2 entry daha
  • she only smiles he only tells her
    that she's the flowers of wind and spring
    in all her splendor sweetly surrendering
    the love that innocence bring
    beatricé, pure and simple
    born in a world where love survives
    now men will want her
    'cause life don't haunt her*

    gündelik hayata dair becerileri, doğal zekası, el yetenekleri, güçlü sezgileri olan beatrice bir kuaförde çıraklık yapmakta işinden evine hayatına devam etmektedir. ustası marylene ile birgün tatile çıkarlar. orada paris'te genç bir edebiyat öğrencisi francois olan ile tanışır. beatrice entelektüel diye sınıflandırılan kesime göre basit zevkleri olan, kendi halinde sessiz sakin bir kızdır. 19 yaşındadır, hiç erkek arkadaşı olmamıştır ve cinsel deneyim yoktur. adamımız (bundan sonra gerizekalı, züppe, orospu çocuğu - ki anası da götlük yapmıştır, basit fransız burjuvası nolcak- bir entelektüel parçası olarak anmak isterdim ama uzun olacak*) bu saf ve temiz güzelliğe vurulur. beatrice, francoisnın evine taşınır. zaman geçtikçe francois aralarındaki entelektüel farkı ve beatricein yaptığı mesleği, sınıfsal farklarını sorun eder ve kızı hor görür. en sonunda da bütün bu saçmalamalarına ve kafasında yarattığı ilişki tanımına uymayan tarafların yükümlülüğünü beatricee yıkarak kızı terk eder. o'nun adına kararlar verir ve bu işin yürümeyeceğine kanaat getirir. adamımız tipik "eşeğe altın semer vursan yine eşek" ayarında bir orospu çocuğudur. geri zekalının önde gidenidir. her ne kadar "zıt kutuplar birbirini çeker" lafının bir uzak ütopya olduğuna inansam da bildiğim bir şey vardır ki hayatı yaşamanın bir yolu yoktur birçok yolu vardır. insanlar birbirlerini tamamlayabilirler. sevgiyi göstermenin bir yolu yoktur birçok yolu vardır. insanlar birbirlerinden farklı şeyler öğrenebilir ve birbirlerini geliştirebilirler. beatrice ilişkisinden ilerleme yolunda da faydalanır ve meraklı ve hayran gözlerle sevgilisine bakarken ve onu olduğu gibi kabul eder ve sever, değiştirmek için hiçbir şey yapmazken snob entel francois kızı hep bir kalıplara sokmak hep bir yerlere taşımak istemiştir. ama kız yaşamın getirdikleri ile mutludur. sevmektedir. arzulamaktadır. planlar yaparak bir yerlere gitme derdinde asla değildir. francois arkadaşına söylemektedir "benim o'na verebileceklerimi görmedi" arkadaşı da ona sormaktadır "peki sen o'nun sana verebileceklerini gördün mü?". dünyayı kendi yaşadığı dünyadan ibaret sanan ve her insanın hayatını yaşayış şeklinin kendi içinde bir rasyonalite barındırdığını kabul edemeyen insanlara lanet olsun. ayrılıktan sonra beatrice yemeden içmeden kesiliyor ve hastahaneye kaldırılıyor. francois o'nu ziyarete geldiğinde ise daha fazla kendini ezdirmemek için ayrılıktan sonra hayatında değişiklikler olduğunu tatile gittiğini başka erkek arkadaşları olduğu yalanını söylüyor. filmin sonunda beatrice delirdi mi? diye düşündürtüyor ama ben delirmediğine inanıyorum, inanmak zorundayım, beatrice gibiler bir yerlerde hep olmalı, birgün karşımıza çıkacakları hayalini bize hep kurdurtmalılar.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap