15 entry daha
  • justin timberlake'in "everything little little into the middle" temalı beşinci stüdyo albümü.

    dance-funk'tan tut r&b'ye, country'den tut americana'ya geniş bir genre yelpazesine sahip albümün en büyük problemi tam bir konsept albüm olmaması. timberlake r&b'yi tam anlamıyla arkasında bırakamadığı gibi americana'ya da gerçek anlamıyla girememiş. "ben en iyisi ortaya karışık bir şeyler yapayım, beğendiğinizi alın," mantığında bir albüm yapmış.

    r&b ve americana'yı birleştirmenin ne kadar doğru bir karar olduğu tartışılır ama albümün sound olarak tek bir noktada birleşmemesi benim için en büyük eksik. jt gibi isim böyle bir hata yapmamalıydı.

    albümün tanıtımı ve jt'nin ropörtajları country havası estirmişti ancak albüm gerçek bir country albümü olmaktan bayağı uzak. 4 - 5 şarkı var ki tamamen gereksiz. 16 şarkı yerine 12 şarkılık albüm rahatlıkla gelebilirmiş.

    beğendiğim şarkılar: supplies, say something, montana, higher higher, breeze off the pond, flannel.

    idare edenler: midnight summer jam, sauce, man of the woods, livin' off the land

    felaketler: morning light, wave, the hard stuff, young man.

    filthy: albümün açılış ve çıkış parçası olan bu elektro/funk şarkısı, bence ilk single olarak yanlış bir seçimdi. birçok insanın albüme önyargıyla yaklaşmasına neden oldu. şüphesiz ki albümün en aykırı şarkısı ve bekleneni vermekten hayli uzak.

    midnight summer jam: r&b/soul/funk altyapılı şarkıda pharrell ilk dakikada kendini belli ediyor. özellikle vokali bana random access memories'i hatırlattı. açıkçası dördüncü klip man of the woods yerine bu parti havasına sahip şarkıya çekilse daha iyi olurdu.

    sauce: başka bir r&b/funk altyapılı şarkı, bir üstteki şarkının başlatığı eğlenceli havayı cinsel referanslarla devam ettiriyor. kolayca dile dolanabilecek, ilginç bir isme sahip parça. ayrıca sözleri yer yer strawberry bubblegum'ı hatırlatmıyor değil.

    man of the woods: tatlı bir şarkı olabilecekken altyapısı yüzünden olmamış olan şarkı. vokaller ve melodi gerçekten iyi, tabii altyapısına katlanabilirseniz. akustik versiyonu yayınlansa keşke.

    higher higher: işte jt bu! ilk beş şarkıdan benim şüphesiz en beğendiğim şarkı. bu blues/soul şarkıda bir öncekinde çuvallayan pharrell tekrar kendini bulmuş.

    wave: bu şarkıda ham bir olmamışlık var. akşam oturduğunda günlüğe yazdıklarını şarkı yapması bir yana, şarkıdaki esas problem vokal ve altyapı uyuşmazlığı. americana altyapısına r&b vokal tam anlamıyla çatışma halinde. jt'nin bu americana olayına giremediğinin ilk gerçek örneği.

    supplies: hem sözleriyle hem r&b altyapısıyla jt'nin özünü yansıtan bu şarkıyı yayınlandığında sevmiştim. albümdeki en iyi şarkılardan biri olduğu su götürmez. man of the woods ve wave'de isteneni veremeyen the neptunes burada yine jt ile ne kadar iyi işler çıkarabileceğini gösteriyor.

    morning light: birçok kişinin sevdiği, benimse bir türlü ısınamadığım şarkı. alicia keys'in vokali gerçekten iyi, sorun şarkının türü. r&b mi, soul mu, reggie mi? içerdiği americana elementlerinin de durumu kurtarmaktan çok uzak olduğunu söylemeliyim. altyapısı farklı olsa bile şarkı size o "kendini kaybetmiş aşık" temasını iletemiyor. şarkıyı hissedemiyorsunuz.

    say something: son zamanların en gözde country şarkıcısı chris stapleton kendini hemen belli ediyor. adam vokal olarak bu dünyaya country söylemeye gelmiş. ağzından çıkan her kelime güney aksanı taşıyor. sözleri gerçekten iyi olan bu country şarkının stapleton sayesinde inanılmaz bir havası var. jt'nin başından beri vadettiği country'yi dibine kadar hissediyorsunuz. 2015 cma ödülleri'ndeki düette görmüştük zaten ama stüdyoda da bu ikilinin düeti çok uyumlu. sound'unun bana stapleton'ın büyük başarı yakalayan traveller albümünü hatırlattığını düşünürsek, jt'den ziyade stapleton'ın ağırlığını koyduğu bir şarkı olduğu çok açık. şunu da belirtmek gerekir, şarkı gayet iyi ama ilk sekiz şarkıya kıyasla çok ciddi bir farklılık var ki bu da konsepti paramparça ediyor.

    hers (interlude): jessica biel sözü alıyor ve sauce'a cevap veriyor. albüme ara veriyor ve bir dakika boyunca jessica'nın bakış açısını dinliyoruz. bu noktadan sonra da albüm r&b'den iyice kopup artık daha southern bir sound benimsiyor.

    flannel: bu sefer de çoğunluğun aksine benim beğendiğim bu ninni tarzı country şarkısı, kendini gerçekten hissettiriyor. ancak gelin de görün ki çok büyük bir problem var. şarkıyı dinlediğim ilk dakikadan itinaren bana neyi hatırlattığını düşündüm ve en sonunda (12 saat sonra) buldum. bu bir tesadüf mü yoksa "aşırma" mı bilmiyorum ama benzerlik inanılmaz. şarkının verse'ü ile sevdiğim animelerden kimi no na wa'nın sparkle şarkısı'nın girişi neredeyse aynı. belki de animenin şarkısını sevdiğim için bu şarkıyı da sevdim. benim için albümün iyilerinden.

    montana: vokali de altyapısı da çok iyi ve bana yine random access memories'i hatırlatıyor. the neptunes elektro rock ile funk'ı çok iyi harmanlamış ki pharrell'ın uzmanlık alanı. çoğunluğun aksine benim beğendiğim bir şarkı.

    breeze off the pond: yine pharrell'in her notasında kendini hissettirdiği bu şarkı, bir öncekine kıyasla daha fazla funk elementleri taşıyor. albümün iyilerinden. ayrıca altyapısı bana doğrudan rock your body'yi hatırlatıyor.

    livin' off the land: hem jt'nin günlüğüne hem de tür çatışmasına geri dönüyoruz. the neptunes albümdeki bu son şarkısında funk ile americana'nın bir tür sentezini yapmış, fena da olmamış ama sözler bir şey ifade etmiyor.

    the hard stuff: haha! blake shelton söylüyor sanki. say something ile tanıştığımız country'ye devam ediyoruz ve bu country olayının jt'de pek de iyi durmadığını görüyoruz. ayrıca country'nin neden dünyaya açılamadığını da buradan anlayabilirsiniz. bir kamyonete şarkı yazabilirler ve bunu büyük bir coşkuyla söylerler. işte bu da öyle bir şarkı. öylesine bir konu hakkında oturmuş, şarkı yazmış jt.

    young man: "benim oğlum erkek adam olacak," misali koltuklarını kabartan erkek babalarına bürünen jt, bu folk/country şarkıyla bir taraftan oğluna tavsiyeler veriyor bir taraftan da karısını övüyor. filthy ile başlayan bir albüm için oldukça sönük bir kapanış şarkısı ve artık şunu görüyoruz ki ortada müzik açısından konsept falan kalmadı. ayrıca jt her "young man" deyişinde içgüdüsel olarak "aman da aman, sen baba mı oldun?" diyesim geliyor.

    benim için genel olarak ortalama bir albüm olsa da, jt'nin solo kariyerinin en kötü albümü. gerçekten de albümün büyük bir kısmında karısı ve oğlunu anlatıyor. bazı kısımlar -morning light gibi- yüzeysel kalmış ama birçok yerde kendi kişisel hayatını şarkılara yansıtmış.

    esas sorun albümün tam bir karma olması. the neptunes imzalı supplies'ı dinlediğimde ve sekiz şarkıya daha katkıda bulunduklarını gördüğümde bu tür şarkıların ağırlıkta olduğunu düşünmüştüm ama çok yanılmışım. jt ya bu türü benimseyecekti ya breeze off the pond'da yaptığı gibi r&b'ye odaklanacaktı ya da ciddi anlamda bir country albümü ortaya koyacaktı. albümde ne ararsan var ve şarkılar uyum içinde değil. filthy ve the hard stuff nasıl aynı albümde buluşabilir?

    pharrell inanılmaz bir prodüktör ama bu adamın alanı elektro, funk, r&b ve soul. bu adamla çalışıyorsan bu tarzlara odaklanman gerekir. bu "americana" olayının altından kalkamamışlar. bunun muhtemel sebebi de jt'nin tek bir türe odaklanamaması. hayır, şunu anlamıyorsunuz: jt ne yapmak istemiş? güney sound'u r&b ile buluşturma fikri çok da iyi bir fikir değil. eğer istediği gerçekten buysa bu sefer the neptunes doğru seçim değil. dann huff, butch walker ya da jeff bhasker gibi prodüktörler bu harmanlama işini daha iyi kotarabilirdi ki bence the neptunes ile supplies ve higher higher gibi şarkıların olduğu bir albüm yapmalı ve bu güney seslerine hiç girmemeliydi.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap