27 entry daha
  • abbas kiyarüstemi'nin toz toprak kokan filmi.

    nereden başlayacağımı bilmiyorum...

    doğu dillerindeki kibarlıktan mı, o araba içindeki diyaloglardan mı, iran'dan bertaraf olmuş yaşamlarından kesitler mi?! filmde metaforlar çok. yaşam-ölüm zıtlığına göndermeler, toprağın aldığı gibi geri vermesi gibi birbiri içinde zıt kavramların uyumu. final sahnesinde e noluyor yahu tüm bunlar da neyin nesi gibi soru geçebilir ama kiyarüstemi'nin kamerasından her şeyin aslında bir kurgu olduğunu, ölüm-yaşam çizgisine atfettiği noktalar başarılı.

    film izlettiriyor kendisini. yani pat diye akşam, sabah olmuyor. her şey kendi halinde (bu doğal süreçte) yol alıyor, zamanın akışıyla ilerliyorsunuz. yaşlı amca (ramiz dayı gibi nan); bir çıkıyor, yemin ederim o adam böyle pesimist insanları hayata bağlar, hızır gibi. intihar için gittim, bir dut hayatımı değiştirdi diyor. e kiraz geçiyor mu diyecekler? var, adam onu araya serpiştiriyor. o halde şurada bir parantez açayım; "(...)tüm bunlardan vazgeçmek mi istiyorsun? her şeyi bırakmak mı istiyorsun? kirazların lezzetini bırakmak mı istiyorsun?(...)"

    ayrıca bedii bey'in şehrin dışından tek tek adam çağırıp kendisini gömmesini istediği adamlar nasıl oynamışlar, şaştım. sanki orada oynayanlar halktan birisi, öyle pek tanınmamış gibiler. oraları da iyidi. türk fıkrası anlatılıyor arada, o gayet hoştu.

    (bedii bey : sabah 6'da buraya geldiğinde iki kez bedii bey bedii bey diye bağır. eğer sana karşılık verirsem, elimi tut ve bu çukurdan çıkmam için bana yardım et. ama şayet sana cevap vermezsem üzerime 20 kürek toprak at.)

    valla uzatırım daha da gerek yok.
    arşivlik bir film. bakar bakar hatırlarsınız arada. tozlu ama bir o kadar da hoş bir yapıt...
151 entry daha
hesabın var mı? giriş yap