80 entry daha
  • izlenip bitirildiğinde, boş yere ölen yüzleri traşlı aslan gibi gencecik anzak’lara üzüldüğümüz yanlışlıkla türk belgeseli olarak sunulduğunu düşündüğüm tolga örnek belgeseli. neyse entry legal olsun diye bir tanım yapmak zorundaydım tanımı yaptım rahatladım. aslında anlatmak istediğim özellikle son üç yıldır çanakkale zaferini anma gününün gazete ve televizyonlarca artık bir anzak anma törenine dönüştürülmeye başlanmış olması. bugün 6-7 yaşında herhangi bir çocuğa çanakkale de ne olmuş diye sorsak neredeyse bize “anzaklar öldürülmüş” diyecek. sanki ab kapısında ümitsizce bekleyen türkiye’nin ne kadar tarafsız,ne kadar demokrat, ve ne kadar modern bir ülke olduğunu göstermenin sırnaşık yöntemine kurban ediliyor yüzbinlerce şehit anadolu çocuğu ve kazandıkları parlak zafer.

    haklı olarak yok yere ölen gencecik dedelerini anmak için onca yoldan gelen avustralyalılar nihayet geçen sene can alıcı taleplerini ilettiler. “gelibolu; yeni zelanda, avustralya, ingiltere ve türkiye tarafından yönetilen bağımsız bir bölge olsun!?”.... çokta ses getirmedi, küçücük haberler olarak yer aldı çoğu gazetede. sırnaşık medya görevini yaptı önce avustralya’lı gençlerin çanakkale’deki hızlı parti görüntülerine yer verildi...... akabinde çıkarma koylarında gecelemeleri ve şafak vakti ayinleri hüzünlü müzikler eşliğinde dakikalarca haber programlarında gösterildi . aralarda bir yerlerde anafartalar, atatürk, şehitlerimiz falan denilip geçiştirildi. akıllarda zavallı anzak askerleri kaldı.

    gallipoli filmi aslında anlattığım bu durumla çok ilgili.... film için 7 ülkede 70 arşiv taranmış herhalde trt arşivi çok itibar görmemiş. avustralya’lıların savaşla ilgili düşünceleri cepheden yazdıkları mektuplarla verilirken eşitlik olsun ve hatta tarafsız olsun diye türk askerinin düşünceleri de mektuplarla verilmiş. ege’de çanakkale’de yoldan geçen herhangi bir yaşlı çevrilse babasının anlattıklarını anlatırdı bize hatta biraz daha gayret edilse bizzat savaşı çocuk yaşta gözleriyle görmüş olanlar da bulunurdu. nihayetinde 90 yıllık hikaye.... onlar hititli değilki.. dedemiz.... veya dedemizin babası... çocukken başımızı okşayan adamlar.

    savaş sahnelerinde, mitralyözlerin önüne süngüleriyle kahramanca atlayan zavallı avustralya askerleri bol bol gösterilirken o anda denizdeki savaş gemilerinden yüzlerce mermi atan, bir kaç saat içinde binlerce türk askerini öldüren toplar unutulmuş . aşağı yukarı herkesin bildiği siperden sipere armağan verme olayı bir ingiliz gibi anlaşılıp anlatılmış. türk askerlerine konserve et atıldığı fakat türk askerinin tadına bakıp beğenmeyip geri attığı söyleniyor belgeselde.... eti geri atmalarının sebebi beğenmemeleri değil domuz eti olması kaygısıdır. üstüne üstlük türk askerinin bir kaç çeşit yiyeceği olduğu fakat bunların gelene kadar soğuduğu söyleniyor. işgal ordusuna denizden gelen lojistik destek hiç anlatılmıyor. ya dedelerimiz bize yanlış anlattılar at pisliklerinden toplanan yem artıkları, süpürge tohumları gibi hikayeleri ya da filme değer bulunmamış anzak'ların kurtlu konservelerini dakikalarca göstermek daha ilginç gelmiş. filmin başında türlü efektlerle grafik oyunlarla 5 sponsor logosu teker teker uzun uzun verilmiş, yetmemiş birde sonuna 15 logo ile birlikte tekrar uzun uzun verilmiş.hatta banvit yüzsüzlük edip” iyilik, sağlık” sloganıyla beraber internet adresini de ekletmiş. yani sponsor terbiyeside yok filmde... keşke onların yerine türk şehitliğinden binlerce şehit mezarından bir kare verilseydi de filmin sonunda sadece anzak mezarlarını görüp sadece onlara üzülerek bitirmeseydik filmi.

    yaşadıkları toprakları savunarak ölen gencecik anadolu çocuklarını şükranla anmak yerine, istanbul’u yağmalamak, işgal ettikleri yerde yeni bir hayat kurmak, hatta avrupada yaşamak vaadleriyle kandırılmış.... boş yere can vermiş gerçekten zavallı anzaklara üzülerek izlediğimiz film için son söz. bu tür belgeseller tarafsız değil taraflı olur.....barışa taraf olur... yalakalığa varan tarafsızlığa değil.
72 entry daha
hesabın var mı? giriş yap