9 entry daha
  • akademik hiyerarşiye göre, okutman ve öğretim görevlisinin üstündeki kadroların sahipleridir. sıralamaları ise, alttan üste olmak üzere şöyledir: yardımcı doçent, doçent ve profesör. okutman ve öğretim görevlisi haricindekilerin akademik ünvanı ne olursa olsun, hepsine denir.

    üniversitelerin akademik kadrolarını kısaca tanımladıktan sonra, bu başlığın bendeki tezahürü nasıl, anlatayım hemen. üniversite hayatım boyunca tanıdığım çok değerli hocalarımı ve sonradan tanıdığım başka diğer hocaları tenzih ederek, öğretim üyesi dendiğinde aklıma yaran fıkralardan biri geliyor, elimde değil ` : kahkaha `. bu fıkra, sözlükte okuduğum kimi yazarların kendilerini betimlemesi ile de çokça aklıma geliyor ` : yarılıyorum `. fıkrayı yazdıktan sonra, bu betimlemeyi de yazacağım ` : kahkaha `.

    gelelim söz konusu fıkraya, buyurun bakalım;

    adamın biri arabası ile, daha önce hiç geçmediği bir yolda gidiyormuş. hava kararmaya başlamış ve tam da bu sırada yol ormanın içinde devam ediyormuş. derken adamın arabası bozulmuş ve durmak zorunda kalmış. bir iki şeye bakmış, hiç de anlamıyormuş bu işlerden, arabayı yeniden çalıştırması mümkün olmamış. sağına soluna bakınmış ve uzaklarda bir ışık görmüş. yardım istemek için, ışığın geldiği yöne doğru yürümüş. bir bakmış ki karşısında bir çiftlik evi. seslenmiş eve doğru. bir süre sonra kapı açılmış, harika ve çok çekici bir kadın çıkmış ve adama ne istediğini sormuş. adam da anlatmış başına geleni. kadına oto tamircisi bulup bulamayacağını da sormuş. kadın da, '' bu saatte mümkün değil, sabah olsun bakarız bir çaresine'' demiş. adama da acıyıp, ''gece vakti ormanda kalabilecek birine benzemiyorsunuz, evim müsait, buyurun bu gece sizi misafir edeyim'' demiş. adam şaşırarak ve çekinerek girmiş eve. kadın '' aç olmalısınız, sofra hazırlayayım '' demiş ve hazırlıklara başlamış. bir süre sonra da adamı şahane bir sofraya davet etmiş. güzel yemekler, harika şarap, mumlar filan. güzel bir sohbetin eşliğinde yemeklerini yemişler. biraz kendilerini tanıtmışlar. kadın o çiftliğin sahibi imiş, yalnızmış. yanında çalışanlarla o çiftliği idare ediyormuş. adam da kendini tanıtmış biraz. bir üniversitede öğretim üyesi olduğunu, tatile gittiğini filan söylemiş. kadın bir süre sonra, odasının hazır olduğunu, dilediği zaman yatabileceğini söylemiş adama. odasını gösterirken de, '' bir şeye ihtiyacınız olursa, çekinmeyin, ne olursa olsun kapımı çalın lütfen, ben hemen yandaki odadayım'' demiş. adam kadına teşekkür etmiş, kendisi için hazırlanan odaya girip yatmış.

    sabah olmuş, adam uyanmış, çıkmış odasından. çekingen çekingen bakmış etrafına. kadın daha önce uyanıp, kahvaltıyı hazırlamış. adamı gülen bir yüzle davet etmiş sofraya. '' siz uyurken tamirciyi çağırdım, gelmesi biraz sürer, kahvaltımızı edelim, size çiftliğimi gezdireyim'' demiş. adam zahmet verdiğini düşünerek, teşekkür etmiş kadına. neyse, kahvaltı bitmiş, çıkmışlar evden. çiftliği dolaşmaya başlamışlar. kadın anlatıyormuş yaptıkları işleri, adam da dinliyormuş. dolaşırlarken, etrafı örgü bir telle çevrilmiş bir kümesin önüne gelmişler. '' burası da çiftliğin kümesi'' demiş kadın. adam bakmış bir sürü tavuk, bir sürü horoz var. tavukları ve horozları saymış sonra. 14 tavuk, 14 horoz varmış kümeste. kafası karışmış adamın, kadına dönüp '' 14 horoz var, 14 tavuk. ben pek bilmem de, bu kadar horoz çok değil mi 14 tavuk için'' demiş. kadın önce gülmüş manalı manalı. sonra da '' yaa evet, öyle gibi duruyor da, değil aslında. onlardan birisi horoz, diğer 13' ü öğretim üyesi '' demiş kadın.

    not. kendilerine horoz betimlemesi yapanlara ` : kahkaha `.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap