22 entry daha
  • oyunu henüz bitirmiş değilim ama bazı konularda fikrimi belirtmek isterim.

    öncelikle oyun "kötü" bir oyun falan değil, bu tarz kolpaları geçelim.

    oyunun hikayesi tam anlamıyla orijinal olmasa da pek çok orjinal yapımdan ödünç alınan öğelerin ve hikaye elementlerinin birleştirilmesiyle ortaya orijinal bir sentez çıkarmışlar.

    diyalogları şaheser denecek düzeyde olmasa da son dönemlerde piyasaya spam'lanan oyunların klişe diyaloglarının ardından temiz bir nefes aldıracak seviyede özenle hazırlanmış. oyundaki çok büyük bir zamanım insanlarla konuşarak geçti ve sıkıldığımı söyleyemem.

    oyunun en ilginç özelliği ki bu özellik oyuna ahlaki derinliğini kazandırıyor, bir insan hakkında ne kadar çok bilgi edinirseniz, sırlarına ve geçmişine ışık tutan ipuçları öğrenirseniz, o kişiyi öldürdüğünüzde topladığınız exp hatırı sayılır düzeyde artıyor. o yüzden oyun sizi bir karakteri öldürmeden önce onun hakkında olabildiğince fazla bilgi toplamaya, ona ilişkin quest'leri bitirmeye teşvik ediyor. tabii bir karakteri tanımak ona ilişkin empati kurma seviyemizi etkilediği için o karakterle kurulan bağ da bu süreç içerisinde güçleniyor ve o kişiyi öldürmeye karar vermek bir o kadar zorlaşıyor. zaten oyun tüm esprisini bu ikilemden kazanıyor; ana karakterimizin hem kana susamış bir vampir hem de idealist bir doktor olması zaten en başta bu ikilemin altını çiziyor.

    oyundaki npc sayısı koca bir şehirdeki farklı bölgelerdeki farklı hayatlara dahil olma hissini yaratmak için yetersiz düzeyde düşük; ama oyun bu açığını az sayıdaki npc'nin her birinin karakterini özgün şekilde doldurarak bir ölçüde kapatıyor. oyundaki her bir npc ortalama bir rpg'deki figüran gibi takılan ve jenerik laflar sarf eden npc'lerden çok daha detaylı yaratılmış. hepsinin farklı bir geçmişi, farklı sırları, farklı görüşleri bulunuyor. bazıları başta itici olabilen bu kişileri daha detaylı tanıyınca, diğer karakterlerden belli bir karakter hakkında bir şeyler öğrendikçe, onu içinde bulunduğu psikolojik duruma sürükleyen sebepleri anlamaya başlıyorsunuz.

    oyunun diğer ilgi çekici özelliği ise npc'lerin sağlık durumunu takip etmek ve bir doktor olarak onlara yardım etmek. kişinin hastalığına özel ilacı gerekli malzemeleri toplayarak üretiyorsunuz. eğer belirli bir bölgedeki hasta sayısı artarsa ya da bir bölgeden fazla sayıda insanı öldürürseniz o bölgenin hem yaşamsal kalitesi hem de ekonomik durumu negatif doğrultuda etkileniyor. bu yüzden oyun sizi kana susamış yanınız ve insanları düşünen idealist yanınız arasında bir denge sağlamaya zorluyor. tabii bu dengenin peşinden koşmayıp fırsat bulunca herkesi öldürmek ya da kimseye dokunmamak da sizin elinizde. ikisinin de kendine has sonuçları var. örneğin vampir yanınıza fazla ağırlık verirseniz şehrin bölgeleri boku yiyor ve bu bölgelerdeki it kopuk insan ve yaratık sayısında artış yaşanıyor. doktor yanınıza ağırlık verip kimseye kıyamam modunda takılırsanız karakterinizin güçlerinin gelişmesi bir hayli zorlaşıyor ve karşılaştığınız düşmanlar karşısında zayıf kalabiliyorsunuz. ne kadar çok npc'yi öldürürseniz o kadar çabuk güçleniyorsunuz kısacası. oyun kararı size bırakıyor.

    oyunun combat sistemi mükemmelden bir hayli uzak olsa da internette bazı kişilerin belirttiği gibi facia da değil. alıştıktan sonra melee, ranged, vampire skills arasındaki dengeyi kurup dodge'lamaya özen göstererek kaliteli combat'lar yapmak mümkün. her düşmanın dayanıklı olduğu saldırı tipleri var, bunlara da dikkat etmek elzem. tabii açtığınız farklı skill'ler ve geliştirdiğiniz perk'lerin de, silahlarınıza yaptığınız modifikasyonların da etkisi büyük oluyor. combat'ı fable ve witcher tarzı oyunları anımsatıyor dodge-skill-melee döngüsünde ilerleyen yapısıyla ve düşmanlarınızın bazı skill'lerinize zayıf bazılarınaysa dayanıklı olmasıyla.

    oyunun en büyük eksisi side quest'lerinin çok bayat olması. main quest oldukça merak uyandırıcı şekilde tasarlanmışken side quest'ler diyalog anlamında kötü olmasa da uygulanış anlamında "şuraya git şunu al"dan ya da yer yer "şuraya git şunu kurtar"dan öteye gitmiyor çoğu zaman ve insanüstü güçlere sahip bir errand boy gibi hissediyorsunuz. bir diğer kötü özelliğiyse karakterin haritadaki hareketlerinin çok kısıtlanmış olması. öncelikle zıplama tırmanma gibi mekanikler oyunda bulunmuyor. belli rotaları takip etmek zorundasınız tüm oyun boyunca. oyunun haritası da open world gibi görünüp open world olmayan cinsten. çok sayıda girilemeyen bölge bulunuyor ve bu bölgeler belli aşamalardan sonra açılıyor. oyun başlarında bir süre main quest'ten uzaklaşıp haritayı keşfetmek isterseniz bu pek ödüllendirici bir keşif olmuyor ki zaten haritada belli temel bölgeler dışında konuşulabilir npc bulmak mümkün değil birkaç istisna dışında.

    protagonistimiz, bana monster animesindeki doktor tenma'yı hatırlattı. idealist, onurlu, alanında tek geçilen bir cerrah, kaderin cilvesi sonucu kendini vahşi cinayetlerin ve zorlu ikilemlerin arasında buluyor. oyun, vampire masquerade bloodlines'ın witcher 3'ün velen bölgesindeki savaş ve hastalığa bağlı sefaleti anımsatan bir dünyada, telltale games benzeri seçim mekanikleriyle hayat bulması gibi. bu saydıklarımın hiçbiri gibi efsane olamayacak belki; ama iyi niyetli, büyük emek sarf edilmiş ve kaliteli bir sentez.

    karşıt politik görüşler, mesleki yaklaşımlar, radikal gruplar, savaş yıllarının sefaleti, salgın korkusu, din-bilim çatışması, kurtuluş vadeden illegal çeteler ve bunların pençesine düşen gençler, sınıfsal ayrılıklar, göçmenlere yönelik yaklaşım ve ırkçılık gibi kör göze parmak olmadan arka planda işlenen temalar da benim gözümde bir oyuna artı sağlayacak cesarete sahip olduklarını hissettiriyor ve bu oyundaki serüvenin klişe işlerden ayrılan farklı bir deneyime dönüşmesine yardım ediyor. bu tarz ince ayrıntılar iyi oyunların iskeleti olmuştur her zaman benim için. morrowind, witcher 3, fallout new vegas, divinity, gothic 2 gibi oyunların ortak noktasıdır bu detaylar. gta serisi dahi mizahının ve aksiyonun arkasında bu tarz ayrıntılarla bezelidir.

    combat, item, karakter kasma odaklı değil de hikaye gelişimi ve seçime dayalı sonuç sistemi ekseninde yaklaşırsanız sevebileceğinizi düşünüyorum. diyalogları ve cut-scene'leri hızlı geçerek oynayan tayfadan olmayın yeter.

    oyunu bitirdikten sonra gelen edit:

    birkaç konuda daha yorum yaptıktan sonra oyunun sonuna değineceğim.

    oyunda en sevdiğim mekaniklerden biri eavesdrop mekaniği oldu. npc'leri doğru zamanda doğru bir noktada bulunarak vampir hislerinizle dinleyebiliyorsunuz ve gizli olarak sergiledikleri bir davranışa ya sürdürdükleri bir konuşmaya şahit olabiliyorsunuz. böylece kendileri hakkında daha fazla sır öğrenmiş oluyorsunuz.

    aloysius dawson karakteri bana fazlaca aleister crowley'yi hatırlattı. kendisinin okült bilgiye yönelik iştahı, büyük serveti ve kadim sırlara nail olmak için devamlı katıldığı okült gruplar ya da tarikatlar etkili bu çağrışımda. main quest'in sonlarına doğru hikayenin tarihsel ve mitolojik figürlere değinmeye başlaması çok keyifliydi.

