9 entry daha
  • tam da bir kesimin yurdum yaşantısına ayna tutabilmiş olmasından ötürü değerinin arttığı seren yüce filmi. nitekim bence sinemayı salt eğlenceden ayırıp sanat yapan şey de bu. sinema öğretici ya da didaktik olduğu ölçüde kıymetini yitiriyor bana kalırsa. tıpkı bu filmdeki gibi özdeşlik kurulabilecek karakterle etkisi ve gücü artıyor sinemanın. burada tek handikap, bu gibi filmlerin karakterleriyle tam bir özdeşlik kurabilecek tiplere asla ulaşamıyor / ulaşamayacak olması. örneğin handan ya da korhan böyle bir filme gider miydi? cevap belli olduğu için film tam da hedefine ulaşmış diyebiliriz.

    songül öden ve tolga tekin çok iyiydi. özellikle songül öden'e ayrı bir parantez açmak lazım. gerçek oyuncuların gücü sinema perdesinde kendisini gösteriyor. ermin rolündeki tülay günel ilk sahnelerinde sırıtıyordu ancak filmin ortalarından sonra karakteri tam olarak oturdu.

    filmde sabit kamera hakim. izleyiciye geniş ve ferah bir gözetleme alanı sağlıyor bu durum. anlamı görüntülerde aramaktansa karakterlere odaklanabilmemiz için bu yol tercih edilmiş gibiydi ve gayet yerinde bir tercihti bu bana göre.

    atilla dorsay filmde mizah olmamasından yakınmış. bunu, artık dorsay'ın sosyolojik gözlemlerinin günümüz sinemasını değerlendiremiyor olmasına bağlıyorum. film baştan sona mizahiydi. suuratımda koca bir sırıtma ile izledim çoğunu. ağlanacak hale sırıttırmış seren yüce.

    çoğunluk'un kasvetli depresif yapısı bu filmde yoktu. zira sınıflar farklı, dertler farklı. bu filmin karanlığı mizahı. türkiye burjuvazisinin rengarenk depresyonu bu film.
82 entry daha
hesabın var mı? giriş yap