581 entry daha
  • bir çok yerde filmler hakkında yorum veya analiz yaparken esasında bir çok imgelemeyi, metaforu ya da sembolu atladığımızın farkında bile değiliz.bunun sebebi öncelikle ne gördüğümüzü bilmememiz ya da göremediğimiz.’insanlar sahip oldukları kelimelerle düşünür’ .özellikle ‘oldboi’ filmi gibi sanat filmlerinde,’insan sahip olduğu entelektüel bilgi birikimiyle filmi görebilir, anlayabilir’ diyebiliriz.bu girizgahtan sonra senelerdir sinema seyircisi olduğunu sanan bendenizin cem başeskioğlu’nun sinema okuması rehberliğiyle gözlerini açması ve bunu sizlerle ya da ilgilenenlerle paylaşmasını okuyacaksınız. ilk sahneden son sahneye kendimce gerekli kaynakları da vermeye çalışarak esasında ‘old boi’ neden kültleşmiş bir sanat filmi onu incelemeye çalışacağım.biraz uzun ama sinemayı ve bu filmi sevenler için faydalı olacağını düşündüğüm bir yazı oldu sevgiler...

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    buradan sonra baştan aşağı spoiler aman diyeyim
    --- spoiler ---.
    --- spoiler ---

    ilk sahneye baktığımızda yönetmen sağ eliyle kaybetmekten korktuğu bir şeylerin olduğunu bize göstermeye çalışıyor.eller sanatta iyilik ve iyi insanı karakteri sembolize eder, yapmış olduğu diğer bir iş de kamera yaklaşırken, görmemiz gereken karakterin gözlerini bile göremiyor oluşumuz.bu hemen hemen her isa tablosunun da görebildiğimiz bir durum.arkadan gelen ışık, kim, nerden geliyor bilmiyoruz.karakteri daha tanımadığımız ve film süresince tanıyacağımız için detay alamıyoruz.sıkı yumruk ise karakterin güçlü olduğunu ve savaşçı olduğunu anlatırken hemen arkasından gelen sahnede ise odeshu’nun esasında ne kadar da zayıf olduğunu göreceğiz.(yazı boyunca dae-su oh ismini odeshu olarak yazacağım.)
    karakol sahnesine geçtiğimizde kravat ve yanında oturan adamın kız arkadaşında puantiyeler görüyoruz.puantiye yine orta çağ ve sanatta kötülük, kötü oluşum anlamını taşır, sivilce gibi.adamın kravatıyla kadının elbisesi rastgele seçilmiş olmadığını buradan anlıyoruz. bu arada dikkat etmemiz gereken odeshu ya da de su oh ismi esasında ‘oedipus’ ismine gönderme.oedipus’un tarihine bakarsanız ensest bir hikayesi var ve yönetmen daha ilk sahneden bunun ensesti anlatan bir film olacağını alttan veriyor. odeshu’nun elinde sivri bir askılıkla durması yine kötülüğün ve şiddetin sembolü olacağını gösteriyor.bir çok sanat eserinde sivri kılıç vb. temaların şiddet ve kötülük içerdiğine rastlıyoruz.ailesini gösterirken kameranın ortasına sokulmasına rağmen ailenin detaylarını göremiyoruz, ailesi yine kasıtlı olarak bulanık bırakılmış, yönetmen bize öğrenmemiz için daha zaman var diyor, görsel olarak.zaten isa’nın çarmıha gerilmesi ile ilgili resimlere baktığımızda(giottothe crucifixion - la crucifixion 1330), isa’nın tablonun ortasında, ailenin sağ alt köşede olduğunu görürüz(tablolardan bahsederken isaya göre sağ sol olarak belirtiyoruz yani biz karşıdan bakarken sol ama tablonun sağı.).burada da yönetmen adeta bize bir çarmıha gerilme tablosunu sunuyor. karakolda ailesi ve kızından bahsettikten sonra kanatla dans etmesi, yine dans eden kanatlı iskeletlere bir gönderme, sanat tarihinde.biliyoruz ki ölümü işaret eden bir anlam taşır, buradan da ailesine ve kızına ulaşamayacağını yada başlarına kötü bir şey geleceğini anlıyoruz.(danse macabre).hemen arkadaki panoda bulunan yeşil tonlar hayatı ve yaşamı sembolize ediyor.esasında yönetmen burada resmen simge ve metaforlar yoluyla gözlerimizle oynuyor.odeshu’nun gömleği yırtmasıyla esasında ölmeyeceği bize anlatılıyor yine sanatta beyaz kumaş, elbise kefen anlamına gelir ve bu gibi kullanıldığında karakterin ölmeyeceğini anlarız. odeshu’nun çıplak oturduğu sahnede yeşil panoda iki tane defter var kara kaplı.bunlar bize iki kurbanın anlatılacağını belirtiyor(kara defter şekil itibarıyla yaşam defteri ya da tabut olarak imgelenebilir.) ve arkadaki açık pencere ise, bize hala umut olduğunu anlatırken, tam o sırada pembe giyimli şemsiye tutan biri geçiyor.bu detay çok ince düşünülmüş pembe, somon renkleri kurbanı sembolize eder, bunu bir çok sahnede göreceğiz.ufacık umudun olduğu yerden kurbanımız geçiyor.arkadaşının gelip kurtarmaya çalıştığı sahnede karakolda polislere söz verdiğini görüyoruz ama bu sözlere inanmak, sahne yapısıyla da mümkün değil çünkü sözü veren kişi solda duruyor, (bize göre sağdaki tabloya göre sol yani kötü taraftaki kişinin vereceği sözlere genelde inanılmaz sanatsal olarak.bknz giotto tablosu ve isanın solunda isa çarmıha gerilirken umrunda olmadan oyun oynayanlar ve emri verenler.)
    buradan kişinin fiziken ya da ruhen hapiste olacağının bize anlatıldığı telefon kulübesi sahnesine geçiyoruz ve yazılar artık yine pembeleşiyor.bu sırada arkada, arkadaşı da var.normalde bu çekim açısıyla ikisinin de hapis edileceğini düşünmemiz gerekirken, yönetmen ortaya karakterini koyuyor ve muhteşem bir açıyla arkadaşının özgür olacağını gösteren kamera açısıyla yavaştan açı değişiyor.arkadaşı tam odeshu’yu aramak için hapis metaforundan çıkarken şemsiyeli bir kişi geçtiğini görüyoruz, bu sahnede şemsiye ayraç, ayıran kişi, kötülüğü yapan kişi hakkında ipucu veriyor.burada arkadaşının ters yönden gitmesi ise bize arkadaşının o kişi olmadığını gösteriyor.yükselen kamera açısıysa ilk sahnede sağ eliyle yumruğunu sıkmış karakterimiz evrimini tamamlamış olan odeshu’ya doğru gideceğimizi göstermekte(hatırlarsak ilk sahnede çatıdaydık.), akabinde yönetmen yine eserini konuşturuyor, topluklar içinde tersine bakan, düşünen sorgulayan temalı resimlere nazire yaparcasına, sağanak yağmurda bir yöne yürüyen şemsiyeli insanların aksine yürüyen arkadaşını görüyoruz.yerdeki çizgilere baktığımızda, kırmızı sarı her zaman ölümün işareti olurken bu sahnede ok ve çarpı işaretiyle gittiğimiz yönün hiç güzel bir yön olmayacağını, kurban rengiyle ve yine şemsiyedeki figürlerle bize sunuyor.(sarı kırmızı özellikle resim sanatında ölüm rengidir vanitas sembolünü inceleyebilirsiniz.)buradaki sağanak yağan yağmur bir arınma, yıkanma olacağını esasında bize sunuyor.bol yağmur, esasında suya batırılıp, günahlardan arınmayı tamamlamayı anlatmak(vaftiz olmak gibi diyebiliriz.)ayrıca torbadaki kanatlarında yine sanatsal olarak ‘fallen angel’ yani düşmüş melek, ölmüş saf kişi, karakter yada cennetten kovulmuş melek imgelemesi olduğunu da belirtelim.buradan introya geçtiğimizde hipnoz görselleri bize veriliyor ve karakterin hipnoz etkisinde olacağı sahnelerin bizi beklediğini ‘oldboi’ yazısıyla da bize vermekte yönetmen.
    ilk hapishane sahnesinde kara kaplı defterin yan yatırılmış halini görüyoruz diyebiliriz(kapıdaki ufak odeshu’nun çıktığı kapak.).aynı zamanda direkt sahneye siyah ayakkabıyla giren kişi ise kötüyü simgeler, kötü karakterler genelde filmlerde ayakları çekilerek dahil olur ve burada da bir örneğini görüyoruz. odeshu aynı monte cristo kontu’ndaki gibi nerede olduğunu merak ediyor, neden orada olduğunu bile bilmiyor, burada da bir gönderme yaparak, yine kötü birinin ya da karakterin kendi zevk ve egoları için ya da çıkarı için bunu yapabileceğini düşündürtüyor yönetmen monte cristo kontu’na nazire yaparak.
    hücreye ilk baktığımızda ‘man of sorrow’ tablosu kurbanın geçireceği yolu ve acıyı bize anlatıyor.solda ise tuvalet, yıkanma, arınma olacağını anlatırken, en önemli detaylardan biri cam bardak figürünun kadın rahmini sembolize ediyor oluşu. man of sarrow tablosuyla bütünleşen odeshu, verilen dumanla uyuma sahnesine baktığımızda, dumanın bize hep kötü olayların başlangıcı olduğunu anlatmakta. yine man of sarrow tablosuyla karşı karşıya kalan odeshu’nun çekim açısına bakarsak, bir tabloya bakıyormuş gibiyiz.sol alt köşe normalde aile oturur, sağda emir veren ortada çarmıha gerilen isa, arka fonda sistemin çarkları olan yel değirmenleri.hemen arkasındaki sahnede odeshu’nun tutsaklığı parmaklıklar arkasında gerçeği bize tekrar veriliyor.odeshu uyurken ona yapılanların, bir plan dahilinde olduğunu anlıyoruz ve bunun bir kadınla ilgili olduğunu ve kendi kanıyla çok yakını olduğunu anlıyoruz.burada dali’nin en büyük eserlerinden biri olan ilk sürrealist yapımlardan endülüs köpeği’ne gönderme ise karıncaların sahneye girmesiyle karşımıza çıkıyor.tragedya’ya giden karakterimiz karıncalarla imgeleniyor, herkesten kendi çıkarımı yapılması isteniyor.bilinç altındaki yolculuğu gördüğümüz bu sahnede, ayna ise her şeyin zıtlığını sembolize ediyor.kırık aynalar ruh veya hafıza parçaları olarak karşımıza çıkıyor.ayaklarından çekilen odeshu ise ölmediğini veya ölmeyeceğini hemen yatak baş ucunda duran ayakkabılardan birinin yan durduğundan anlayabiliyoruz.sanatta yan yana duran çift ayakkabı ölüm demekken burada sadece birinin düzgün diğerinin yamuk olduğunu görüyoruz.(bknz van gogh tabloları)keza çekmece ise daha açıklanmamış sırlar olduğunu bize anlatmakta.
    yeşil kaplı defter sahnesine geldiğimizde yeşilin hayat olduğunu, kalemin, dolayısıyla yazarın da kendini yazması, kendi ölümü anlamına geldiğini anlatılırken, yazdığı kalemin yeşil olması da ölmeyeceğini göstermekte.filmde bir kişinin bilinç altında olduğumuza dair en büyük ipucu televizyon sahnesinde verilmekte.’televizyon sizin arkadaşınızdır’ derken, frankestein’i göstermesi, esasında frankestein’ın bir kişi tarafından yapılmış, var edilmiş, yapay bir karakter olduğunu düşündüğümüzde, belki de bu kişinin de bir hayal olduğunu ya da bir karakterin frankestein’ı olduğunu düşündürtüyor yönetmen bize.dahi yönetmenimiz bu sahnedeki mastürbasyon kısmıyla, salvador dali’nin unutulmaz eseri olan ‘great masturbator’u eserine koyuyor.resme ve sahne çekim açısına ve temasına baktığımızda insan gerçekten hayran kalıyor.(bknz.great masturbator.)
    kendi kendine savaşan, çalışan karakterimizin esasında film boyunca bir bilinç altı savaşı verdiğini yine burada anlıyoruz.yavaş yavaş karakoldaki sümsük odeshu’nun, açılış sahnesindeki yumruğunu sıkan odeshu’ya dönüşmesini izlemekteyiz.yine yıllar içinde geçen zamanı çok iyi bir kurguyla bize veren yönetmem, tv’deki boks sahnesiyle yine kendi kendine yaptığı savaşını imgeliyor.aradan yıllar geçtikten sonra 'duvarlar ne oluyor da zayıflıyor?' diye bizi sorgulatan yönetmen, odeshu duvarları aşıp kolunu dışarı uzattığı sahnede yine sağanak yağmur olduğunu görüyoruz, bu da bize esasında odeshu’nun dönüşme aşamasında zaman geçerken dünyanın senelerdir aynı yerde kaldığını imgelemekte.
    yine duman verilerek içeri giren kötü karakterimiz hipnoz seansıyla bir anda kendini hayatta buluyor hem de bavuldan çıkarak(duman yine resim sanatında kötülük sembolize eder cehennem dumanı, yangın vs.).bavul esasında artık bastırılmış hayvanlaşmış ve canavarlaşmış bilinç altındaki odeshu’nun dışarı çıkmasını simgelemekte.(bavul da esasında tabutun sembolize edilmiş hali)bir anda karakoldaki sümsükken uzun bir zaman sonra ‘dupont’ marka saat ve lüks kıyafetlerle dışarıda olduğunu görüyoruz.esasında odeshu’nun diğer bilincinin etkisiyle çıktığını ya da onun etkisiyle var olduğunu göstermekte yönetmen.ilk sahnenin aksine, burada öldürmekten çok kurtarmaya çalıştığı diğer bilincini görüyoruz.beyaz köpek ise burada cehennem bekçisi olarak yerini alıyor, yine bir çok sanat eseri ve tabloda gördüğümüz bir durumdur bu(beyaz köpek cennet bekçisi masumiyet saflık, temizlik bekçisi olarak tablolarda çıkar karşımıza.)ayrıca odeshu’ya dikkatli baktığımızda gözlerinin hala kapalı ve kör olduğu ise oedipus’a bir gönderme, ayrıca yine hala hem seyircinin hem de kendinin hala gerçeği göremediğini anlatmakta.burada odeshu’yu bastıran bilincin bir sebepten yaşamak istemediğini ve ölmek istemediği anlatılmakta, odeshu ise hayvani dürtülerle olayı anlamaya çalışıyor ve onu kurtarıyor.buradaki muhteşem sahne ise ‘creation of adam’ freskine nazire.bknz(creation of adam.)o freskte tanrıının dokunuşunun olduğu kısmın beyin olduğunu gördüğümüzde, burada da bilinç altına itilmiş bir bilincin, diğer bir bilinci kurtardığını görüyoruz.hemen arkasından gelen sahnede iki bilinç bir biriyle konuşurken, intihar ederken kurtarılan bilincin, tam kendi derdini anlatmaya çalışırken, odeshu’nun kalkıp gittiğini görüyoruz.bu yönetmenin bize hikayeyi görsel olarak anlatacağının ve detaya ineceğinin bir emaresi esasında.benim en sevdiğim ve sanatsal olarak bayıldığım asansör sahnesinde ise cinsel birliktelik yine sürreal olarak karşımıza geliyor, zaten asansör, koridor, karanlıktan aydınlığa geçişler hep bir değişimi, gelişimi, dönüşümü simgeler.burada ise yine bilinç değişimini veya geçişini gösteriyor.binadan çıktıktan sonra intihar eden diğer saf bilincin, artık devre dışı kaldığını görüyoruz.yani uzun zamandır birinin beyninde, kendi bilincini, hafızalarını bilinçaltına ittirdiği odeshu, bir sebepten tekrar beynin derinliklerinden çıktı ve saf bilinç yok oldu.artık ortaya çıkan odeshu’unın bilinci kim ve ne olduğunu arayışta.akvaryum ve balık restoranına geldiğimizde yönetmen burada bize esasında odeshu’nun bilincini hala özgür olmadığını, yine cam arkası sahnelerle gösteriyor.’yoksa odeshu hala cam arkasındaki, akvaryumdaki bir balık mı?’ diye sorgulatıyor yönetmen.balık restoranında çalışan kadının daha önceden onu tanıdığını bize yapısal olarak gösterebilmek adına, yönetmen burada bize kadrajı hafif eğerek yardımcı olmuş ve bu karakter odeshu’yu bir yerden tanıyor diyor adeta.burada kadın soru sordukça odeshu’nun yalan söylemesiyle kamera uzaklaşıyor, yani yalanda uzaklaşan kamera açısını gösteriyor yönetmen.telefon çaldıktan sonra muhteşem bir detay var gözlerden kolaylıkla kaçabilecek.tam konuşurken biri önünden geçiyor odeshu’nun.fakat oturduğu yere baktığımızda böyle bir şeyin olması fiziken imkansız çünkü zaten oturduğu barın önünden yürüyecek bir yol yok, burada yönetmen bize arayanın şemsiyeli kişi olduğunu yani bunlara sebep olan kişi olduğunu anlatıyor.bir önceki sahnede yalan söyledikçe uzaklaşan kamera bu sahnede doğru söyledikçe yakınlaşıyor.buradan da arayan kötü karakterin esasında doğruları söylediğini anlatıyor yönetmenimiz.filmin en çok konuşulan ahtapot yeme sahnesini ise herkesin kendi görüşüne bırakarak geçmek istiyorum.fakat sonunda yine sağ el ile odeshu’nun eline tutan kadını görüyoruz, yani iyi karakterleri bekli de kurbanları görüyorsunuz diyor burada bize yönetmen.yine iki tane bardak yani rahim var ve tabaklar yine yeşil ve hayatta kalmaya çabalayan ahtapot.
    filmin en vurucu sahnesindeyiz odeshu uyanıyor.arkada yeşil kocaman bir kadın rahmi var akvaryumla betimlenen ve onun arkasında bir küçük çocuk kafası ve hemen önlerinde yine bir yeşil bardak.burada yönetmen ensest temasını ve odeshu’nun kızının bu kadın olduğunu gözümüze gözümüze sokuyor esasında.sonra ise yalnızlıklar üzerine sanatsal sahneler izliyoruz ve sürrealizmin doruğunda bir karıncanın yalnızlığıyla bir insanın yalnızlığını empati yaparak hüzünlenebiliyoruz. yönetmenin bu işi yapıp bizi duygulandırabilmesi inanılmaz.yine evden çıkmadan mido’nun kolunun altına girme sahnesi oedipus tablosuna bir gönderme.(bknz oedipus ve antigone).
    bu sahneden sonra yıllardır yediği mantılar üzerinden giderek, kendisini hapseden karakteri bulmaya çalışmasını izliyoruz odeshu’nun.esasında bulmaya çalıştığı kendini yıllardır bilinç altına hapsetmiş bilinci ve neden onu bunca zaman sonra tekrar dışarı çıkardığı sorusu ile var olma mücadelesi.bluedragon restoranında bulduğu sahnede, çin böreğini tuttuğu sahne esasında telefon kulübesinde sarı ve pembe çizgilerin olduğu sahneye bir gönderme, her iki sahneye de baktığımızda chopslar ve ortadaki mantı neredeyse yapısal olarak bire bir örtüşüyor.tam bir deha örneği.hapishaneyi bulan odeshu’nun yine yönetmenin muhteşem bir sahnesiyle bizi baş başa bırakıyor.saf bilincini kurtarmaya çalışırken creation of adam’a göz kırpan yönetmen burada tam tersini yapıyor ve can alacağını gösteriyor hatta seyirciyle dalga geçerek bunu geometrik olarak da gösteriyor.burada çekiç bir çok anlama gelebilir.çekiç insanın kendi taşını yontması olarak da görülebilir ve odeshu’nun sabırla yonta yonta bir yol izleyeceğini görüyoruz.
