333 entry daha
  • açılın ben reklamcıyım.

    şimdi bazı markalarda fiyat politikalarını yurt içi yurt dışı diye ayırmak doğru bir yaklaşım. nedenine gelince özellikle hızlı tüketim ürünleri satan markaların marka konumlandırma stratejileri ülkeye göre değişiklik gösterebiliyor. bu ürünün ülke distribütörlüğünün belirlediği bir şey.

    araba markaları üzerinden şöyle izzah edeyim misal fiat ve renault markasının hedef kitlesi genellikle ailelerdir dolayısıyla bu markalar kendilerini bu hedef kitleye göre konumlandırmışlardır. bunun sonucunda gazetelere televizyonlara dergilere sürekli reklam verip kampanya taksit kredi seçenekleri hakkında satışa yönelik hedef kitlelerini bilgilendirirler. misal bir bentley ya da lamborghini öyle değildir. bu tür lüks firmaların hedef kitlesi creme de la creme tabaka olduğundan sağda solda reklamlarını göremezsiniz. çünkü o reklamları görecek insanların çoğu o ürüne hiçbir zaman sahip olamayacak. marka açısından düşünürseniz gereksiz masraf yani. golf turnuvalarına sponsor olurlar en fazla. bir bilgilendirme yapacakları zaman hedef kitlelerinin asistanlarına mail atarlar ya da nadiren prestiji yüksek hedef kitlesinin satın aldığı dergilere reklam verirler. (thy'nin business class'a koyduğu dergiler gibi)

    fast food olayına gelince mc donald's ülkemize ilk geldiğinde marka bilinirliği çok çok az olması sebebiyle kendini konumlandırırken fiyat politikasını yüksek tuttu. bu ise hedef kitle tabanını daraltarak bizim toplumumuzda mc donald's'ın marka algısını orta ve üst tabakaya konumlandırdı. zamanla artan rekabet oranına bağlı olarak fiyat politikasında değişikliğe giderek günümüzdeki yerini aldı. çoğu ülkede olmayan fakat türklerde olan bir anlayış vardır. bizim milletimize göre eğer bir ürün pahalıysa kalitelidir. ürünün içeriği ne olduğu önemli değil. eğer ürünün fiyatı pahalı ise o bize göre kalitelidir. aynı şekilde bir süpermarkete gittiğinizde aynı içeriğe sahip iki ürün gördüğümüzde eğer ürünün televizyonda reklamları dönüyorsa bize bir aşinalığı varsa tercihimizi genellikle o üründen yana kullanırız. fakat diğer ürün daha pahalıysa bir durup düşünürüz. inceleriz. olay aslında tüm ürünlerde tamamen buna endeksli. bir de olayın statü boyutu var. kişiler hayatı boyunca sürekli bir üst gelir seviyesine dahil olmaya egolarını tatmin etmeye çalışır. kısaca kendini zengin göstermek diyelim. asgari ücret alan adamın evkurdan 24 ay iphone taksidine girmesi bu yüzdendir. ya da yine az gelirli selinsu'nun porsiyonuna 50 lira verdiği sushiyi beğenmeyerek yarım bırakıp instagrama 575787 tane etiketle koyması da bu yüzdendir. marka algısını yukarıda tutan bir kurum genellikle bu müşterilerden ekmek yer. carl's jr'da da durum aşağı yukarı böyledir.

    yani şöyle özetleyelim bizdeki burger king mc donalds algısı:

    +yaygın dağıtım ağına sahip kolay ulaşılabilir
    +fiyatları uygun
    +düzenli olarak bir alana bir bedava gibi kampanyaları olan
    +her yerde reklamları dönen
    +herkesin gidip yemek yiyebildiği mekan.

    carl's jr'nin algısı

    +fazla yerde bulunmayan
    +fiyatları muadillerinin üzerinde
    +kampanyaları diğer markalara göre çok az
    +her mecrada reklamlarına rastlanılmayan
    +herkesin gidemediği mekan.

    şimdi fast food'dan hiç anlamayan birine sana yemek ısmarlayacağız nerede yemek istersin diye sorsanız şüphesiz tercihi carl's jr olacaktır. neden? çünkü tüketicinin algısı şu: fiyatı pahalı o yüzden kaliteli. bir avm'ye gidin bakın önünde en çok kuyruk olan yerler sırasıyla şöyle olacaktır:

    +burger king (menüleri büyük fiyat ucuz düzenli kampanya var)
    +mc donald's (menüleri ortalama fiyat ucuz düzenli kampanya var)
    +arby's (menüleri ortalama fiyat ortalama düzenli kampanya yok)
    +carls jr (menüleri büyük fiyat pahalı düzenli kampanya yok)

    yukarıda saydığım sebeplerden dolayı bizim memlekette tüketici tercihini belirlerken lezzet her zaman fiyattan sonra gelir. bu, markaların kendi algısını ülkelerde konumlandırma şekilleriyle de önemli ölçüde etkilidir. bu mekanlar genellikle düşük ve orta kesime hitap eder. zengin adamın zaten burayla işi olmaz gider kitchenette'de yer mexicano burgerini.

    tüm bunları özetlersek carl's jr un müşterileri şunlardan oluşur:

    +marka bağımlıları, (markaya ya da markanın bir ürününe saplantılı olanlar)
    +markanın lezzetine ya da verdiği hizmete hasta olanlar.
    +ürüne sahip olmayı üst statü göstergesi olarak algılayan kesim (check-in yaparak instagrama hamburgerinin fotoğrafını yükleyip foursquire da "hastasıyız" yorumu yaparken aynı anda bunları twitter'ına "iyi yedik ama" şeklinde yazıp paylaşan selinsu)
    +ürünün pahalı olması sebebiyle kaliteli olacağını düşünen kesim ve son olarak da ürünün lezzetini denemek isteyen kesim.(güzel gibi lan bir bakalım şuna)

    siz burger king'e mc donald's a gidiyorsanız carl's jr'a gittiğinizde onlarla kıyaslayıp kafanızda "burger king'de şu kadar burada taş çatlasın x lira olur" şeklinde düşünebilirsiniz. bu kahve dünyasında 6 liraya kahve içip starbucks'da "ne kadar olabilir ki en fazla şu kadardır" şeklinde yanlış çıkarımlar yapmanızla aynı sebepten dolayıdır. markada kendini konumlandırdığı yer itibariyle de zaten bunun bilincindedir. kısaca olayın tüm özeti budur.
369 entry daha
hesabın var mı? giriş yap