına göre sıra dışıdır," diyor çeviker. "anadolu, aydın-halk ikilemi, sanat, moda, eğitim, edebiyat ana temalarıdır. düşün ve sanat anlayışını oluşturan ana değerlere karikatürlerinde de yönelmesi o dönem için- bir yeniliktir. münif fehim ya da ratip tahir'in... süslemeci yaklaşımından çok uzaktır. kimseye benzemez... mevlana, yunus emre, karacaoğlan ve mimar sinan bir insan olarak abidin'in karikatürlerine iner ve bu 'büyük varlık'lar üzerinden 'çağdaş' ve 'güncel' sorunları 'eleştirir'... abidin'in karikatürleri edebidir. güldürmekten çok gülümsetir. ve düşündürürler. içerik ve çizgideki yenilik, mizah anlayışındaki çağdaşlık, onu 1940'larda türk karikatüründe sıra dışı bir öncü yapmıştır..."

    yenilikçi edebiyat
    ahmet oktay, özellikle 1938-1945 arasında abidin dino'nun yenilikçi edebiyatın merkezî yazar figürlerinden biri olduğunu ortaya koyduğu yazısında, onun yapıt'ının bütünlüğü içinde kavranmaya çalışılması gerektiğini vurguluyor: "resmini, yazısını ayrı ayrı ele almaktan çok, hep yapıt düşüncesi öne alınmalıdır. resimde yarım bıraktığını yazıda tamamlamaktadır dino. ve vice versa. yapıtın üzerinde derinleştikçe, belki bugüne kadar önemleri ve ayrıntıları not edilmemiş yeni öğelerin farkına varılacaktır. çalışılmış, üretilmiş, acısı çekilmiş, sevincinin tadı çıkarılmış bir yaşamdır abidin dino'nun yaşamı."

    entelektüel ve yaratıcı
    enis batur, "abidin dino, bugün yalnızca yazdıklarından tanıdığımız bir isim olsaydı, kütüphanemizde vazgeçilmez kimliğiyle yer almayı sürdürecekti," diyor. "yazar abidin dino'yu, onun sanatçı kişiliğine 'borçlu' sayılmayız. sanatçı kişiliği, sanatçı güzergâhı var olmasaydı da yazardı diyemeyiz şüphesiz, bunu en azından bilemeyiz; gelgelelim, ortaya koyduğu kitapların bir bölümü entelektüel boyutunun, bir bölümü de yaratıcı duyarlıkla düşgücünün buluşmasının ürünü olduğuna göre, onları pekâlâ bağımsız bir bütünlük halinde değerlendirebiliriz..."

    dünya bir tansık
    en yakın dostlarından yaşar kemal, 1978'de milliet gazetesinde tefrika edilecek deniz küstü romanını resimleyen abidin dino'yu bir yenilikçi ya da bir doğa sevdalısı olarak niteliyor: "abidin dino dünyaya hayran gözle bakan bir kişiydi. dünya onun için her şeyiyle bir tansıktı. ovada gün altında ışıldayan taa uzaklara giden ekinlerin kıvılcımlı ışık sellerine, koyaklarına gölge vurmuş torosların uçuk mavi, mor, bakır rengi doruklarına, yamaçlarına, bir tapınmada gibi kıpırdanmadan bakardı. doğa onun için yaratıcıydı. bana göre, onun için belki de tek yaratıcıydı. ağabeyi ressam, şair arif dino'ya göre, bir doğa sarhoşuydu. ben de onun ekin tarlalarında, renk renk çiçeğe durmuş, kar yağmış gibi pamuk açmış pamuk tarlaları ortasında durup, başka bir şeyi görmeden, başka bir yere bakmadan kıpırdamadan yöresini seyrettiğini çok gördüm. böylecene cezbeye kapıldığında ona hiç yaklaşmıyor, gidip yere sekilenip oturuyor, onun kendine gelmesini bekliyordum..."

    resmin devinimi
    sergi kataloğunda, abidin dino'nun sinemayla ilişkisi samih rifat'ın kaleminden inceleniyor: "devinimin resminden resmin devinimine". samih rifat, "sinema," diyor, "tuhaf rastlantılar sonucunda iki kez sscb ve goal! dönemlerinde- yaşamına bir süre için bütünüyle egemen olacak, bunun dışında da içten içe beslenen bir tutku gibi, senaryo çalışmaları, geliştirilmeyi bekleyen film taslakları, film tekniğiyle yazılmış öyküler, tek tük sinema yazıları ve ömrünün sonuna dek sevgiyle izlediği filmlerle abidin'in sanat yaşamının ayrılmaz bir parçası olarak ayrı bir yataktan akıp gidecekti..."

    insanı insan yapan eller
    serginin de, kataloğun da ana gövdesini oluşturan "ressam abidin dino"yu ferit edgü'den okuyoruz. edgü, sergi kataloğu için kaleme aldığı yazısında, hem abidin'i bütünsel bir sanatçı olarak ele alıyor, hem de başlıca resim çalışmalarının "doğru okumalar"ını sunuyor okuyucuya. ben, abidin'in "el" resimleriyle ilgili satırları aktarmakla yetineyim:
    "abidin denildiğinde ilk akla gelen onun el resimleridir. tüm yaşamı boyunca, yüzlerce, binlerce el deseni çizmiştir. gençliğinden itibaren, her gittiği yerde, her koşulda, elinin altında hangi malzeme varsa onu kullanarak bin bir çeşide sokarak eller yaratmıştır. parmaklar, elleri öylesine yoğurmuş, sonra da öylesine doğurmuştur ki sonunda, el sözcüğüyle abidin imzası özdeşleşmiştir... tüm yaşamı boyunca, çanak, çömlek ve şişelerden oluşan nature-morte 'lar resmeden morandi'den farklı olarak, abidin, bir insan organını fetişleştirmiştir... abidin, tüm yaşamı boyunca, insanı insan yapan, üreten, yaratan, öldüren, okşayan, dokunan elleri çizip boyadı. çünkü resim yoluyla dile getirmek istediği her şey ellerde vardı..."
    kavram ve kurgusunu ferit edgü'ye borçlu olduğumuz "abidin dino: bir dünya" sergisi ve kataloğu, besbelli yoğun bir imece sonucunda ortaya çıkmış. aylarca süren çalışmalar sonucunda çok farklı yerlerdeki çok farklı yapıtların, belgelerin, bilgilerin bir araya getirilmesi, sakıp sabancı müzesi'nin mekânlarında benzersiz bir sergiye dönüştürülmesi hiç de kolay olmasa gerek. abidin'i farklı yönlerinin tüm zenginliğiyle dile getiren, sayısız yapıtından ustalıklı bir seçkiyi gözler önüne seren katalog için de aynı şeyi söylemek gerekir. başta müze müdürü nazan ölçer olmak üzere metin deniz'i, zeynep avcı'yı, selmin kangal'ı, tüm emeği geçenleri, kataloğun tasarımını üstlenen erkal yavi'yi, basımını gerçekleştiren mas matbaacılık'ı yürekten kutlamak isterim.
    ama bu sergi ve kataloğa yadsınmaz katkılarda bulunan bir kişi daha var: geçen ağustos ayında yitirdiğimiz samih rifat. samih, ilerleyen hastalığına karşın sergi ve kataloğun gerçekleşmesi için üstlendiği uğraşı sonuna kadar sürdürdü. abidin dino'nun sinemacı yönünü inceleyen yazısı da, ne yazık ki ondan bize kalan son yazı oldu. müze yönetimi, değerbilir bir davranışla, kataloğu onun anısına adamış.
    'abidin dino: bir dünya' sergisi, karanlık yüzüyle sanatçısına baskılar, sürgünler, yasaklamalar yaşatan çok sevdiği ülkesinin aydınlık yüzüyle sanatçısını doya doya kucaklayışının resmidir.

    abidin dino kitapları
    abidin dino'nun, mektuplar, denemeler, öykülerden oluşan dört kitabı, sergiyle eş zamanlı olarak yayımlandı. sensiz her şey renksiz, kısa hayat öyküm, sinan: bir düşsel yaşamöyküsü ve yeditepe öyküleri.
    sensiz her şey renksiz, birbirini seven, birbirine âşık iki insanın, abidin dino ile güzin dino'nun 1952-1973 arasındaki mektuplarından oluşuyor. her satırı aşkla yazılmış mektuplar. ama bu mektuplarda aragon ve elsa triolet'den nâzım hikmet ve mehmet ali aybar'a, sabahattin eyuboğlu ve azra erhat'tan melih cevdet anday ve oktay rifat'a, pertev naili boratav'dan ilhan selçuk'a pek çok aydın ve yazar da anılıyor.
    kısa hayat öyküm'de, resimleri, desenleri, karikatürleri, heykelleri, öyküleri, denemeleri ve tüm bir yaşamıyla bize hep sanatın ve yaşamın ne olduğunu göstermiş olan abidin dino'nun yaşamöyküsü yer alıyor. kendi kaleminden, kendi ağzından. abidin dino'nun şaşırtılar ve güzelliklerle dolu yaşam serüveni, yalnızca tümüyle kendine özgü, gerçek bir sanat insanının yaşadıklarını birinci elden dile getirmekle kalmıyor, aynı zamanda 20. yüzyıl boyunca türkiye'de ve dünyada sanat ve politika alanlarında yaşananlara da tanıklık ediyor.
    abidin dino, tüm yaşamı boyunca, anadolu topraklarında boy atmış ozanlara, mimarlara, âşıklara derin bir ilgi duymuştu. ama anadolu'nun iki dehâsı vardı ki, onlara tutkusu bambaşkaydı. biri yunus emre, biri de mimar sinan. sinan'ın sanatı üstüne dönem dönem dergilerde yazılar yayımlamış abidin dino. ama belki de kimsenin aklına gelmeyecek bir şey daha yapmış, oturup kendi imgeleminden süzdüğü bir yaşamöyküsü kaleme almış büyük usta için. sinan: bir düşsel yaşamöyküsü. sinan, gerçek bir yaşamöyküsü değil, bir ustanın bir ustaya biçtiği düşsel bir yaşamöyküsü. mimar sinan'ın doğduğu, çocukluğunu yaşadığı topraklara yaklaşık 450 yıl sonra sürgün giden abidin dino, sinan üstüne düşlüyor, düşünüyor: "sinan'ın ağırnas'ta doğup devşirilmesi, istanbul'a gelmesi, bin bir serüvenden ve savaştan sonra, süleymaniye'yi, selimiye'yi gökyüzüne nakşetmesi, bir su damlasının gökyüzünden kopup belirli bir noktaya düşmesi kadar kaçınılmaz mıydı? belki sinan rastlantıya inanmıyordu ama, rastlantı sinan'a muhakkak inanmıştı..." dino'nun kitabına ara güler'in fotoğrafları eşliğik ediyor.
    abidin dino'nun 1934-1940 yılları arasında kaleme aldığı beş küçük öykü, dönemin türk öykücülüğünde benzeri olmadığı görülüyor. buna karşılık, bu öyküler, ferit edgü'nün deyişiyle, garip bir biçimde izak babel'i anımsatıyor, onun odessa öyküleri'ni. yeditepe öyküleri'ne, abidin dino'nun ardında bıraktığı 'kâğıtlar' arasında bulunan iki kısa film öyküsüyle birlikte ilk kez yayımlanan üç öykü de eşlik ediyor.
    abidin dino'nun bahsi geçen dört kitabı can yayınları'nca yayımlanmaktadır."

    >celal üster<
    >radikal kitap<
111 entry daha
hesabın var mı? giriş yap