    çekiçle diş çektiği sahnelerden sonra ise uzaktan çekimde sandalyenin yamuk olduğunu görüyoruz.burada anlıyoruz ki dişi çekilen kişi ölmeyecek.eğer sandalye dik dursaydı ölebilirdi.(bir çok sanat eserinde dik duran boş sandalye ölümü sembolize etmektedir zaten sandalyenin üzerine de kırmızı havluyu atması da bunu perçinliyor. bknz:van gogh's chair, c.1888 )
    yönetmen kılıç yerine, eline çekiç verdiği kahramanımızın transformasyonunu ve bilgeliğe giden zorlu yolunu göstermek için belki de sinema tarihinin en güzel aksiyon sahnelerinden biriyle bizi baş başa bırakıyor.burada esas vermek istediği mesaj, bilgeliğe giden zorlu yolda acı çekmeden bunun olmayacağı ve bu yolun engellerle dolu olacağı esasında.sahne sonunda daha önceden de bahsettiğim gibi koridor ve tünellerden geçen odeshu aydınlık bilgeliğin olduğu dünyaya çıkıyor.burada da onun bilinç altından çıkmasına sebep olmuş diğer bilinci yardımıyla tekrar yolunu bulmasın amaçlandığını görüyoruz.yıllardır harap olmuş belleğini hatıralarla, birleştirmeye çalışıyor odeshu bilinci.eski anılar sayesinde ise evergreen yani diğer bilincine ulaşıyor odeshu. burada ilk defa iki bilinç arasındaki savaş başlıyor.cehennem bekçisi köpeğimiz ise burada evergreen’in yanında bulunan koruma olarak karakterleştirilmiş.evergreen’i bulduğunda burada her iki bilincin de aynı olduğunun en büyük emaresi evergreen’in ‘sen bir canavarsın benim yarattığım canavarsın’ sözleri oluyor.film başından beri bunu odeshu sadece kendi iç sesiyle söylerken bunu başkası nasıl bilebilir? burada artık hayatından vazgeçmiş evergreen’in beyin tarafından yaşadığı travmadan dolayı bilinçaltından çıkarıldığı ipuçları bize veriliyor.hayatta kalmaya çalışan beyin artık hayatta kalmak istemeyen bilincin karşısına uzun zaman önce hapsedilen bilinci çıkarıyor çünkü hayatta kalmaya ihtiyacı var.bundan sonraki sahnelerde yine bilinçlerin bir biriyle savaşları ve bir birilerini var etmelerini görüyoruz.nasıl merak ve bilgelikten ötürü odeshu evergreen’i öldüremediyse evergreen de odeshu’unun ölmemesi için yardım ediyor ve belki de planın devam etmesine sebep oluyor.bundan sonraki sahnede ensest gerçekleşiyor ve odeshu hala kızı olduğu anlamadığı mido ile beraber oluyor.hemen arkasından siyah kötü karakter geliyor ve dumanlar eşliğinde bize kötü bir şeyler olacağı teması yine veriliyor ve bilinç her şeyin farkında olduğunu, istediğin kadar saklan istediğin kadar kaçarsan kaç, yaptığından saklanamayacağını anlatıyor yönetmen.yine cehennem bekçisi köpeğimiz ise olanları izlemekte.gelen hediye paketine baktıkları sahnede oedipus ve antigone’nun yan yana olan tablolarının arka plandan çekimine bakıyoruz.
    bundan sonra filme aksiyon kazandırmak istemiş yönetmen, evergreen yani diğer bilincin bırakmış olduğu anılarla, kendisini bulması için çaba gösteriyor odeshu.tabi anıları buldukça da bilinçaltına itilmesine sebep olan olaylar tekrar birleşmeye başlıyor.filmin yine müthiş sahnelerinden biri olan ve bir çok sanatsal esere ilham veren beyaz merdivenli binaların arasında dolaştığı sahnelerde mimar giovnni battista piranesi’nin merdiven çizimlerine göndermede bulunuyor yönetmenimiz.(bknz giovnni battista piranesi stairs harry potter filminde de kullanılmıştır hatırlarsanız.)takip ettiği anılarla kendi içgüdüsü ve bilinciyle evergreen’e kadar ulaşıyor odeshu ve evergreen’in çatı katına ayak basıyor.artık iki bilinç son kez karşı karşıya geliyor.biri yaşanılan ensest travması ve hayatı devam ettirmek için oluşturulmuş evergreen, diğeri de ölmek üzereyken ölmek istemeyen beyin tarafından tekrardan uzun zaman sonra imdat çekiciyle ortaya çıkarılan odeshu.ikisinin de aynı benlik olduğunu zaten suratların yarım yarım geldiği sahnede yönetmen bir kez daha bize veriyor.burada ünlü şair ella wheeler’ın solitude(laugh, and the world laughs with you,weep, and you weep alone)şiiriyle birlikte alt bilincin kızıyla beraber olduğu gerçeği sonunda odeshu’ya anlatılıyor. mido’nun hapiste kanat taktığını yani düşen melek olduğu bilgisi veriliyor.yani esasında vakti zamanında evergreen hayatını devam ettirmek için hipnozla odeshu’yu yaratıyor, girdiği ensest ilişki yüzünden okula yayılan dedikodunun kaynağı olarak odeshu’yu gösteriyor ve kardeşinin de bu dedikodular yüzünden intihar etmesine sebep olduğu ve bunla da yaşayamayacağı ve tramvayı atlatmak için bu yaşananların suçunu oluşturduğu odeshu’ya atıyor ve onun zihninin derinliklerine gömüyor.fakat bir gün ölüm tehlikesi ve travma geçirince ölmek istemeyen zihin ya da beyin ister istemez hayatta kalmak için odeshu’yu tekrar ortaya çıkarıyor. hipnozun yan etkilerinden biri ise anıların çarpıtılması, karışması, ya da yoktan var olması.odeshu’da anılarında kendine hiç olmayan mido’yu yaratıyor esasında.bu arada penthouse yani çatı katı sahnesinde cehennem bekçisi köpek karakteri ile odeshu’nun savaşını da daha fazla uzatmadan kesen, yani burada değer yargılarına son veren, yine ilk ensesti yapan evergreen.mido’nun kendi bilincinin bir hatası olduğunu bilmeyen odeshu ise diğer bilinçten evergreen’den en azından mido’yu korumak adına paketi açmamasını istiyor ki ensest ilişkilerini öğrenip, vakti zamanında evergreen’in kardeşinin intihar ettiği gibi bir son olma ihtimali olmasın.bunun için de evergreen’in ‘kardeşimi hamile bırakan benim penisim değil, senin dilindi!’ sözünü hatırlayarak endülüs köpeği’ndeki göz kesme sahnesine yönetmen nazire yaparak dilini kesiyor.burada dil esasında penis.sonrasında artık planın ve bilinç değişiminin tamamlanmasıyla evergreen intihar ediyor ve yerine evergreen tarafından yaratılmış bilinçaltından taze çıkmış canavar bilinç odeshu geçiyor.bu transformasyonu da yine bir hipnozla unutmaya çalışan beyin buna kendini inandırıyor.zaten bu sahnelerinde esasında bir beyin oyunu olduğunu kızının isveç’te bir ailenin yanına verildiği bilgisini alan odeshu’nun karlı bir yerde kızıyla tekrardan buluşma sahnelerinden anlıyoruz.bunca lafın kısası bilinç, bilinçaltı, sürrealizm, şizofreni, sanat, ensest kavramlarını muhteşem bir şekilde harmanlayıp bize belki nesilden nesile unutulmayacak bir şaheser bırakıyor chan wook-park.
81 entry daha
hesabın var mı? giriş yap