    --- spoiler ---

    ne yazık ki oyunun sonlanışı hakkında çok olumlu konuşamayacağım. daha doğrusu son sahneden ziyade sona etki eden tercihler neticesinde ortaya çıkan spesifik sonlarla ilgili olumlu konuşamayacağım.

    oyunun 4 farklı sonu var bildiğim kadarıyla. birinde jonathan tamamen kana susamış yanının etkisinde ölümle beslenerek yoluna devam ediyor ve lady elisabeth ashbury kendini alevlere atarak öldürüyor fakat jonathan hiç buna kafayı takmadan hayatına devam ediyor.

    bir diğerinde lady ashbury kendini ateşe teslim edip öldürüyor ve jonathan bunu kabullenemiyor. hüzünle geçen bir ölümsüzlük onu bekliyor. melankolik vampir modunda takılıyor.

    üçüncüsünde lady ashbury jonathan'a güveniyor ve kendini öldürmüyor. lady'nin taşıdığı kana bir çözüm bulana kadar birlikte kendinizi elisabeth'in bodrumuna kapatıyorsunuz.

    sonuncusunda da lady ashbury yine kendini öldürmüyor ve jonathan'a güveniyor. birlikte bir çözüm bulmak uğrunda yollara koyuluyorsunuz, ormanlara atılıyorsunuz el ele.

    şimdi buradaki sıkıntı şu: hangi son ile karşılaşacağınızı etkileyen tek şey oyun esnasında kaç tane npc'yi kanını emerek öldürdüğünüz. evet, görünen o ki; insanları iyilik timsali bir adanmışlıkla "ailenizin doktoru jonathan reid" edasıyla düzenli olarak iyileştirmeniz, öldürdüğünüz npc'lerin karakter özellikleri (oyun zira sizi karakterleri ölmeyi hak ediyor ya da etmiyor şeklinde yargılamaya itiyor), kimi öldürüp kimi öldürmediğiniz, kimi vampir yapıp yapmadığınız, kaç kişiye onlarla ilgili side quest'leri alarak yardım ettiğiniz gibi unsurların bu sonlarda zerre etkisi yok. zaten sonlar da görüldüğü üzre pek kapsamlı ve detaylı hazırlanmış sonlar değil. hesaba kattığı tek şey sadece bir sayı. oyun boyunca çok sayıda farklı elementi hesaba katmanızı sağlayan geliştiricilerin, sonu bunlardan bu kadar kopuk yapması hayal kırıklığı yarattı.

    örneğin ben dinlenmeden önce her gece tüm bölgelerdeki hasta kişileri iyileştirdiğime emin oldum; istisnasız her gece tüm popülasyonu iyileştirdim, olabildiğince az kişiyi öldürmeye çalıştım ama kimseyi öldürmeyecek kadar da bayat bir oyun oynamak istemedim. bu yüzden çevresindeki insanlara doğrudan tehdit oluşturan kişileri öldürdüm. sean hampton'ı bulunduğu topluluğa yararlı biri olduğu için hayatta tuttum, aynı şekilde temelde iyi amaçlara sahip düzgün bir insan olan fakat bilimsel gelişme uğruna tehlikeli riskler alıp ortalığı bok eden dr. swansea'yi de vampir yaparak ölmesini engelledim. öldürdüğüm seri katilin yerine öksüz temiz bir çocuk yerleşti ve hem katilin korku dolu anası hem de yersiz yurtsuz öksüz böylece bir ölçü rahata kavuştu. işi gücü gençlerin hayatlarını çeteleşmeye özgü boktan fikirleriyle karartmak olan çetenin liderini öldürdüm. kızıyla zararlı bir ilişkisi bulunan, mental problemleri olan, annesiyle hastalıklı bir bağlanma kurduğu için ona karşı çıkamayan kızına devamlı zarar veren kadını öldürdüm; kızı ilk kez kendi ayakları üzerinde durmak, kendini yolunu çizmek gibi laflar etti. yardım edebildiğim herkese yardım ettim, görevini tamamlamadığım kimse kalmadı. sonuç olarak lady ashbury "bana ihanet ettin" diyip kendini öldürdü. jonathan da hüzün dolu bir hayatla kaldı. bundaki tek etmen öldürdüğüm kişi sayısıydı. birlikte yollara atılma sonu için mesela kimseyi öldürmemeniz gerekiyormuş combat dışında. bu kadar değişkene sahip bir denklem gibi örülmüş bir oyunun öldürülen kişi sayısı dışındaki tüm değişkenlerinin son için 0 değeri alması pek hoş olmamış. en azından aynı sonların yanına diğer tercihlere yönelik ek sahneler eklenebilirmiş witcher'daki gibi ya da fallout new vegas'taki gibi bazı yan karakterlere özgü, anlatıcının ağızından dinlediğimiz sonlar resmedilebilirmiş.

    sonunun bahsettiğim sebeplerle yarattığı hayal kırıklığı dışında oldukça etkileyici bir oyundu, merak uyandıran karanlık bir serüvendi.
    --- spoiler ---
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap