the november man

• çok şey beklemeden, zaman geçirmek adına izlenebilecek bir film. pierce brosnan, bond'u özlemiş belli ki. yıllar sonra tekrar dövüşmeli, öldürmeli, ajanlı bir filmde yer almış. liam neeson'ın izinden gidip bu yaşta da aksiyon oyuncusu olabileceğini kanıtlamış. brosnan filmi sürüklüyor. ona yüksek ihtimalle şu filmden sonra aksiyon kulvarına hapsedilecek olan luke bracey, gene bir aksiyon filminde yer alan-güzelliğiyle baş döndüren olga kurylenko eşlik ediyorlar. öykü, tahmin edileceği üzere bourne'un açtığı yoldan ilerliyor (o açılan yoldan daniel craig'li bond'lar da geçiyor). dövüş var, patlama çatlama var, araba-motor takip sahneleri var, iki baş karakteri (brosnan vs bracey) karşı karşıya getirip dövüştürme var. izleyiciyi eğlendirecek bu sekanslar politik bir öyküyle harmanlanmış. cia'nın çeçenistan'da yol açtığı savaş, yapılan katliamlar filmin özünü oluşturuyor. sonrası gerçekleri ortaya çıkarma, intikam alma vs. olga'ya teslim edilen öykü/karakter daha iyi işlense çarpıcı olabilirdi. zira hep yaşanan şeyler var bu öyküde. aslında bayağı güncel bir öykü anlatılıyor. o yüzden şaşırmadım desem yalan olur. zira bu türden filmlerde halen 80'lerdeki öyküler işleniyor. neyse. klişelere ve yukarıda belirtildiği gibi teknolojinin göze soka soka "yanlış" kullanılmasına rağmen ve birtakım eksik gedikleri es geçersek eğlenceli bir film. beklemediğim kadar eğlendim. kötü görünüyordu fragmanlardan. hani bir kez daha revize edilseydi senaryo ortaya iyi bir aksiyon filmi çıkabilirdi. şu haliyle izleyip eğlenip unutulacak, vasat bir film.