8 entry daha
  • doğaya "cici" bir dönüş. ve tabi bunun yanında öldürme zevki. "bunca insan eti canlı canlı mı yiyor sanki bidi bidi.." şeklinde, kurban bayramıyla paralel çizgiler çizen genel bir savunması vardır. ama burda önemli olan husus bir insanın "öldürmekten duyduğu haz" ve bu haz için bir yığın emek, para ve vakit harcayabilmesidir. esas sorunu bu teşkil eder. bir diğer savunması da "doğayla bütünleşmek" tir. ama bu örtü altına saklanan bir avcının götü yine kabak gibi açıkta kalır, yazık olur. söz konusu bütünlük, romantizmle eşdeğerse o doğanın içinde milyarlık tüfeklerin, dürbünlerin, çizmelerin, pusulanın vesairenin işi nedir. bu doğanın beslenme zincirine, ruhuna ve estetiğine bir katılım değil, olsa olsa ona son model bir teknolojiyle müdahale etmektir. onu bozmaktır. benim anladığım doğa kavramının içinde avans gol yok, torpil yok. başa baş, dişe diş bir mücadele var. eşit şartlarda verilen bir savaş var. işte o zaman bu doğaya dönüş sağlanabilir. o zaman bir insan kendini doğaya adamış olur. av mevsimi başlayınca arabaya atlayıp bir ormanın yolunu tutan, tüm teçhizat donanıp bir iki kuş vuran, akşam da arabaya atlayıp eve dönerek "doğa insanıyım" diyen bir insan olsa olsa doğanın kendisine hakaret eder, onu küçük düşürür. mide bulandırır.

    avcılığın tanımı olsa olsa şudur tüm bunları düşünürsek; kutu kutu evlerinde yaşayıp 21. y.y.ın tüm modern nimetlerinden faydalanan ultra-sivilize bir cemiyet içinde "hadi biraz da macera yaşayalım" ihtiyacı benimseyen insanların bir bilgisayar oyununu aratmayan simülasyon oyunu. ötesi değil.
165 entry daha
hesabın var mı? giriş yap