11 entry daha
  • erhan bener'in en güzel romanı.

    "yalnızlar, içinde yaşadıkları dar çevreyle çatışan küçük kent aydınlarının bunalımlarını ve yalıtılmışlıklarını anlatıyor. roman kahramanları, yalnızlıklarından kurtulmak için kuracakları karmaşık ilişkilerde bşir kez daha kaybolurlar; çünkü toplumun ezici çarkları acımasızdır." (arka kapaktan)

    --- spoiler ---

    "bırak şimdi bunları remzi bey" demek geçiyordu nevzat'ın içinden. "önemli olan anlaşabilmek. yıllar insanları ne kadar kolay ve çabuk değiştirir. zaman gelir, övgü konusu yetenekler, günah gibi yüze vurulur..."
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    "belki de bu küçük kent yapıyor bizi böyle, diye düşünüyordu nevzat. hep aynı çemberin içindeyiz. sıkılıyoruz. ne halt edeceğimizi bilemiyoruz. bu böyle. ama neden bu böyle?

    neden olduğunu bilmiyordu. başkaları da onun gibi miydi acaba? herkes onun gibi sıkılıyor muydu, yoksa bu ona özgür bir hastalık mıydı? herkes aynı sıkıntıyı duymuyordu. sıkılmayan,üzüntüyü bile eğlence sayanlar vardı.bir kısmı sıkıldığından bile habersiz, sürüklenip gidiyordu. bir eksiklik vardı bu dünyada. bu dünyanın gidişinde bir yanlışlık vardı, kim bulup çıkarabilecekti bunu ortaya?
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    adalet'in doğacağı sıralarda terzi nuri tutukluymuş. on beş yıla hüküm giymiş, yargıtay'ın vereceği kararı bekliyormuş hücrede. kızın doğduğu gün, yargıtay'ın hükmü esastan bozduğu haberi gelmiş. ertesi gün de salıverilmiş. bu yüzden adalet koymuş kızın adını. sevincinden. kafayı tuttu mu, durur durur, aklınca mucizeye benzettiği bu olayı anlatır, sonunda da kötü kötü gülerek, "yalnız bir noktayı unuttuk be yahu" derdi. "adalet koyduk kızın adını ama, yarın kız kocaya varınca ne olacak? damat olacak herif adalet'i düzdü mü, bizim şükran borcu da hapı yuttu demektir!"
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    başka şeyler de yok değildi. sarhoş sarhoş yapılan güzel ameliyatlar, sosyalizm üzerine ateşli tartışmalar, macide, nermin...
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    başını kaldırıp baktı arkadaşına. gözlerinin önünde karanlık, bulut gibi dalgalanıyordu. komodinin altında, boşalan rakı şişeleri sıralanmış. çatalının ucuyla bir parça beyaz peynir aldı. bardağına yeniden rakı doldurdu:
    -kızma, dedi. içiyoruz işte.
    gülecekmiş gibi genişlemişti necati'nin yüzü:
    -içelim, dedi. içelim allahın belası!
    bardağını başına kaldırıp dikti. sonra ağır ağır okumaya başladı baudelaire'in dizelerini:

    '`karım öldü artık hürüm,
    içebilirim bütün susuzluğumla`..."
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    biliyordu oysa, bu çok ilkel bir sorundu. başından beri nevzat'ın zayıflığını, zavallılığını bilmiyor değildi ki. eğer onun daha edremit'e geldiği ilk günden bunu sezmemiş olsaydı, onu yanında gezdirir durur muydu? çünkü tanrıların, kendilerine tapacak yaratıklara gereksinme duyduklarını herkes bilir. nevzat, necati'yle omuz omuza, yaşamın acılarına ve tuzaklarına karşı koyacak, acılardan zevk alarak, sonuna kadar onunla birlikre yürüyebilecek kadar güçlü olmamıştı hiçbir zaman. macide'ye sarılışının nedeni de buydu. onu bir kurtarıcı, üstelik, gerçekte, onu necati'den de kurtaracak bir tanrısal güç, belki de bir melek gibi görmüştü. çünkü, içinde bulunduğu çıkmazlar dünyasından sıyrılmak için kendi gücünün yetmeyeceğini biliyordu. onu oradan ancak böyle bir mucize çıkarabilirdi. yanlışlık da buradaydı zaten. macide, nevzat'ın beklediği kurtarıcı melek olamazdı. insan, macide'yle bir ömür birlikte yürüyebilirdi, elverir ki, yürünecek yolu kendisi çizsin, olanakları kendisi hazırlasın, macide'ye hiçbir şey sormasın, danışmasın. onu bir süs gibi taşısın kolunda. ona yaslanmasın.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    oysa, nişan töreninde, bir bakıma macide'yi şaşırtmak, belki de küçük düşürmek istemişti. baudelaire'in leş şirini okumuştu örneğin. türkçeye çevirerek. ne gereği vardı? zavallı kızcağız, yüzünü buruşturmamaya gayret ederek, gık demeden dinlemişti sonuna dek. ne diye yapmıştı bunu? "sen bunlardan anlamazsın. benden çok üstünsün. sen zaten bana göre değilsin." demek için mi? yoksa, bir başkasıyla yuva kurup mutlu olmaya karar verişinden ötürü ondan bir çeşit öç alış mıydı?
    --- spoiler ---

    bir kez okuduktan sonra bir daha terzi nuri'yi, adalet'i, savcı şevket'i, nermin'i, necati'yi, galip'i, nevzat'ı unutmak mümkün değildir.. terzi nuri'nin dükkanındaki rakı kokusundan içinizin bulandığı bile olur.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap